Kuala Lumpur- Pekin seferi yapan Malezya Havayollarına ait MH370 sefer sayılı yolcu uçağı 8 Mart 2014 tarihinde beraberindeki 239 yolcusuyla birlikte kayıplara karıştı.
Adına filmler yapılan olayın ardından akıllardaki "bir uçak nasıl kaybolur" sorusunun cevabı ortaya çıktı.
How It Works dergisinde yer alan bilgilere göre; MH370 sefer sayılı uçağın kaybolması, günümüz teknolojisiyle bile uçakların ortadan kaybolabileceğini gösterdi.
UÇAKLAR, PİLOTLARIN NAVİGASYON İÇİN KULLANDIKLARI GPS SİSTEMLERİYLE DONATILIR
Artık günümüzde GPS ve uydu iletişimi gibi teknolojiler mevcutken, bir yolcu uçağının sırra kadem basması oldukça ilginç. Uçaklar, pilotların navigasyon için kullandıkları GPS sistemleriyle donatılıyor ancak bu konum verilerinin hava trafik kontrolüne aktarılması son derece pahalıya mal olduğundan, pek çok havacılık makamı, kökeni 1930'lara kadar uzanan farklı bir takip sistemini kullanıyor.
DÜŞMAN UÇAKLARINI TESPİT ETMEK İÇİN TASARLANDI
Radar istasyonları, hava trafik kontrolörlerinin gökyüzünü sürekli olarak incelemelerini sağlar. Bu sistem İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında düşman uçaklarını tespit etmek için tasarlandı ve temas ettiği herhangi bir nesneden yansıyan elektromanyetik dalgaları ölçerek çalışır. Personel tarafından izlenen gözetleme ekranlarında hareketli noktalar olarak görünür.
YERİ TESPİT EDİLEN NESNENİN YÜKSEKLİĞİ VE KİMLİĞİ BİLİNMEZ
Birincil radardaki bir işaretin (bir ağaç, bir tepe ya da bir kuş sürüsü) ne olduğunu ek veriler olmadan söylemek mümkün değildir, bu nedenle ikincil gözetim radarı 1950'lerden bu yana hava trafik kontrolünün temel dayanaklarından biri haline gelmiştir.
UÇAK MENZİLE GİRDİĞİNDE, İKİNCİL SİNYAL CİHAZLA İLETİŞİM KURAR
Dünya Savaşı sırasında geliştirilen askeri tanımlama teknolojisine dayanan ikincil radar, bir yer istasyonunda kullanılan birincil radarın üzerine başka bir yüksek frekanslı sinyal ileten çubuk şeklinde bir antene sahiptir.
KAYIP UÇAĞIN BELGESİ ÇEKİLDİ
Uçağın kayboluşunun dokuzuncu yıldönümünde ise Netflix "MH370: The Plane That Disappeared" adlı belgesel serisini yayınladı ve yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.
MH370 Kuala Lumpur'dan yerel saatle 12:41'de ayrıldıktan kısa bir süre sonra kayboldu. Uçağın Pekin'e ulaşması yaklaşık altı saat sürmüş olmalıydı. Saat 7:42'de Malezya Havayolları, uçakla irtibatın kesildiğini doğruladı.
Telsizden herhangi bir çağrı alınmadı ve yolculardan veda mesajları gelmedi.
Yetkililer, uçağın hava trafik kontrolörleriyle son iletişimini ve uçağın radar transponderinden ve uydularından gelen bilgileri kullanarak ipuçlarını bir araya getirmeye çalıştı, ancak bunlar uçağın izleyebileceği rotanın yalnızca kısmi bir resmini sundu. Arama çalışmalarına katılan Avustralya Ulaşım Güvenliği Bürosu tarafından 2018 yılında hazırlanan nihai raporda, "Uçuşun ilk 38 dakikasından sonra uçaktan herhangi bir sinyal alınamadı" denildi.
30'dan fazla ülke ve 140 geminin katıldığı kapsamlı bir arama çalışmasına rağmen uçak hiçbir zaman bulunamadı.
UÇAĞIN KARA KUTUSU HİÇBİR ZAMAN BULUNAMADI
Deniz tabanında 120,000 kilometrekareden fazla alanın arandığı bu geniş çaplı soruşturma için tahminen 150 milyon dolar harcandı. Zorluğun bir kısmı Hint Okyanusu'ndaki arama alanının Dünya üzerindeki en zor alanlardan biri olarak kabul edilmesi olarak görüldü.
Avustralya, Çin ve Malezya ortak bir arama çalışması için bir araya gelse de 2017'de çabalarını durdurarak, ipuçlarının yeni ve belirli bir yeri işaret etmesi halinde devam edeceğini söyledi. Bir ABD firması tarafından yürütülen özel arama çalışmaları ise 2018 yılında sona erdi.
Uçağın kara kutusu hiçbir zaman bulunamadı.
