Türkler, Kürtler ve PKK'lılar

Dün Türklere “minnettar” olan, hatta Malazgirt’te Romen Diyojen’i tepeleyen Alpaslan’ın ölümüne gözyaşı döken Osmanlı’nın “Teba-i sadıkâsı” Ermeniler, sonradan nasıl oldu da, bu milleti “arkadan vurdular” ve diplomatlarımızı katlederek ortaya çıktıkları yeni evrede ASALA’yı kurdularsa, Mehmetçik Kıbrıs’a çıktığında, ’Ben de vuruşacağım’ diyerek kışla önlerinde kuyruğa giren o günkü kimi Kürtler de sonradan PKK mensubu olup Bekaa Vadisi ve Suriye’ye, ardından da Irak’ın kuzeyine yerleşti, şimdi de, ’Ermenistan’ın Bekaa Vadisi’ diyebileceğimiz Dağlık Karabağ’a doğru yola çıkmış bulunuyorlar.
Ermenistan, Karabağ’da Ladin’in adamlarına kucak açabilir mi? Açamaz.. Ama görüyoruz ki Irak’ta sıkışan PKK’ya “Hoş geldin!” diyebiliyor.
Demek ki her tarafa “Soykırım anıtları” diken ve parlamentolarından “Ermeni soykırımı yapılmıştır” yasaları çıkarıp, “Aksini savunmak suçtur!” diyen Amerika’sı da, Avrupa’sı da bu konuda Ermenistan’a vize vermiş.
Yoksa aksi mümkün değil. Dün Ermenileri kullanarak Osmanlı’yı sendeleten Batı’, PKK’ya çizdiği yeni rotadan anlaşılan o ki bugün, Ermenileri ve hem de bölücü Kürtleri kullanarak hem Türkiye Cumhuriyeti’nin çanına ot tıkamak, hem bağımsızlığına yeni kavuşan Türk cumhuriyetleriyle Anadolu Türklüğünün irtibatını koparmak, hem de, bölgedeki istikrarsızlıktan nemalanarak bir yandan Rusya ve Çin’i kuşatmak ve petrol alanlarına abanmak, aynı zamanda İsrail’in güvenliğini sağlama almak istiyor..
Yani derdi Kürtler değil, derdi “PKK ortak düşmanımız!” diyerek yöneticilerinin ağzına bir parmak bal çaldığı Türkler hiç değil..
Biz bugün ABD ve AB oh ne güzel artık PKK’yı terör örgütü olarak görmeye başladı diye seviniyoruz da, Öcalan’ın aynı merkezler tarafından teslim ediliş serüvenindeki sevincimizin nasıl kursağımızda kaldığını ve o gün için “bitti gibi” görünen PKK terörünün, ince bir saha çalışmasının ardından Irak’ın kuzeyinde nasıl “İkinci bir İsrail” ve Türkmen katliamı ve bir de tabii PKK’nın Meclis’e girmesi olarak geri döndüğünü unutuveriyoruz..
Oysa bir dakikalığına da olsa olup bitene baktığımızda gerçek apaçık görülüyor.
“- Nereye mi bakacağız?” Tabii ki Irak’a..
Evet, çevremizde olup biteni ve başımıza gelenleri doğru tespit ve teşhis edebilmemiz için önümüzde Irak gibi bir laboratvuar var ve biz Irak’a baktığımızda Irak’ın kuzeyindeki kimi Kürtlerin düne kadar kardeş kardeş yaşadıkları Türkmenleri ve Arapları namlunun ucuna koyduğuna Sünnilerle Şiilerin birbirini toptan imhaya yöneldiklerine Araplarla Kürtlerin ve hatta ikisi de Kürt olmalarına rağmen Barzani ve Talabani’nin ellerinden gelse birbirlerini bir kaşık suda boğmak istediklerine şahit oluyoruz.
Ve biz biliyoruz ki bugün Irak’ta ne oluyorsa Batı öyle istediği için oluyor.
Ve yine biz biliyoruz ki Batı’nın derdi ne Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan, ne Irak ve diğer İslâm memleketlerinde demokrasi ve insan hakları; ne şu ne bu. Onun derdi sadece petrol, İsrail’in güvenliği ve bu coğrafyadaki diğer bütün ekonomik değerler ve bu değerleri bu Batı ile paylaşmak istemeyen Rusya, Çin, İran ve öteki bölge ülkelerinin kuşatılması. Batı’nın derdi “Kürtler için bir devlet” olsaydı, bölgeden kökleri kazınalı bin yıllar olmuş Yahudiler için nasıl üç dört milyonluk bir devlet kurmayı temin ettiyseler hep buralarda var olmuş 30 milyonluk Kürtler için de bunun bir yolunu bulurlardı.
Kıbrıs’tan tutunuz da Filistin’den Suriye ve Irak’a, Irak’tan Karabağ ve Türkiye’ye kadar sürülen, katledilen, birbirlerinin canına kast eden Türkler, Kürtler, Araplar ve bunların ortak kimliği olan İslâm dininin müntesipleri yani Allah’ın “Kardeş olunuz!” bugün Batı’nın ahlak ve aklına uyarak birbirine girmiş bu kavimler İslâm’ı kökten yok etmek isteyen Haçlı/Siyon ittifakının aklıyla ’akıllanacağına(!)’, Allah emri ve ahlakıyla ahlaklansa, yani “Kardeş olsalar”, bu coğrafya bugünkünden çok daha yaşanılır bir coğrafya olmaz mı?

Yazarın Diğer Yazıları