Türklük, Cumhuriyet ve Atatürk unutturulamaz!
Atatürk'ü, Cumhuriyet'i ve Cumhuriyet değerlerini unutturmak isteyenler, bunu başaramayacaklarını anlamış olmalıdırlar.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türk milletine ait bir devlet olduğunu kabul etmek istemeyenler; Türk, Kürt, Laz, Çerkez... diyerek Türk milletini etnik gruplardan herhangi biri gibi halka kabul ettireceklerini sananlar, bu zanlarında yanılmış olduklarını anlamış olmalıdırlar.
Türk'e, Atatürk'e, Cumhuriyet'e karşı tavır koydukça Türk milletinin ve özellikle Türk gençlerinin bu kavramlara daha çok sarıldıklarını artık görmüş olmalıdırlar.
Millî bayramlarda Anıtkabir'e koşanlar bunun göstergesidir.
Şehirlerin meydanlarını, caddelerini Türk bayrakları ve Atatürk resimleriyle dolduranlar bunun göstergesidir.
İstasyonlarda, şehir vapurlarının güvertelerinde, metrolarda İzmir Marşı'nı okuyanlar bunun göstergesidir.
2018'in Cumhuriyet Bayramı daha coşkulu geçti. Edirne'den Ardahan'a dek şehirlerimizin, kasabalarımızın meydanları, caddeleri insanlarla doldu. Kilometrelerce uzunlukta bayraklar dalgalandı. Aynı günün gecesi caddeler fener alaylarıyla şenlendi. Her yerde, her sokakta, her salonda öbek öbek gençler Andımız'ı okudular; "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye haykırdılar.
Bütün bunların anlamı açıktır: Başaramayacaksınız! Biz Türk'üz, Atatürkçüyüz, Cumhuriyetçiyiz. Biz buradayız ve biz burada durdukça siz o meş'um emellerinize asla ulaşamayacaksınız!
Devletler geleneklerine yaslanarak ileriye doğru giderler. Siz muhafazakâr, gelenekçi filan değilsiniz. Gelenekçi olan biziz. Cumhuriyet bir gelenektir, bayramlar gelenektir, Andımız gelenektir, bayramların başkentte kutlanması gelenektir. Siz gelenekçi, muhafazakâr filan değilsiniz; gelenekçi olan biziz. Cumhuriyetin geleneklerine sıkı sıkıya bağlıyız. Siz de bunu anlamış olmalısınız. İstemeseniz de anlamak zorundasınız. Yarım ağızla da olsa Cumhuriyet, Türk, Atatürk demek zorundasınız. Nitekim demek zorunda kalıyorsunuz. Belki yüreğiniz kaldırmıyor, belki sözlerinizi taktik olarak değerlendiriyorsunuz. Ama görüyorsunuz ki bu millet sizi bu taktiklere zorluyor. "Biz herhangi bir etnik grup değiliz, Türk'üz; Atatürk'ü seviyoruz; Cumhuriyetçiyiz; bundan bizi vazgeçiremezsiniz." diyor.
Siz aksi yönde davranışlar gösterdikçe, siz aksi yönde sözler ettikçe bu millet, bu Türk milleti değerlerine daha çok sarılıyor. Aslında siz, lakayt olan insanlara da değerlerimizi hatırlattınız. Unutur gibi olduğumuz, kayıtsız kaldığımız Türklüğümüze, Atatürk'ümüze, Cumhuriyet'imize, Cumhuriyet'in laiklik, çağdaşlık gibi değerlerine daha çok bağlanıyoruz; onların üzerine daha çok titriyoruz.
Adlarını söylemeseniz de, "şair ne diyor?" diyerek meçhul bir kimseden bahseder gibi yapsanız da Arif Nihat'ın şiirini, Atsız'ın şiirini okumak zorunda kalıyorsunuz. Onların size ilham verdiğini söylemek zorunda kalıyorsunuz. Türklük bir ateştir; yüreklerimizi, beyinlerimizi tutuşturan bir alevdir. Yalım yalım yalazlanır. Kendini inkâr edenleri de sarar, sarmalar. Çünkü o binlerce yıllık geçmişten gelen bir gerçekliktir. Oğuz Han'dır, Dede Korkut'tur, Fatih'tir, Atatürk'tür. Malazgirt'tir, Mohaç'tır, Sakarya, Dumlupınar'dır. Türklük koca tarihin en şanlı sayfalarını kaplar.
Yukarıda söylediklerim boş bir böbürlenme değildir. Tarihin ta kendisidir. Türk'ün dokunmadığı millet yoktur; Türk'ün ayak basmadığı toprak yoktur.
Ve Türklük gerçeği yakıcı bir ateştir. Sevenlerinin yüreklerini tutuşturan bir ateş. Ve sevmeyenlerini yakan bir ateş!..