Üç Öykü Kitabı Hakkında…
Atatürk Şiirleri ile ilgili bir kitabından söz etmiştim M.Demirel Babacanoğlu'nun, hatırlayanlar olacaktır. Babacanoğlu ile Fethiye'de tanışmak nasip oldu. Adana'dan gelen yazarlar arasındaydı. Mahlası gibi (adı Mehmet Demirel, Babacanoğlu mahlası) babacan bir insan. "Berfin Bahar Dergisi'nde ilk olarak senin yazılarını okuyorum" dedi ve yeni kitaplar imzalayıp verdi.
Bugün bu değerli yazarın "Çöp Kutusu" adlı öykü kitabından söz edeceğim (kitap kendi yayını, PK 774 Çarşı/Adana adresinden sağlanılabilir).
Öncelikle şunu söyleyeyim, Babacanoğlu, gerçekçi, hem de aşırı ve acımasız geçekçi, toplumcu gerçekçilik bu dediklerimin gölgesinde kalıyor. Hayallerinde bile gerçekler var, hayallerini de gerçeklerin üstüne kuruyor. Kısa tümcelerle diyor diyeceğini ve başarılı diyor, etkili diyor. Öykü kahramanlarını yer yer yöresel şivelerle konuşturuyor ve çok ilginç sözcük ve deyimleri dolaşıma sokmuş oluyor. "Geyinek", "Günefe giriyorsun", "Güneş yalpırdıyordu", Zonturlu bir ayaz", Hıllım hıtıl", "Püntüğüne", bunlardan bazıları… İyi bir gözlemci yazarımız; deliler, dilenciler, kadınlar, analar vb görüş alanı içinde. Onların her hâlini yazmış… Gülmece ve ironi de yerli yerince var, Aziz Nesin'ce var hem de…
İlginç belirleme ve görüşleri var, özdeyiş ve yaşam dersi gibi… Örnekleyeyim bunları: "Şiir de bir buluştur, bir devrimdir", "Her deli bir dünyadır", "Kadını sevmek insanlığı sevmektir", "İnsan olunca, Mustafa Kemal gibi olmalı".
Durmuş Ali Özkale'yi de Fethiye'de tanıdım, o da Adana'dan… "Bir Fincan Sohbet" adlı kitabı, kendi yayını (0505 706 52 31 adlı telefondan edinilebilir). Özkale'nin akıcı, sürükleyici bir anlatımı ve biçemi var. Olaylar sıradan, kişiler de öyle… Kişiler sıradanlar ama cana yakınlar, bizdenler… Yazar, bu sıradanlıktan yavanlık değil, ustalık çıkarıyor. Yaşamın acımasızlığına, katı gerçeklerine, sillelerine değiniyor. Aşkın aynı zamanda bir arayış, bir kaçış, bir sığınma, bir çılgınlık olduğunu da işliyor, Öğretmen kökenli olması, öykülerinin konusunu da öğretmenlik yıllarına kaydırıyor doğal olarak. Özkale, Adana'da bir Halk Müziği Korosunu da yönetiyormuş, bu kimliğine dair de öyküler var kitabında.
Ve şair olmasının getirdiği bir özellik, yer yer şiirsel bir dil kullanıyor. İşte böyle: "Hüzünlü bir masumiyet gezinip duruyordu gamzelerinde", "Gamzelerinden şarabî ceylanlar iniyordu suya", "Gönül saati neden böyle idi", "Yalnızlık denizinde sevgisiz, kimsesiz ve hüzün dolu duygularla kulaç atarken"…
Ve son kitap… Nail Uyar'ın "Silahların Gölgesinde Aşk" adlı yapıtı… Kora Yayınlarınca yayımlanmış. Uyar'ın daha önce de "Gözlerim Yolda" adlı öykü kitabını okumuş ve beğenmiştim. Arşivime baktım, o kitaba bu köşede şunları yazmışım: "Yazarın anlatımı net, tatlı, merak uyandırıcı... Kahramanları sıradan insanlar fakat özel insanlar, özelleriyle görünmekte ve gösterilmekteler... Hayatı biliyor yazar... Sıradan insanların ekmek kavgalarını, aşklarını, özlemlerini gözlemlemiş, biriktirmiş belleğine, sonra da yazıya dökmüş... Trenleri de çok yazmış, bu öyküler trenlerin tarihine katkı da yapacak türden olay ve öğelerle dolu."
Nail Uyar cephesinde değişen tek bir şey var, o da bu kitabında trenleri çok yazmamış, gerisi aynı minval üzre...