Türklük ana temelinde yükselen Cumhuriyet

Türklük ana temelinde  yükselen Cumhuriyet

Prof. Dr. Anıl Çeçen, "Türkiye'de Türkçülük" adlı yeni kitabında tarihsel bir süreç içinde Türkçülük akımının nerede ve nasıl ortaya çıktığını ve hangi aşamalardan geçerek bugünlere ulaştığını mercek altına alıyor.

Türkiye''de milliyetçilik kavramı fazlasıyla kullanıldığı için Türkçülük kavramının daha az yazı ve konuşma konusu olduğunu belirten Prof. Dr. Çeçen şu değerlendirmeyi yapıyor:

Bu nedenle de Türkçülük kavramının içeriği ve temelleri gibi konular, pek de gerektiği gibi ortaya konulamamıştır. Kitapta, tarihin ilk dönemlerinden beri var olan Türkler ve Türk boyları, günümüzde Türk ulusu gerçekliği içinde ele alınıp, ulus devlet döneminin getirdiği kriterler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Türklük ve Türkçülük kavramları Türkiye merkezli bakış açısı ile incelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bugünün dünyasında merkezi coğrafyada yer alan bir ulus devlettir. Devletin kimliği belirlenirken önce imparatorluk adı olan "Osmanlı" kavramı esas alınmak istenmiş ama bir Osmanlı kimliğinin gerçekleşememesi yüzünden ikinci aşamada "İslam" kimliği üzerinden bir dinsel ulusalcı kavram geliştirilmek istenmiş ama İmparatorluk coğrafyası üzerinde çok farklı dinlerden gelen insanlar yaşadığı için ve gayrimüslimlerin karşı çıkarak itiraz etmeleri yüzünden bu tür bir ulusalcılık akımı geliştirilememiştir. Bunun üzerine Türklerin tarihten gelen siyasal birikimi öne çıkarılarak yeni kurulmakta olan ulus devletin adı "Türklük" kavramı üzerinden Türkiye olarak belirlenerek, Osmanlı İmparatorluğu yerine orta dünyada Türkiye Cumhuriyeti devleti çağdaş bir siyasal yapılanma olarak kurulmuştur.

Atatürk Cumhuriyetinin kimliği belirlenirken ve siyasal modeli bu duruma paralel bir biçimde çizilirken, işin içine hem batıcılık hem de Atatürkçülük kavramları da girmeye başlayınca üç tarzı siyaset anlayışından beş tarzı siyaset yaklaşımına doğru yeni devletin yönlendirilmesine çalışılmıştır. Dünyanın tam ortasında ve üç kıtanın toprakları üzerinde etkinliğe sahip bulunan Türklüğün anavatanı olarak Anadolu yarımadası belirlenince, bu topraklar üzerinde kurulu bir merkezî devlet olarak Türk devleti, bir doğu-batı ya da bir Avrupa-Asya sentezi olarak görülmeye başlanmıştır. Dünya tarihinin en eski topluluklarını oluşturan kavimlerden birisi olarak Türkler, Göktürk İmparatorluğu üzerinden Türk kimliğine dayanarak dünya sahnesine çıkmışlardır. Daha sonraları da devletin kurucusu ve başındaki otorite olan Türk asıllı kralları ve de imparatorların isimleri ile adlandırılan Türk devletleri, tarihsel süreç içerisinde sıra ile devreye girerek etkin olmuşlardır.

Geçen yüzyılın başlarında ortaya çıkan imparatorluklardan ulus devletlere geçilme aşamasında, Türklük olgusu bir ulus devletin adı olarak öne çıkmıştır. Tarih öncesi Proto-Türklerden başlayarak çağdaş bir ulus devletin adına kadar yükselen Türklük olgusu, bugünün koşullarında var olmaya devam ederek, bütün Türk asıllı toplulukların kurdukları devlet düzenleri açısından yol göstermektedir. Yüz yıl öncesinde ulus devletler kurulurken önem kazanan Türklük oluşumu, geçmişten gelen siyasal birikimi ve gücü ile çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin sağlam bir temele oturmasına önemli katkılar sağlamaktadır. Türklük oluşumu anavatan Türkiye kadar, diğer Türk asıllı devlet ve toplumların yol göstericisi olarak da temel kimliklerini belirlemektedir. Yirmiden fazla devlet ve toplumun temel dayanak noktası olan Türklük kavramı bu kitapta Türkiye merkezli bir bakış açısı ile değerlendirmeye çalışılarak, Türk dünyasının geleceğini temsil eden genç kuşaklara geçmişten gelen bir bilgi birikiminin aktarılması hedeflenmiştir.

