Türklüğün ata boyu Oğuzlar'ın serüveni 15-07-2019

Türklüğün ata boyu Oğuzlar'ın serüveni 15-07-2019

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı merhum Prof. Dr. Faruk Sümer'in üniversitelerde yıllarca ders kitabı olarak da okutulan abide eseri "Oğuzlar (Türkmenler) / Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları"nı yeniden okuyucuyla buluşturdu.

ogguz.jpg

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı merhum Prof. Dr. Faruk Sümer'in üniversitelerde yıllarca ders kitabı olarak da okutulan abide eseri "Oğuzlar (Türkmenler) / Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları"nı yeniden okuyucuyla buluşturdu. Prof. Dr. Faruk Sümer'in "Yazdığım ilk ve son eserim" dediği ve ilk kez 1965 yılında yayınlanan "Oğuzlar"ın, 6. baskısı TDAV (Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı) tarafından yapıldı. Üç bölümden oluşan, "Oğuzlar (Türkmenler) / Tarihleri-Boy Teşkilatı-Destanları" adlı eserin sonunda Türkmen oymaklarıyla ilgili listeler bulunuyor. "Oğuzların Tarihi" başlıklı ilk bölümde Oğuzların adı, tarih sahnesine çıkışları ve tarihî seyirlerinden bahsedildikten sonra batıdaki Seyhun'a göçen Oğuzların tarihleri ve kültürleri ele alınıyor. Daha sonra Selçuklular devrinde Oğuzlar veya Türkmenler yöre yöre inceleniyor. Bu bölümde Moğol İstilasına kadar yayılma alanlarına göre Oğuzlar, bilhassa Anadolu Türklüğü bakımından mükemmel bir üslupla dile getiriliyor.

"Boy Teşkilâtı ve Boylar" bölümünde Türk kaynaklarında zikredilen Oğuz boyları tek tek tahlil edilmiş ve boy yapılarının ortaya çıkarılmasına gayret ediliyor.

"Destanlar" bölümünde ise Oğuzlara dâir destanlar kapsamlı biçimde ele alınıp Oğuzların ve elbette ki Türklerin maddi ve manevi dünyasına ışık tutuluyor.

Ekler kısmına koyulan Anadolu ve Suriye'deki Türkmen Oymakları ile ilgili listeler, bu ebedî çalışmanın istifade edilebilirliğini artırıyor. Eserin sonundaki dizin ve haritalar gayet iyi hazırlanmış olup okuyucuya hemen her bakımdan yol gösteriyor.

Oğuzlar, bugün olduğu gibi erken tarihlerinde de devlet kuruculuğu ve diğer boylar üzerindeki baskınlığı ile daima umumî Türklük bedeni ile bir tutulmuştur. Eski Türk Yazıtları'nda Gök-Türk Kağanlığı'ndaki Oğuzlar ile Gök-Türkler arasında ayrım yapılmadığı ve hatta kağanlığın temelini Oğuzların teşkil ettiği görülmektedir. Oğuzları etnik bir topluluk gibi değerlendirmek isteyenler çıkmışsa da Oğuzların, siyasî mahiyetli Türk adıyla aynı olduğu, ayrı bir etnik topluluğu teşkil etmediği açıktır. Gök-Türk Devleti, Aşina adlı eski bir Türk hükümdar âilesi tarafından etraftaki Türk kütlelerin boylar birliği yâni Oğuz hâline getirilmesiyle kurulmuştur. Çin kaynaklarına göre VI.-VII. yüzyıl Gök-Türk kütlesi doğrudan Oğuz kütlesinden gelmiştir. Bayırku, Bugu, Tongra, Sıkar, Hun gibi Dokuz Oğuz boyları, Gök-Türkleri meydana getiren topluluklardan başkası değildir. Gök-Türkler devri Çin kaynaklarında Oğuzların doğrudan adlarıyla kaydedilmeden Dokuz Kabile ("Jiu Xing") şeklinde Oğuz kelimesinin tercümesiyle yazılması, Türklerden (Gök-Türklerden) ibaret bir topluluğun ayrı bir adla belirtilmesine ihtiyaç olmadığını göstermektedir. Türk Yazıtları'ndaki "Türk bodun" tâbiri, şüphe yok ki kağana bağlı kütlelerin ve elbette ki Oğuzların önemli bir kısmını ifade etmektedir. Yazıtlarda kağan "Oğuz budunu Türk budunundan idi" demektedir. Oğuz adı, etnik bir ad olmayıp siyasî mahiyetlidir ve "boylar birliği" demektir.

