Türlü değinmeler...

Kutsallığın esir kampı, kaçıp kurtulmanın en zor olduğu kamptır. Buranın tutsakları, tutsak olduklarının farkında değillerdir, hatırlatsanız da kabullenmezler. Çünkü kutsallığın esir kampı kafalarda kurulmuştur.

***

Devletimiz güçlü, halkımız zengin olmalı... Halkın zengin olduğu ülkelerde devlet özgürlüklere el sürmeden sürdürür varlığını, olması gerektiği kadar olur gücü. Ne ki, halkın yoksul, devletin güçlü olduğu yerlerde; zulüm, adaletsizlik, eşitsizlik ve baskı olur...

***

Para, bilgi için kullanılırsa bir ülkede, bu olumludur; bilgi de para için kullanılabilir; bilginin para etmesi, alıcısının olması, bilgiden para kazanmak, bilgiyle geçinmek de yüz akı bir durumdur. Ancak bunun dozu iyi ayarlanmalı, bilgi eşittir para anlayışı yanlıştır, bilimi yozlaştırır, bilgiyi metalaştırır.

***

Saygı ile özgürlük arasında bir ilgi, bağlantı var mıdır? Vardır. Özgür kafalar arasında ve özgürlük ortamındaki saygı, içten olur, riyasız, çıkarsız olur. Özgürlüğün olmadığı, kısıtlandığı ortam ve koşullardaki saygılar ise çıkara ve hesaba dayanır, biçimsel ve ikiyüzlü olmaktan öteye gidemez.

***

Gurbet sılayı görebilseydi, derdini ve hâlini anlayabilseydi, sıla gibi olmaya, kendini sılanın yerine koymaya karar verirdi.

***

Sosyal medya dünün kahvehane ve derneklerinin yerini almak üzere. Artık birçok insanın dünyaya açılan penceresi, haber kaynağı, düşüncesini açıklama, tartışma, hatta kendini gösterme yeri. Ve birçok kimse farkında olarak ya da olmayarak habercilik, gazetecilik yapmakta buralarda. Çok da yetenekliler var.

***

Önce dizileri izlemek, sonra dizilerin gözüyle hayatı izlemek, kendini gizlemek... Dizilere göre dizilmek, dizmek, düşünmek... "Diz iz dı dizi" işte...

***

Yaşlandıkça kimi insanların, saplantıları derinleşiyor, süreğen ve direngen bir hale geliyor. Bu saplantılarına sarılıyorlar bu gibiler, saplantıları onların varlık nedeni, kişilik göstergesi konumuna geliyor bir bakıma. Sözün, sazın, hatta nazın işlemediği tek olgu da bu saplantılar. Birçok yaşlının başını bu saplantılar bekliyor ne yazık ki...

***

Vücudum şehrinde Tanrı'nın üç elçisi: Aklım, gönlüm, duyularım... Başka elçiye niye gerek olsun ki?

***

Ve son olarak "U Harfinin Ettiği" başlıklı şiirimizi sunalım:

Umutsuz'un U'su düşse mutsuz

Suz'u düşse umut

Umut'un U'su düşse mut

Hurufîlikse hurufîlik

Bu U harfinde bir işler olduğu kesin

Bir uyar'ını bulmamız gerek

Uyar'ın U'su gidince yar kalıyor

Uçurum yani

(şapkalı a ile olsa yârimiz olur ya, değil)

Uçurum

U'sunu atsan çurum

Uçurumdan düşmüşlüğü çağrıştırıyor bu çurum

Aman aman koy U'yu yarın başına da

Çık şu şiirin içinden

Yazarın Diğer Yazıları