Astana Yayınları

Tel:(0312) 230 04 85

************

İkinci Ata -Türk süreci ve yeni lider

Araştırmacı yazar Hüseyin Hakkı Kahveci, yeni kitabı "Asil Kan / Atatürk''ün Gizlenen Kutsal Vasiyeti" ile okurlarına yeni ufuklar açıyor: Türkiye Cumhuriyeti''nin kuruluş gayesinin esası, yakın bir gelecekte tüm milletleri "İnsanlık Rotası''nda" birleştirecek yapıyı kurabilmekti. Çünkü, Anadolu insanı, bu "yüksek bilince" ulaşabilecek genetik ve kozmik aktarımlarla donatılmıştır.

Anadolu''nun, zor dönemlerde Seçilmiş Lider, yani Yaradan tarafından seçilmiş ve insiye edilmiş lider çıkarabilme potansiyelinin yüksek oluşu, tesadüfi olayların değil genetiğe ve bilince işlemiş "kültürel kodların" neticesiyle olmuştur. Asil Kan olarak seçilmiş, vazifeli olan kişiler icazete ihtiyaç duymadan kararlar alırlar. Ayrıca onlar, "devlet yönetme" iradesine ilave olarak yeni bir "devlet kurma" iradesine de sahiptirler. İşte bundan dolayıdır ki tüm "inisiyatifi-sorumluluğu" üzerine alan Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk''ün tarih sahnesine çıkışı tesadüfi bir olay değildir.

Atatürk''ün yeni bir "Devlet Düzeni" kurmasındaki amacı, gelecekte yetişecek olan seçilmiş liderlerin bir araya gelerek yeni bir "Dünya Düzeni" kurabilmelerini sağlamaktı.

Bir seçilmiş lider, kendisinden öncekilerin "taşıyıcısı", kendisinden sonra geleceklerin ise "yol göstericisi" konumunda, geçmişten geleceğe doğru bir "irtibat hattı" oluşturabilecek potansiyele sahiptir.

Şimdi yeni liderin zamanı, kozmik aktarımların yapıldığı, seçilmiş olanın belirlendiği ve tüm donanımlarının tamamlandığı yeni lider, Asil Kan, Ariana Grande, yarım kalan ikinci 19 sürecini tamamlamak üzere aramızda. Otobüste, uçakta, gemide, çarşıda, pazarda aramızda. Sürecin adı ikinci Ata - Türk sürecidir.

Unutmayalım! Dünyayı yönetme yetkisi Oğuz Ata ve ondan gelen Türk soyuna verilmiştir. Kesintiler olur, sıkıntılar çıkar, dar zaman aralıklarında yine Türk hükmeder. Tıpkı yüz yıl önce zaferle taçlandırıp hükmeden Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk''te olduğu gibi.

