Türkiye’ye yeni “kırmızı çizgi” gerekiyor!
Olayların dinmediği, ekonominin bir türlü düzeltilemediği Türkiye’ye dış dünyadan ağır eleştiri ve uyarılar gelirken, bölgede kanın durmadığı da görülüyor.
Irak, Suriye’nin yanı sıra Mısır ve Libya’da dökülen kanlar ne yazık ki, Afrika’nın içlerinde bile dinmiyor.
Her ne kadar, ülkemizi çok yakından ilgilendirmiyorsa da, “Suriye çıkmazı” nedeniyle Orta Afrika’daki, “yangın” çok şeyleri hatırlatıyor.
Gerçekten de, Orta Afrika’da şiddet tüm bölgeyi tehdit ediyor, gelen çatışma haberleri durmak bilmiyor.
Geçici barış sağlanmasına rağmen, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ni de kapsayan çatışmalar tüm bölgeye yayılma tehlikesi gösteriyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslüman Seleka ve Hrıstiyan Anti-Balaka milisleri arasında aylar süren kanlı çatışmaların ardından, tartışmalı devlet başkanı Michel Djotodia istifa ederken, göreve gelen geçici devlet başkanı Ferdinand Nguendet anarşinin sona erdirileceği sözünü veriyor.
Ancak, ülkeden hâlâ çatışma ve ölüm haberleri geliyor.
Çatışma bölgesine komşu Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden sızan bilgiler de oldukça endişe veriyor.
Kongo’daki istikrarsızlığın bölge açısından yarattığı tehlikeye dikkat çekiliyor.
Asiler bu bölgeye çekilip dinleniyor ve bölgesel kanallar üzerinden yeni silahlar ediniyor.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Batı Avrupa kadar büyük bir alanı kaplıyor. Geniş bölgelerde ne hükümet ne de ordu kontrolü yapılıyor.
Ormanlarda yaşayanlar arasında komşu Ruanda, Burundi ya da Ugandalı gruplar da yer alıyor.
Aralarına şimdi de Orta Afrika Cumhuriyeti’nden asi gruplar ekleniyor.
Geçtiğimiz cuma günü barış adımlarının atıldığı, Güney Sudan’da ise durum biraz daha kontrol altında seyrediyor.
Buradaki çatışma henüz komşu ülkelere yayılmamakla beraber, asilerin ülke içinde geri çekilebilecekleri yeterince alanın varlığı tehlike doğuruyor.
Kongo ve Orta Afrika Cumhuriyeti sınırına yakın bölgeler hâlâ Güney Sudan hükümetinin kontrolünde sanılıyor.
Ancak, Güney Sudan’daki kriz de yayılma potansiyeli gösteriyor.
Komşu ülke Uganda resmî olarak arabulucu rolü oynasa da Devlet Başkanı Yoweri Museveni görevdeki Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir’in tarafında olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bu arada, Güney Sudan hükümetiyle isyancılar arasında Etiyopya’daki görüşmelerin ardından barış anlaşması imzalandığı haberleri yayılıyor.
Taraflar arasındaki görüşmelere 7 Şubat’ta devam edilmesi planlanıyor.
Birleşmiş Milletler yetkilileri, çatışmalar sırasında binden fazla kişinin öldüğünün tahmin edilmesinin üzerine.
BM çatısı altındaki barış gücünün sayısının 7 binden 12 bin 500’e çıkarılması kararı alınmıştı.
Öte yandan, Suriye’nin kuzeyinde bulunan Kürt bölgesi “Rojava”nın Cizire kantonunda özerklik ilan edildiğinin hatırlatmak ve üzerinde önemle durmak gerekiyor.
Ayrıca, Suriye’de daha doğrusu yanı başımızda, sözde özerkliğini ilan eden “toplama” bir yapılanmadan da bahsetmek icap ediyor.
Bir hafta kadar önce, Cizire kantonu sözde özerk yönetiminin bir başkan ve 22 bakandan oluşacağının açıklanması ilk hamleyi gösteriyor.
Kanton yönetiminin Kürt, Arap, Asuri ve Ermeni temsilcilerden oluştuğu ve 4 ay sonra yapılacak seçimlere kadar görevde kalacağının belirtilmesi de, hayret uyandırıyor.
Geçici özerk yönetimin sözde meclisi, Amude kentinde toplanarak Cizire özerk yönetimini ilan etmesi ve Kanton başkanlığına Kürt kökenli Ekrem Heso, yardımcılığına Hıristiyan Arap kökenli Elizabet Cevriye ve Arap kökenli Husen Ezem’in getirilmesi, Irak’ın Kuzeyi’nde bile hâlâ tartışılıyor.
Bölge; Cizire, Efrin ve Kobani olarak üç kantona ayrılırken, her kanton özerk yönetim oluşturuyor.
Ne var ki, gelen haberlere göre, yapay bir oluşumla her hangi bir “mesafe” alınamayacağı ve çeşitli kargaşalıklara neden olunacağı da şimdiden belirtiliyor.
Böylesine bir ortamda ve bir bölgede, her an “kayan” dengeler... Türkiye’nin çok dinamik bir dış politika değişikliği yapması da artık “kırmızı çizgi” haline gelmiş bulunuyor.