Türkler 'Hindi' değil!
Sevgili Okuyucum; bu konudan yıllar önce de söz etmiştim. 72 yaşındayım; yaşadığım sürece de bu konuyu her fırsatta gündeme getireceğim.
Dünyanın Türkleri 'Hindi' sözüyle kavraması gücüme gidiyor.
Bir tarih uzmanı olarak söylüyorum; Tarih boyunca Türklerin 'Hindi' ile tanımlanması hiç ama hiç olmadı!
Fakat burada, dünya ahvalinden habersiz bir yabancının aklına şöyle bir soru da takılabilir:
"Türklerin hindi ile bir ilişkisi yoksa, pekiyi uluslararası toplantılarda Türk delegenin masası önünde "TURKEY" sözcüğü neden var?
İşte bütün mesele burada!
Gerçek şu ki; Turkey sözcüğü İngilizcede 'Hindi' anlamında. Ve yabancılar -en masum düşünceyle- Türklerin ülkesinde Hindi çokluğunun varlığını tahmin ederek, böyle bir adı uluslararası alanda kullandığımızı da düşünebilir.
Nitekim ülkemiz dışındaki yurttaşlarımızın bu tür sorularla karşılaştıklarını da duyuyoruz.
Sahi çok mu zor şu 'Turkey' sözünden kurtulmak?
"Efendim, Avrupa dillerinde 'Ü' harfi yokmuş da bu yüzden 'TÜRKİYE' denilemiyormuş..." gibi saçma-sapan sözler de üretiyorlar.
Pekiyi 'Ü' harfine takılanlar uluslararası toplantılarda Yunanistan delegesi önünde Yunan alfabesiyle duran "ELLAS" sözüne ne demeli?
Açıkçası devletimizi yönetenlerin bu konu üzerinde niçin durmadığını da bir türlü anlayamıyorum. Ama şu da var ki; bu konuyu dert edinen pek çok insanımız var. Nitekim bu duyarlı kardeşlerimizden birisi olan Sayın Melih Akgüngör!
Sayın Akgüngör, İstanbul Valiliğinde Protokol Müdürü iken 2008 yılında bana gönderdiği yazısında adeta feryat ederek şöyle diyordu:
"Ülkemizin bir kümes hayvanı ismiyle anılması kabul edilemez. (...) Aslında yapılacak şey, devletimizin adının 'Türkiye' olduğu ve; bir yıllık geçiş süreci sonunda, "TURKEY" yazılı hiçbir postanın kabul edilemeyeceğinin dünyaya açıklanmasıdır.
Habeşistan bu yöntemi kullandı ve adı ETİYOPYA oldu.
"Devletimizin dünyadaki adı Republic of Turkey = Hindi Cumhuriyeti "değil" Republic of Türkiye = Türkiye Cumhuriyeti olmalı."
Sayın Cumhurbaşkanı, yurt dışı toplantılarda duracağı yerin, ayak altında Türk Bayrağı ile belirtilmesini doğru bulmuyor; eğilip zeminden o küçük bayrağı alıyor ve cebine koyuyor. Bu gerçekten çok güzel bir davranış...
Dileğimiz odur ki; bayrağımıza böylesine duyarlılık gösteren Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yurt dışında 'kümes hayvanı' tanımlanmasından da kurtarmasını diliyoruz.
Şimdi, konunun bu bölümüne bir nokta koyduktan sonra; devlet adı olarak kullandığımız TÜRKİYE üzerine biraz sözümüz olacak...
Türk, sözüne yapışık olan 'iye' takısı Latincedir. Bir Türk yurduna verilecek sözün başı-sonu Türkçe olur. Dolayısıyla devletimizin adı TÜRKELİ olmalıydı. Ne var ki Cumhuriyetimizi kuran kahramanlar, sanırım 15. Yüzyılda Avrupalı coğrafyacıların Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya Türkmenia demelerinden esinlenerek TÜRKİYE adını koymuşlar, diye düşünüyorum.
Aslında Türkiye adı da çok güzel; ama ben 1980'li yılların başında devletimizin adının 'Türkeli' ve Trakya'nın 'Paşaeli' olması için çok uğraştım, fakat başaramadım. (İliştiri: 1960 Askerî Harekâtı'nda rahmetli Alparslan Türkeş ve arkadaşları Türkiye adını "Türkeli" yapacaklardı; ama olmadı... Şevket Süreyya Aydemir, "Menderes'in Dramı"nda bundan bir suçmuş gibi söz eder.)
1996'de yazdığım "Türk Budunlarının Ortak Atababaları" adlı eserimde konuları anlatırken yeni kurulan Türk devletlerinin adlarını -Farsça 'istan' takısını çıkartarak- Kırgızeli, Kazakeli, Türkmeneli, Özbekeli diye tanımladım.
Bu konuda doğru düşündüğüme inanıyorum. Nitekim turkkazak.com'un haberine göre Kazakistan'ımızın Bilge Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev, 10.02.2014'de Kazakistan'ın Atırau kentinde "Zamanla ülkemizin adının Kazakeli olarak değiştirilmesi konusu ele alınabilir; ancak her şeyden önce halkın fikrini de almak lazım." Demişti.
Evet, aklın yolu bir...
Ve Kitap...
Sevgili okuyucum; Kaynak Yayınları topluma gerçekten harika eserler sunuyorlar. Bu görkemli eserlerin adlarını ve yazarlarını sizlere tanıtmayı erdemli bir görev sayıyorum.
Sayın Mustafa Solak'ın -Muazzez İlmiye Çığ'ın sunuşuyla- Gayrimîllî Eğitim.
Sayın Mehmet Saydur'un Köy Enstitüleri'nin Düşün Babası; İsmail Mahir Efendi. Atatürk'ün kaleminden Kürtler, Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık.
Sabahattin Önkibar'dan Sarayın Bozkurtları.
Özdemir Nutku'dan; Yaşar Nuri Öztürk-İslâm, Atatürk ve Cumhuriyet Tiyatrosu.
Kaynak Yayınlarını gönülden kutluyorum.
Esen kalın efendim.