Türkoloji kongreleri
Ülkemizde, üç ayda bütün ilimleri hatmeden allameler adına ilmî kongreler düzenlendiği gibi, neyse ki gerçek manada ilmî kongreler de düzenlenmektedir. Gerçek ilmî kongrelerin açılışına bakanlar, milletvekilleri, valiler gelmese de genç, yaşlı bilim adamlarının katılımı kâfi gelmekte ve bizim gibi 70 yaşında hâlâ bilime susamış insanlar bu kongrelerde yeni bilgilerle beslenmektedir.
30 Eylül - 04 Ekim 2013 tarihleri arasında İstanbul’da yapılan VIII. Milletlerarası Türkoloji Kongresi’nden bahsediyorum. Cumhuriyetin ilanının 50. yılında, 1973’te yapılan Birinci Milletlerarası Türkoloji Kongresi üzerinden tam 40 yıl geçmiş. İlk kongreye öğrenci veya asistan olarak katılanların bir kısmı vefat etmiş. Hayatta kalanlar ise emekli olmuşlar ama ilmî çalışmalarına ve öğrenmeye devam ediyorlar. Kongrenin kurucuları ve ilk yürütücüleri Ahmet Caferoğlu, Sadettin Buluç, Muharrem Ergin, Mehmet Kaplan gibi hocalarımızdan bize miras kalan bu ilmî faaliyeti şimdi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığı ile Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü devam ettirme kararı almışlar ve gerçekten dolu dolu bir kongre düzenlemişler; sağ olsunlar. Kongrenin 1973’teki ilk yürütücülerinden bugün sadece Osman Fikri Sertkaya hayatta. O da birkaç ay önce emekli olmuş, fakat ilmî çalışmalarına büyük bir aşkla devam ediyor. Daha nice çalışmalarla kendisinin Türkolojiye hizmete devam edeceğinden eminim.
Almanya, Polonya, Macaristan gibi Orta Avrupa ülkelerinden, Sırbistan, Makedonya, Kosova, Bulgaristan gibi Balkan ülkelerinden, Tunus, Mısır, İran gibi Arap ve Ortadoğu ülkelerinden, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Tataristan, Başkurdistan, Tuva, Altay gibi Türk cumhuriyetlerinden, Doğu Türkistan’dan, Çin’den, Moğolistan’dan, Japonya’dan katılan pek çok bilim adamıyla sekizinci kongre gerçekten bir bilim şöleni olarak geçti. Mesela genç bir bilim adamından, 17. yüzyılda Hindistan’da yazılmış Zebân-ı Türkî adlı Çağatay Türkçesi-Farsça bir sözlük olduğunu; bu tür sözlüklere Farsçada Kitâb-ı Âmeden, Türkçede Kelürnâme şeklinde adlar da verildiğini öğrendik. Daha genç bir Özbek bilim adamından, Soğd dilinde yazılmış Mug Dağı belgelerinde Köktürklere ait kagan, ilteber, elçi gibi unvanların; Türk, Türkmen gibi adların geçtiğini öğrendik. 19. yüzyılda Süryani yazısıyla yazılmış Türkçe Meryem Ana ilahilerini Alman bir bilim adamı anlattı. Polonya Hükümeti, Karay mirasını toplamak ve muhafaza etmek için bir proje başlatmıştır; kongrede buna da vâkıf olduk. Karaylar, Museviliğin Karay mezhebine mensup küçük bir Türk topluluğudur; Kırım, Litvanya, Ukrayna, Polonya’da yaşayan çok az sayıda Karay vardır. Onlardan kalma ve onların lehçelerini yansıtan birçok yazma eser İbrani yazısıyla yazılmıştır. Şimdi, başta Jozef Sulimoviç olmak üzere birçok kişinin şahsi kütüphanelerinde kalmış bu yazmaları, Polonya hükümeti toplamakta, onarmakta ve muhafaza altına almaktadır. Polonyalı Karay Türkü Anna Akbike Sulimoviç bize babasının kütüphanesindeki el yazmaları hakkında bilgiler sundu.
Kongrede sadece Türk dili değil, Türk edebiyatı, tarihi, folkloru, musikisi hakkında bölümler de vardı. Aynı anda diğer salonlarda okunan bildirilerin çoğunu takip edemedim. Bildirilerin kitap hâlinde basılacağını ve o zaman onları da okuyacağımı ümit etmek istiyorum. Kongrenin birinci günündeki “Türkolojinin Güncel Sorunları Paneli”nde Georg Hazai, Günay Kut, Mübahat Kütükoğlu gibi ve daha sonraki oturumlarda Kemal Eraslan, Ergaş Fazılov gibi kıdemli hocaları görmek ve dinlemek benim için bahtiyarlık olmuştur.
Oturumlara Zeki Velidi Togan, Reşid Rahmeti Arat, İbrahim Kafesoğlu, Saadet Çağatay, Mecdut Mansuroğlu, Faruk Kadri Timurtaş, Kaya Bilgegil, Faruk Sümer, Ali Fehmi Karamanlıoğlu, Necmettin Hacıeminoğlu, Mehmet Çavuşoğlu, Mehmet Akalın, Hakkı Dursun Yıldız, Turgut Günay, Şerif Aktaş gibi rahmetli olmuş Türkologların isimlerinin verilmiş olması geleneğin devamlılığı açısından önemlidir. Kongreyi düzenleyenleri kutlarım.