Mısır fethedilince Osmanlı’nın geleceği belli olur ve her yanından çöker
Leibnitz’in görüşleri ise siyasal nitelikli; onun asıl amacı Fransa Kralı XIV. Louis’i Hollanda seferine çıkmaktan alıkoymak; bu nedenle, onu Mısır’ı ele geçirmeye yönelten bir plan hazırlamış: 'Sadece Mısır değil, tüm Doğu ayaklanmak için korkmadan güvenilebilecek bir kurtarıcının gelmesini bekliyor. Mısır fethedilince Türk İmparatorluğu’nun geleceği de belli olur ve her yanından çöker' diyen Leibnitz, Fransa Kralının Osmanlılara karşı gireceği bir savaşta, diğer Hristiyan Krallarla anlaşabileceğini sanıyordu; herhalde Fransızları bu yola çekebilmek için karşılaşılacak güçlükleri küçümsemişti.
Volney ise Osmanlı Devleti’nin eninde sonunda yıkılacağını düşünüyordu; görüşlerini 1788 Avusturya-Rus Savaşı sırasında kaleme almıştı. Volney’e göre gelecek Ruslarındı: '...bir manevi ya da fiziksel ivme başlayınca, onu durdurmak güçtür. Hele ivme kazanan kütle büyük ise onun gidişini durdurmak daha da zorlaşır... 'Volney’in idealist yanı yoktu: 'Polonya’nın başına gelenler Viyana ve Saint Petersburg saraylarının bu kez yeni bir paylaşma konusunda da uzlaşabileceklerini göstermektedir' diyordu. Bu durumda, 'Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığının genelde kendi çıkarlarına uygun olduğu görüşünde bulunan Fransa ne yapmalıdır?' sorusuna Volney şu yanıtı veriyor: 'Türkiye’yi savunamayacağımıza göre, tedbiri elden bırakmamak, zaman kazanmak ve bir sistem oluşturmak zorundayız'. Görüldüğü gibi ünlü düşünür, paylaşılacak topraklarda oturanların duygularını ve çıkarlarını göz önünde tutmamakta, devletlerin parçalanmasını ve topraklarının salt siyasal ya da iktisadi gerekçelerle başkalarına verilmesini çok doğal karşılamaktaydı.
18. yüzyılda kimse Türkiye’nin sonunun yaklaştığını sanmıyordu. Mösyö Djuvara’nın pek yerinde olarak yollama yaptığı Montesquieu: 'Türk İmparatorluğu eskiden Greklerin bulunduğu zayıflık derecesindedir; ama daha uzun süre yaşayacaktır; zira bu İmparatorluğu yıkmak isteyecek bazı hükümdarlara, Avrupa’nın üç tüccar devleti hemen katılmayacaklardır' diyordu. Bu tahmin uzun süre doğru çıktı. 19. yüzyılın büyük bir bölümünde Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığının Avrupa’nın dengelerini koruma açısından gerekli olduğu düşüncesi, üzerinde tartışma bile yapılamayacak bir gerçek sayılıyordu. Pitt’in şu ünlü sözleri biliniyor: 'Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığının devamının İngiltere için bir ölüm - kalım sorunu olmadığını söyleyen kimseyle tartışmaya bile girmem'. Ancak böyle görüşlere artık İngiltere’de de başka yerde de rastlanmıyor. Bir zamanlar korkulan, Türkiye’nin yok olması değil, şu ya da bu devletin Türkiye’den toprak alarak büyümesiydi.
Mösyö Djuvara’nın kitabına, hükümdar, tanınmış filozof ya da politikacıların dışında daha az tanınmış politika yazarlarının taslaklarını da almış olması ilk bakışta şaşırtıcı olabilir. Ancak, bu taslaklar aslında kimi hükümdarların düşüncelerini ya da kamuoyunun görüşlerini de yansıttıkları için listeye alınmışlardır. Bu kadar önemli bir siyasal konuda, çeşitli dönemlerde hangi görüşlerin ortaya çıktığının bilinmesi çok yararlı... (Devam edecek)