VI. yüzyıldan itibaren Gök-Türk Kağanlığı çatısı altında toplanan boylardan bir kısmı, 630 yılında başlayan fetret devrinde kendi aralarında toplanarak Tola-Selenge Irmakları havalisinde Doğuz Oğuz Kağanlığı'nı kurdular.

Yazıtlara göre Oğuzlar, Tula (Tugla) boylarında, ırmağın kuzeye doğru kıvrıldığı yerde yaşıyorlardı. Tariflere göre onlar kuzeyde yaşıyorlardı ve doğularında Tatarlar vardı. Uygur Kağanlığı kurulduktan sonra Bayan Çor (Moyen Çor) tegin iken Dokuz Oğuzları topladı, fakat Sekiz Oğuz birliğini meydana getiren boylarla savaştı. Bayan Çor kağan olduktan sonra ise Otuz Tatarlarla ittifak eden Oğuzları Burgu'da ve Selenge kıyısında mağlup etti. Bunun üzerine Oğuzlar Selenge'yi geçerek çekildiler. Bu hadiseden sonra kağanlık topraklarında Oğuzlarla ilgili detaylı bilgiye rastlanmamaktadır.

Oğuzlar X. yüzyılın ilk yarısında kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devlet kurdular. Bu devlete Oğuz Yabgu Devleti adı verilmektedir. Batıda Peçenek ve Hazarlarla daimi savaş içinde olan doğuda Karluklar ve içlerinde ise yerli Afrîgî Hanedanı ile mücadele hâlindeydi. Yabgu Devleti'nin çöküşü üzerine Oğuzların kalabalık bir kısmı Karadeniz'in kuzeyinden batıya giderek Uzları, diğer bir kısım Cend bölgesine, oradan da Horasan'a ve sonra Anadolu'ya göçerek Selçukluları teşkil etmiştir.

Oğuzlar Türk adı yanında, yine siyasî bir adlandırma olarak "Türkmen" adını da taşıyorlardı ve artık İslâmlaşan topraklara geldikten sonra İslâm kaynaklarında bu adla anılmışlardır.

TDAV Yayınları

Tel:(0212) 511 10 06

BÜYÜKLÜĞÜ TAVİZSİZ MİLLİYETÇİLİĞİNDE

Ziya Gökalp, 20. asır Türk düşüncesinin en dikkate şayan ve en büyük şahsiyetlerinden birisidir. Fikriyatında görülebilen bazı tezatlara rağmen Ziya Gökalp, Osmanlı İmparatorluğu'nun son devresi fikir hayatına damga vurmuş bir düşünürdür. Kısa ömrüne birçok eser sığdırmış, birçok meseleye el atmıştır. Etem Çalık, "Türk Düşüncesinde Ziya Gökalp" adlı çalışmasında Gökalp fikriyatının omurgasını teşkil eden Türkçülük-İslâmcılık ve Medeniyetçilik anlayışının devre devre nasıl değiştiğini ve bu anlayışın sonunda nasıl bir hâl çaresiyle neticelendiğini inceliyor.

Ziya Gökalp esas olarak bir Osmanlı münevveridir. Birkaç padişah görmüş, hem saltanat hem de cumhuriyet rejimlerine şahit olmuş, yani muazzam bir imparatorluğun yıkılışı ve küllerinden yeni bir devletin kuruluşu onun hayat müddetinde vuku bulmuştur.

