Türklerin kaç çeşit alfabesi var?
Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın düzenlediği “Vakıflar Kanunu Meselesi” konulu konferansı vermek üzere İstanbul’daydım. Bu vesileyle, hayatını Türklük ülküsüne adamış değerli ilim adamı Prof. Dr. Turan Yazgan ve seçkin dava adamlarımızla birlikte, Türkiye ve Türk Dünyasının meseleleri üzerinde fikir alışverişinde bulunduk. Bu arada Vakfın, Türk Dünyasındaki Türkiye Türkçesi ile eğitim yapan okulları hakkında yeni bilgiler edindik. Büyük fedakarlıkla yürütülen, her türlü takdirin üstündeki bu milli hizmeti yerinde görmek, azim ve heyecanımızı bir kat daha arttırdı.
Vakfın çıkardığı ilmi kitap ve dergiler de bu davaya gönül verenlerin susuzluğunu giderecek sağlam ve sıcak bilgi pınarı gibi. Mesela, Türk Dünyası Kültür ve Tarih Dergisi’nin son sayısında Yazgan Hoca’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine Türk Devlet Başkanlarına gönderdiği mektupla ilgili bir yazısı var.
Bu yazıda; Çin ve İran’da Türkçe yasaklanıp, Türklerin Arap alfabesinde kalmaları sağlanırken, Sovyetler Birliği’ndeki her Türk topluluğunda farklı Kiril alfabesi kullanılarak dil birliğinin bir ölçüde bozulduğu anlatılıyor. Buna karşılık, Çin ve Araplarda lehçe farklılığı sebebiyle gruplar birbiriyle anlaşamasa bile, alfabe aynı olduğundan, bir bölgede yayımlanan kitap veya derginin her yerde okunduğundan bahisle, millet için bunun hayati önemi vurgulanıyor.
Yine mektupta, Türklerin Dilde, Fikirde ve İşte Birlik kurmalarının engellenmesiyle ortaya çıkan dağınıklığa işaret edilip, çözüm yolu da gösteriliyor. Mektubun bir bölümü özetle şöyle:
“- Hiçbir dilin iki alfabesi yoktur. Şimdi Türkçenin 30 Kiril, 8 de Latin olmak üzere 38 çeşit alfabesi vardır.
- Alfabe “ilim” işi değildir. İlmin alfabesi transkripsiyon alfabesidir. İlim adamları diledikleri kadar harf ve işaret kullanabilirler.
- Alfabe siyasi bir iştir. Medeniyet dairesini belirler. Kendine mahsus tek alfabe ile okuyup yazan topluluklar, konuşma dilinde anlaşamasalar bile -Araplar gibi-, aynı ” medeniyet dairesi “nde kalırlar.
- Alfabe teknik bir iştir. Basit olmalı, kolay öğrenilmelidir.
- Alfabe iktisadi bir iştir. Değiştirmenin iktisadi ve kültürel maliyeti çok yüksektir. Bu sebeple bir defada ve kesin olarak halledilmelidir. Tek alfabenin sağladığı tasarruf da çok fazladır. Çünkü Yakutistan’da basılan bir kitap İstanbul’da okunursa, baskı miktarı yüksek tutulur ve birim maliyet çok düşer. Sözlükler yardımıyla herkes, zamanla aynı kitabı okuyabilir hale gelir.
- Türkiye Türkçesinin alfabesi yukarıdaki prensiplere uygundur. Türkçe’nin gelişme seyri dikkate alınarak bazı Türk boyları temsilcileri ile birlikte hazırlanmıştır. Arap’ın ve Fars’ın seslerine yer vermez. Türkçe’den de bazı sesleri içine almaz. Ama bunlar öğretilir. İngilizcede (c) harfi yeri gelir (s) okunur, yeri gelir (k) okunur. Ayrıca Türkiye Türkçesi’nin yeni alfabesi ile meydana getirilen edebiyat, tarih boyunca, Proto-Türkçe dahil, meydana getirilenden kat kat fazladır ve 70 milyonluk en büyük Türk topluluğunun alfabesidir.
- Buna rağmen eksik seslere rağbette ısrar mantıksızlığı devam edecek ve bu husus yazı dilinde birleşmeye engel olacaksa, Arap’ın ve Fars’ın sesleri ve eksik sesler için yeni harfler, x, w, u601?, q yerine, mevcut ve uygun harflerin altına veya üstüne işaretler -kî, hî, Î..- konulabilir. Türkiye Türkleri bugünkü alfabeyi kullanmaya devam eder. Başka coğrafyadaki Türkler ise işaretli olanları kullanırlar. Bizim çocuklarımız hiç güçlük çekmeksizin oradakilerin yazılarını okurlar, oradaki çocuklar da imlâ hatası kabul etmelerine rağmen, bizim yazılarımızı doğru okurlar. Zamanla da bu yabancı seslerden vazgeçerler. Çünkü bunları Türkçe zaten Türkçeleştirmekte veya yerlerine Türkçelerini koymaktadır.
-Sonuç; işaretli harfler Türkiye Türkçesinin alfabesinde bulunmak ve sayıları beşi geçmemek üzere 29+5 veya 29+4 ilkesi uygulanabilir. Bunun dışında hiçbir yeni harf kullanılamaz.”
Evet bu yolda ilerleme var, ama yeterli değil. Türkler tek alfabe için daha ne kadar bekleyecek?