Türklüğün beka sorunu olur mu?

Cumhur İttifakı, 2019 yerel seçimlerini “beka seçimi” olarak nitelemişti… Siyasi İktidar ve MHP, miting meydanlarında muhalefetin seçimi kazanmasının “beka sorunu” olduğunu dillendirdi.

Dünyada hiçbir ülke hiçbir devlet beka sorunum var demez. Türkiye’de de hiçbir iktidar Cumhur İttifakı’na kadar demedi. Kimse de Türkiye’nin bölünmesini istemez. Beka sorunu ancak başka bir devletin ülkeyi işgali ile oluşur. AKP ve MHP’nin beka sorunu var demesi millî değerlerimizin seçim yolunda harcanması demektir.

Türkiye’nin beka sorunu olamaz ve fakat 10 milyonu aşan ve ne olduğu net olarak anlaşılmayan Suriyeli ve Afganlılar ile ümmetçiler Türklüğün bekası için ağır bir tehdit oluşturuyorlar.

Birkaç gün önce; bir vatandaşımız polisin kendinden önce plakasız ve evraksız geçen Suriyelilere ceza yazmayıp serbest bırakmasına ve kendisine egzoz cezası yazmasına tepki olarak arabasının camlarını kırdı.

Maruz kaldığı olay hakkında tepkilerini ifade eden ve videoyu çeken kişiler, “Kendi ülkemizde mülteci kadar değerimiz yok” dediler.

2015 Türkiye-AB mülteci anlaşmasında; “AB, 3 milyar avro ek kaynak vermeyi kabul etmiştir Finansman ihtiyacı ve finansmanın doğası, gelişen olayların ışığı altında yeniden gözden geçirilecektir. Türkiye 2,2 milyonun üzerinde Suriyeliye ev sahipliği yaptığı ve 8 milyar dolar harcadığı için, AB, Türkiye-AB iş birliği çerçevesinde bu yükü paylaşmasının öneminin altını çizmektedir.” deniliyor.

18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB zirvesi bildirisinde ise, “Türkiye’nin iş gücü piyasasını geçici koruma altında bulunan Suriyelilere açması” gereğini vurguluyor. Hemen arkasından “Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü ortaklığında yürütülen çalışmalar kapsamında Suriyeli kaçak işçilere teşvik verildiği” açıklanıyor.

Yine aynı zirvede Türkiye, “Türkiye’den Yunanistan’a geçen tüm göçmenlerin hızlı bir şekilde geri kabul edilmesi ve Türk karasularında yakalanan düzensiz göçmenlerin geri alınması hususunda mutabakatını bildirmiştir.” deniliyor.

Ama bütün bu maliyetlere rağmen AB, Türk vatandaşlarına vize vermiyor.

Ey Türk vatandaşları, bu anlaşmalar ve bu tablo Türkiye’nin itibarını düşürmüyor mu? Bir milletin itibarının göstergesi; lüks, şatafat ve saraylar mıdır? Yoksa dünyada tavizsiz dik duruşu mudur?

Halk bu gerçeği görüyor ve fakat adım atmaya gelince atmıyor. Bu sorunu siyasi tercihlerine yansıtmıyor.

Kadir Has Üniversitesi Türkiye eğilimleri araştırması 2021 anket sonuçlarına göre;

*Halkın yüzde 71,6’sı Suriyelilerin millî kimliğimize zarar verdiklerine inanıyor.

*Halkın yüzde 80,7’si “göçmen alımına son verilmeli” diyor.

*Halkın yüzde 79,4’ü de mevcut göçmenlerin geri gönderilmesini istiyor.

Metropoll, Mart 2022 anketinde mülteciler geri dönsün mü sorusuna;

*AKP’lilerin yüzde 84’5’i dönsün, yüzde 7,5’i dönmesin,

*MHP’lilerin yüzde 62,3’ü dönsün, yüzde 35,8’i dönmesin diyor. (Dikkat edersek MHP’nin adında Milliyetçi sözü var.)

Dünyada mülteciler için mülteci kampları vardır. Türkiye’de Suriyelilerin yalnızca yüzde 2’si kamplarda yaşıyor. Diğerleri şehirlerde yaşıyor. Bu durum kontrolü sorunlu hâle getiriyor.

Kilis, Hatay gibi şehirlerde yaşayan Suriyelilerin nüfusa oranının büyüklüğü şehirlerin yönetimini zorlaştırıyor. Hatay valisi iddiaları düzeltirken bile “Suriyelilerin Hatay nüfusuna oranı yüzde 20’dir” diyor.

Öte yandan Türkiye’nin yaş ortalaması 33.1 olurken, kayıtlı Suriyelilerin yaş ortalaması 22.6’dir.

TÜİK verilerine göre 2022 de Türkiye’de doğurganlık hızı yüzde 1,62 oldu. Buna karşılık Türkiye’deki Suriyeli kadınların doğurganlık hızı yüzde 5,3’tür.

Çok değil elli yıl sonra Türkiye’nin demografik yapısı için riskin ne kadar büyük olduğu anlaşılmıyor mu?

10 milyon yabancının işimizi ve ekmeğimizi elimizden almasına ses çıkarmıyoruz, ama kimliğimizin elimizden gitmesine, millî ve kültürel değerlerimizin yok olmasına kayıtsız kalmak, Türklüğü yok etme projesine katılmak demektir.

Yazarın Diğer Yazıları