Ziya Gökalp'ı asıl büyük yapan tavizsiz bir milliyetçi ve vatanperver oluşudur. İşte bu yönüdür ki, herhangi bir ideale saplanıp kalmadan Türk Milleti'nin menfaatleri neyi gerektiriyorsa, milleti yıkıma götüreceği belli olan o felâketli vaziyetten kurtarmak için neye ihtiyaç varsa, onu müdafaa etmiştir. Yani millî menfaat onda her zaman fikir ve aksiyonu tayin eden unsur olmuştur. Nitekim, Balkan felâketine kadar Osmanlıcı olan Ziya Gökalp, bundan sonra Müslüman tebaayı imparatorluk içinde tutma endişesiyle İslâmcılara da sempatiyle yaklaşmış ve saf Türkçülüğe ancak Arap unsurunun imparatorluktan kopmasından sonra ulaşmış. Gökalp'te fikir her zaman milletin âli menfaatlerinin hizmetinde olmuştur. Onu büyük yapan da asıl budur.

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

HAFTANIN KİTABI

Maskeler düşerken

Kitaplarıyla İslamiyete farklı bakış açılarıyla bakarak gerçek İslamiyeti okurlarına sunmayı gaye edinen ilahiyatçı araştırmacı yazar Cemil Kılıç, yeni çalışmasında Kur'an üzerinden yapılan din istismarını ele alıyor, Kur'an ile aldatanların maskelerini indiriyor. Kılıç,"Kur'an İle Aldatmak: İslam'a Kurulan Pusu" adlı eserini, İslam görüntüsü altında İslam'a karşı yürütülen ihanetleri deşifre amacıyla kaleme aldığını söylüyor. Kitaptaki önemli konu başlıklarından bazıları şöyle:

* Kur'an ile aldatmak nasıl başladı?

*Kur'an ile aldatanların niteliği: Şeytan Evliyası olmak!

*Kur'an ile aldatmada şeriat hilesi...

*Kur'an ile aldatma kurumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı...

*Kur'an ile aldatma kurumları olarak Kur'an Kursları...

*İslam'a pusu kuranlar kimler?

*Müslüman ile İslamcı arasındaki fark...

*Dindar ile dinci arasındaki fark...

Kırmızı Kedi Yayınevi

Tel:(0212) 244 89 82

Çelişkiler yumağı

Prof. Dr. Erol Manisalı, "Siyasal İslam, Batıcılık ve Batılılık Kıskacında Türkiye" adlı kitabında ağırlıklı olarak Türkiye'nin "Batılılık, Batıcılık ve Siyasal İslam" üçgeni içindeki etkileşimlerine odaklanıyor. Prof. Dr. Manisalı, çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:

Kısa yazılar halinde, "Batılılık- Batıcılık çelişkileri", ve özellikle bu çelişkinin siyasal İslam'a nasıl yardımcı olduğu işlendi. Özellikle AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan çelişkiler yumağı, "siyasal, ekonomik ve kültürel" boyutları ile değerlendirilmiştir. Geçtiğimiz son baharda, Gündoğan'da (Bodrum) bahçedeki bir zeytin ağacının altında kaleme aldığım bu yazılarda AKP döneminde, "insan-toplum ilişkilerindeki garipliklere ve açımlara değinilmiştir.

Son 15 yıldır yaşam tarzımızdaki değişikliğin yalnız demokrasiye değil "insanlığa ve çevreye de nasıl zarar verdiğini" anlatmaya çalıştım. Özellikle de kamusal yararın yok edilmesi açısından...

Tarihçi Kitabevi

Tel:(0216) 418 68 86

KÜTÜPHANEMDEN

Sanal dünyanın vazgeçilmez anahtarı

(e-mail) servis sağlayıcısı olan yahoo'da 500 milyona yakın kayıtlı mail adresi bulunuyor .Fakat google mail servisi daha 2 yıllık olmasına rağmen ikinci sırada , yakında yahoo mail servisini geçeceği gün gibi aşikar.

Kitap , farklı düşünmenin kalıpların dışına çıkmanın nasıl büyük bir güç olduğunu göstermesi ve hayata dair çok şey öğretmesi açısından da önem taşıyor.

(Google'ın Büyülü Öyküsü / John Battele / Pegasus Yayınları - 2006)