Tuttuğu defterlerle zamanı durdurdu

Tuttuğu defterlerle zamanı durdurdu

Olağanüstü bir çalışkanlıkla ömrünü tıp, sanat ve kültür tarihimize adamış olan Ord. Prof. Dr Süheyl Ünver, dünümüzle yaşadığı dönem arasında köprü kurmayı kendine ilke edinmiş değerli bir bilim-sanat adamıdır.

88 yıllık hayatının 75 yılı okuyup yazmak, araştırma yapmak, ders vermek, resim ve tezhip yapmak, hattatlık ve Türk kültür arşivi hazırlamakla geçmiştir. Süheyl Ünver, yazı hayatı boyunca dahili tababet, Türk tıp tarihi, Türk bilim ve sanat tarihi konularında da eserler vermiştir. Diğer yandan, İstanbul başta olmak üzere gezdiği şehirler için defterler hazırlamış ve bu defterlerde şahsi gözlemlerinden, şehirlerin çeşitli cephelerini gösteren sulu boya resimlere kadar birçok belgeyi bir araya toplamıştır. Bir ömür boyu meydana getirmiş olduğu bu defterlerin ve defter haline getirilmemiş malzemenin önemli bir kısmını "milletten aldıklarını yine millete sunma" görüşü ve düşüncesi içinde Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi''ne bağışlamıştır.

Zaman içersinde kitaplaştırılan sözkonusu defterler kültür tarihimiz açısından büyük önem arzetmektedir. Bu defterlerin başında yüzyıl başı İstanbul''unun kayıt defteri niteliğindeki Defter-i Meşahir gelmektedir. Daha önce, Ünver''in; Konya Defteri, Bursa Defteri, Edirne Defteri ve Orta Anadolu Defterleri''ni Yayınlayan Kubbealtı Vakfı, son olarak da Kütahya defterlerini okurlarla buluşturdu. Kitabı yayına hazırlayan Samiha Uluant, Ünver''in en belirgin vasıflarından birinin çok kuvvetli bir gözlemci olması olduğuna dikkat çekip "Kütahya Defterleri" için; "Bir şehri tarihi seyri içinde tanımak, şehrin geçirdiği değişim ve dönüşümleri kavramak açısından mühim bir eser" değerlendirmesi yapıyor.

Not tutmak, bunları defterlemek, fişlemek ve arşivlemek, Ünver''in tarihi kültürümüze ait gözlemlediği belge noksanlığının sebebi olarak belirttiği "şifahilik hastalığı"na karşı sürdürdüğü amansız mücadelesi ve bu hususta duyduğu sorumluluğun bir sonucu olmuştur. Türk kültür konularının bugün artık çok önemli belgeleri konumundaki bu toplamaları doğuran merakı çocuklukyıllarında başlamıştır. Not alma ve kaydetme hakkındaki israrlı görüşlerini yazılarında şöyle dile getirmiştir: "Nedir bu şifahilik? Hep dinleriz. Sonra bizde bir intiba bırakmadan unutur, geçer gideriz. Türk, tarihte ve hatta bugün işittiği her güzel şeyi kalemiyle bir kâğıda yazmanın lüzumunu duymamıştır. Bizim kolay kolay her ulusa nasib olmayan müstesna bir kültürümüz ve cidden derin bir görüşümüz vardır. Bunların geçmiş asırda olanlarını kaybettik. Tesbit olunmalı idi... Geçen asırda tevekeli dememişler: Dünyada keşfedilecek iki meçhul vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler. Biz şimdi o ikinci meçhulün çocuklarıyız.

Kubbealtı Neşriyatı Tel:(0212) 516 23 56

***

13 yıllık bağımsızlığın destanı

Araştırmacı Serhat Doğan, "Doğu Türkistan''da Son Osmanlı Hanı Yakub Bey ve Kaşgar Hanlığı" adlı çalışmasıyla atayurt tarihimizin fazla bilinmeyen bir sayfasını açıyor. Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı İsmail Cengiz''in bu önemli çalışmayla ilgili değerlendirmeleri şöyle:

Türk tarihinin bölünmez bir parçası olan Doğu Türkistan''ın ikinci defa Çin esaretine girmeden önce bağımsız olarak geçirdiği 13 yılın ve Yakub Bey''in verdiği mücadele ile ortaya çıkardığı siyasi yapının teferruatlı olarak incelendiği bu araştırma, Kaşgar Hanlığı''nın askeri, iktisadi ve kültürel bakımdan ne durumda olduğunu da ortaya koyuyor. Türk tarihinin en eski yerleşim yeri olarak değerlendirebileceğimiz Doğu Türkistan coğrafyası, Türk tarihi için önemli gelişmelerin başlangıç yeridir. İnsan unsurunun oluşturduğu kültürel ve siyasi hiçbir değer coğrafyadan bağımsız değerlendirilemez. Dolayısıyla Türklerin tarihi ele alınırken de Doğu Türkistan ile ilgili meseleler bu tarihten ayrı tutulamaz. Türkiye''den dört bin kilometre uzaklıkta ata mekân Doğu Türkistan topraklarında 1864-1877 döneminde hüküm süren Kaşgarya Hanlığı; Osmanlı''nın uzak Asya''daki son sınırını teşkil etmiş olmasının ötesinde bütün Türkistan coğrafyasında bağımsız devlet olma, hür yaşama bilincinin de yayılmasına vesile olmuştur.Serhat Doğan''ın bu eseri, Kaşgarya Hanlığı kurucusu Atalık Gazi Yakub Han Bedevlet hakkında Türkiye''de neşredilmiş ilk kitap özelliğini taşıyor. Kitapta; Çin ve Rusya gibi iki deve karşı Yakub Han''ın 13 yıl gibi uzun bir süre direnişinin hikâyesini, Rus ve Çin''in onu yok etmek için sergilediği oyunları, iç çekişmeleri bir film sahnesindeymiş gibi ibretle okuyacaksınız.

Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50

***

HAFTANIN KİTABI:

Salgın ve sonrası...

---

Dr. Hulki Cevizoğlu''nun editörlüğünde hazırlanan "Virüs ve Toplum" adlı eser, dünya ve insanlık tarihi açısından büyük olaylara neden olan önemli bir olguyu, korona virüs salgınını çok yönlü olarak, ama özellikle "insan" boyutuyla ele alıyor. 2019 yılı sonunda Çin''de ortaya çıkan ama 2020 başlarında dünyayı yayıldığı "anlaşılan" korona virüs hakkındaki kitap, günümüz insanlarına hitap ettiği gibi gelecek kuşaklara bir bilgi aktarımı özelliği taşımakta. Çok yönlü incelemeyi içermesi, alanında Türkiye ve dünya çapında tanınan bilim insanlarımız tarafından büyük bir titizlikle yazılmış olan eser yüksek bilimsel değeri yanında, sade vatandaşlar, okuyucular tarafından da çok rahatlıkla anlaşılacak bir dil ile kaleme alınmış. Kitapta, Dr. Hulki Cevizoğlu, Doç. Dr. Utku Köse, Prof. Dr. Barış Doster, Dr. Zerrin İlhan, Dr. Semih Dikkatli, Prof. Dr. Gonca Telli, Dr. Deniz Altun, Prof. Dr. Özcan Yeniçeri ve Prof. Dr. Fehmi Ekmekçi farklı bakış ve boyutuyla korona gerçeğiyle ilgili tespitlerini paylaşıyor.

Doğu Kitabevi Tel:(0212) 527 29 26

***

Koronanın öğrettikleri

Doç. Dr. Süleyman Doğan, "Koronaya 100 Mektup" adlı kitabıyla salgın günleri ve etkileri konusunda tarihe not düşmeyi amaçladığını belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor: Kötümser gibi görünen günleri iyimser duruma çevirmek elimizde. Bu tür salgınlar ne ilk ne son olacak. Aslında her gün açlıktan, kanserden veya trafik kazasından ölen binlerce insan var. Belki günlük olarak açlıktan ölen insanların her gün vaka sayılarını izlemek zorunda bırakılsaydık kısmen açlık sorunu çözülebilirdik. Bu salgını, yenidünya düzenine geçmeden önce kendi içimize bir yolculuk yapmak, kendimizi gözden geçirmek ya da kendimizle tanışmak için bir fırsat olarak görmeliyiz.

Kitapyurdu Yayıncılık Tel:(0212) 519 87 20

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Bir kalem ustasıyla mazide yolculuk

İşte sizi zaman tünelinde İstanbul ve Türkiye yolculuğuna çıkaracak bir eser daha... Şeyhül Muharririn Burhan Felek''in "Yaşadığımız Günler" adlı kitabın ilk baskısını 1974 yılında Milliyet Yayınları yapmış. Kitabın muhtevası, Milliyet''in haftalık ilavesinde çıkmış sohbet çeşnili yazılarından yapılmış derlemelerden oluşuyor.

Burhan Felek kitabın önsözünde, "Profesyonel gazetecilik hayatımın elli altı yılı bulduğu bu sene ilk defa olarak bu uzun hizmet süresinin ciddi sayılabilecek bir derlemesini Milliyet Yayınları''nın himmetiyle yapabildim" takdimini yapıyor. Tüm samimiyetiyle yaşadığı dönemden kesitler aktarmaya çalışacağını belirten Burhan Felek, devamla şunları söylüyor:

"Bu yazılarımızda hiçbir tarihi veya tahlili iddia yoktur. Hatta ne yalan söyleyeyim, belki tarihlerde bile yanlışlar olabilir. Ben, bir ömrün kendi yapraklarını hiçbir ciddi belgelemeye başvurmadan, hatıra geldiği gibi anlatacağım. Siz bundan ne alabilirseniz alacaksınız. Her sohbetten alınan kadar!

Bu yazıların büyücek bir kısmı içinde yaşadığımız günleri anlattığım için ister istemez ''bana doğru''dur. Elbette benim gözüm ve gönlüm olacaktır. Bundan başkası ''içten'' olmaz.

Bu maruzatımdan sonra şuraya dikkat çekmeye cesaret ederim ki, bu sohbet ne bir tarihi tefrika, ne bir tarihi hikaye dizisidir. Bu yazılarda, hata zaman sırasında ve oluşma takvimine de bakılmadan başımdan geçmiş veya gözümün önünde cereyan etmiş olayları hatırlayabildiğim kadarıyla bulacaksınız..."

                                                                                                       (Ahmet Yabuloğlu)