Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Türküm, bu ad her unvandan üstündür!

Herkesin tarihî fırsattan bahsettiği bugünlerde yukarıdaki bu şiiri daha gür sesle haykırmalıyız:
Deme bana Kayı, Oğuz, İlhanlı;
Türküm, bu ad her unvandan üstündür!
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı;
Türk milleti bir bölünmez bütündür.
Evet, Ziya Gökalp’ın gür sesine her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Anayasanın girişinde ve üçüncü maddesinde yer alan Türk milletinin bölünmez bütünlüğü, Gökalp’ın bu şiirinde de açık bir şekilde vurgulanmıştır. Anayasanın üçüncü maddesine göre “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” Bu cümlede  “millet” kelimesinin başında “Türk” olmadığına kimse aldanmasın. Anayasanın başlangıç maddesine göre  “bu anayasa... Türk milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi”  edilmiştir. Anayasanın, 5, 6, 7, 9. ve daha birçok maddesinde milletimizin adı Türk milleti olarak geçer. Dolayısıyla  “Türk, Kürt, Laz, Çerkez...”  diye başlayan ifadeler; anayasadaki  “Türk milletinin bölünmez bütünlüğü”  fikrine aykırıdır ve Türk’ü, diğerlerinin yanında bir alt grup kabul eden bu sözler kim tarafından söylenirse söylensin, anayasa suçu teşkil eder. Bu suçları kovuşturmakla sorumlu makamlar görevlerini yerine getirip kovuşturma başlatmazlarsa onlar da suçlu olurlar.
Tarihî fırsattan bahsedenler bunun ne olduğunu bir türlü açıklamıyorlar. Onlar açıklamıyor ama DTP’liler bir şeyler söylüyor. Mesela Ahmet Türk,  “Cumhurbaşkanının tarihî fırsattan bahsettiği bugünlerde...”  diyor. Bir kısmı Öcalan’ın muhatap alınmasından bahsediyor. Emine Ayna daha açık konuşuyor:  “Türkiye’de yaşayan yirmi milyon Kürt’ün kendi kendini yönetebilme yetkisi tanınmalı. Biz bunu demokratik özerklik diyerek tartışmaya açıyoruz.”  Tarihî fırsattan bahseden devlet yetkilileri, DTP’lilerin bu sözlerini bugüne kadar yalanlamadı. Tam tersine Cumhurbaşkanı, bu ifadelerin sahibi partinin lideriyle görüşebileceğini söylüyor. Zaten görüşüyor da.
O hâlde “demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi edilen” bu anayasayı ve milletin bölünmez bütünlüğünü korumak için daha bir gür sesle haykırmalıyız: “Türküm, bu ad her unvandan üstündür!” 
Evimin duvarında asılı duran ateşten sözler içimi yakıyor. Atatürk’ün el yazısıyla yazılmış bu ateşten sözleri her  “Türk evladı”  bugünlerde haykırarak okumalı. İmlasını hiç değiştirmeden sözleri aynen yazıyorum:
“Bu memleket, Dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk Beşiğidir. Beşik Tabiatın ruzgârlarıle sallandı; Beşiğin içindeki çocuk Tabiatın yağmurlarıle yıkandı; o çocuk Tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları Tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. Bir gün o Tabiat çocuğu Tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
Atatürk’ün bu sözünü her Türk bugünlerde tablo hâline getirmeli ve evinin duvarına asmalıdır. Türk olduğumuzu hatırlamanın günüdür. Bakmayın siz  “Türk’e Türk propagandası yapmak”  diye vızıldayanlara. Bu sözlere aldana aldana neredeyse Türk olduğumuzu unutacağız. Sesimizin bütün gücüyle Mehmet Emin Yurdakul’un şiirini haykıralım:
Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur!
İnsan olan vatanının kuludur;
Türk evladı evde durmaz giderim!
Bu anayasa, bu anayasanın öngördüğü,  “ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü” Türk evlatlarına emanet ve tevdi edilmiştir. Evde durulacak zaman değildir. Sessiz oturulacak zaman değildir. Haykırmak, sesimizi duyurmak zamanıdır:
Türküz, cumhuriyetin,
göğsümüz tunç siperi!
Türk’e durmak yaraşmaz,
Türk önde, Türk ileri!

Yazarın Diğer Yazıları