Destek Yayınları

Tel:(0212)252 22 42

**************

HAFTANIN KİTABI

Vatan için millî birlik

Türkiye''nin önde gelen 46 aydını, Atatürk''ün "Aslolan iç cephedir. İç cephe çökerse ülke çöker" sözünden yola çıkarak konuyu inceledi. Her yazarın kendi düşüncelerini yazmasıyla "İç Cephe Çökerse Ülke Çöker" adlı kitap ortaya çıktı. E.Tuğg. Nejat Eslen''in önerisiyle Prof. Övgün Ahmet Ercan''ın koordinatörlüğünde hazırlanan kitapta yazılarına yer verilen, aralarında gazetemizin yazarlarından Arslan Bulut, Murat Ağırel ve Prof. Osman Erk''in de bulunduğu isimler şöyle: *Recai Aksu *Selçuk Alagöz *Yavuz Alogan *Prof. Osman Altuğ *Muammer Aydın *Av. Hüseyin Cimşit *Can Çobanoğlu *Prof. Barış Doster *Haluk Dural *Uğur Dündar *Prof. Aziz Ekşi *Av. Orhan Eraslan *Mehmet Yüsran Erden *E.Tüma. Türker Ertürk *Prof. Şahin Filiz *Müjdat Gezen *E.Tüma. Cem Gürdeniz *Prof. Bülent Gülçubuk *Haluk Hepkon *Sedef Kabaş *Prof. Rıza Kanber *Bülent Kantarcı *Prof. Bülent Kaypak *Doç. Hasan Şahin Kızılcık *H. Tahsin Kocabaş *Dr. D. Levent Koç *Murat Muratoğlu *Prof. İbrahim Ortaş *Onur Öymen *Prof. Ümit Özdağ *E.Tümg. Tarık Özkut *Necdet Pamir *Adil Serdar Saçan *Fikri Sağlar *Prof. Ahmet Saltık *E. Tuğg. Haldun Solmaztürk *Ufuk Söylemez *Salim Şen *Galip Tekiner *Prof. Tolga Yarman *E.Tümg. Ahmet Yavuz

 

 

 

 

Sözcü Kitabevi

Tel:(0212) 948 22 78

***************************

Denize aşık bir yürek...

Daha önce kaleme aldığı "Denizdekiler" ve "Güvertede" adlı kitapları denizciliğe meraklı okurların büyük ilgisiyle karşılaşan Babür Hüseyin Özbek, makalelerini "Lumbuzdan Gelen Işık" adıyla kitaplaştırdı: Deniz sadece gemi ve su yığını değildir, dili ile felsefesi ile bir yaşam biçimidir. Günümüzde ticaret filoları ile donanmaları ile denizcilik ve deniz kültürü, ekonomik ve askeri güç göstergelerinin parlayan yıldızıdır. Ve dünya sahnesindeki en güçlü jokerlerden biridir. Lumbuz gibidir. Lumbuzdan gelen ışık hayattır.

İki Nokta Kitabevi

Tel:(0212) 512 70 20

*************************

 

 

 

 

 

 

KÜTÜPHANEMDEN

Bir Jöntürk''ün gözünden Mustafa Kemal

Türk dilcisi ve yazarı Ahmet Cevat Emre (1877-1961), "İki Neslin Tarihi" adlı kitabında kendi hayat hikayesi ekseninde ülkede Cumhuriyet öncesi ve sonrası yaşanmış olayları aktarıyor. Pek tabii her hatıratta olduğu gibi burada da pek çok sübjektif bilgiler var. 1960 yılında Hilmi Kitabevi tarafından basılmış kitabın kapağındaki, "Mustafa Kemal Neler Yaptı? Son asırda memleketin geçindiği en mühim tarihi vak''aların en canlı ve doğru hikaye ve tasviri..." ibaresi muhteva hakkında bilgi vermeye yetiyor.

Harb Okulu''nda okurken siyasal bir suçtan ötürü yetmişsekiz arkadaşıyla Trablusgarb''a sürülen (1895) Ahmet Cevat Emre, Avrupa''ya kaçarak Jöntürkler''e katıldı. Meşrutiyet''in ilanından sonra yurda dönüp, Siper-i Saika gazetesinin yöneticiliğini yaptı. Darülmuallimin''de (1909-1912) ve Darülfünun''da ders verip, Alfabe Komisyonu''nda üyelik yaparak (1928), Türk Dil Kurumu''nun kuruluşundan ölümüne kadar dilbilgisi ve derleme kollarında çalıştı.

Ahmet Cevat Emre, "İki Neslin Tarihi" kitabında "Mustafa Kemal''in Rolü" başlığı altında şunları yazıyor:

Enver''in Almancı olarak Türkiye''yi harbe nasıl soktuğunu gördük. Mustafa Kemal ise ne Almancı, ne İngilizci idi; ona göre iki dev üçlüler arasında patlak veren Cihan Harbi''ne de acele girilmeyecekti; beklenecek, harbin seyri en büyük dikkat ve anlayışla takip edilecek, tam zamanı gelince fırsat kaçırılmayacak, seçilecek tarafla ittifak edilerek zafer sağlanacak, böylece kuvvetli, bağımsız hür bir Türkiye yaratılmış, kültür ve medeniyet yolu bize de açılmış olacaktı...

(Ahmet Yabuloğlu)