Türkiye'ye karşı Irak Çekiç Güç'ü

Önce, tarih şuurundan nasipsizler eliyle ABD Irak’a davet edildi. Yani bugün ısırdığımız dikenli çalının çekirdeğini Özal ekti.
Sonra Bağdat’takine, “36. Paralelin kuzeyine geçme!” yasağı kondu ve bu yasak Türkiye’ye yerleşen “Çekiç Güç” tarafından sağlama alındı. İşte bu “Çekiç Güç” ve ona destek veren içimizdeki çapsızlar el ele vererek Irak’ın kuzeyinde şu günlerde Türkiye’nin “toprak bütünlüğü” ve “birlikte yaşama ülküsünü” tehdit eden “Güney Kürdistan” ı kurdu.
Biz o günlerde, “Yapmayın, yarın Barzani bir tarafına bir İngiliz, diğer tarafına da bir Amerikalı generali oturttuğu basın toplantısında, ’Kürdistanı kurdum’ derse elinizden ne gelir?” diye çırpındığımızda, “Hadi ordan sen de, Amerika gibi akıllı bir ülke NATO’dan müttefiki koskoca Türkiye’yi mi tercih eder, yoksa kıytırık bir aşireti mi?” türünden tepeden bakmaları ve dudak bükmeleri ile horlandık. Ve işte bugünlere geldik.
Bugün Barzani Türkiye’deki Kürtleri telaffuz edebiliyor da Türkiye’yi yönetenlere Türkmenlerin adı bile telaffuz ettirilmeyerek, varlıkları inkâr ettiriliyor.
Ve bugün Washington Barzani’nin “Güney Kürdistanını” Türkiye’ye kabul ettirmiş ve hamisi olduğu PKK için ’siyasi çözüm üretin’i dayatmış, yani koskoca Amerika, NATO’dan müttefiki koskoca Türkiye’yi değil, Barzani ve PKK’yı çoktan tercih etmiş durumda. Son gelen haberlere göre Washington yönetimi Irak hükümetiyle petrollerin paylaşımı ve Irak’ta sürekli kalmak için bir dizi anlaşmayı da imzalamış bulunuyor. Artık Irak’ın güvenliği, Irak’ın istikrarı ve Irak’ın kuzeyinin varlığı ABD için Türkiye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin istikrarı ve Türkiye’nin güvenliğinden çok daha önemli hale gelmiş bulunuyor. Sıra neye geldi biliyor musunuz?
Sıra ABD’nin Irak’ın kuzeyine iyice yerleşmesine ve orada tıpkı bir zamanlar Türkiye ile Saddam’a karşı yaptığının benzerini Barzani ve Irak’la birlikte Türkiye’ye karşı yapmaya geldi. Yani yarın öbür gün, meselâ on yıl sonra, Irak’ta oluşturulan Çekiç Güç yine meselâ “Diyarbakır’ın doğusu güvenli bölgedir” der ve Türkiye’ye, “Sakın ola ki bu sınırı ihlal etme, canın yanar” derse ne yapacağız!
(Sanki bugün olan bu senaryodan farklı mı?)
Hatırlayalım, Amerika önce Barzani’yi Saddam’a çullandırmadı mı? Çullandırdı. Saddam isyan eden Kürtlerin üzerine yürüyünce, “Burada bir soykırım var ey BM, bu işe birlikte el koyalım!” tezgâhı tertiplemedi mi?
Tertipledi.
Peki bugün Türkiye’de olanlar farklı mı?
DTP’nin şu günlerde yapmak için çırpındığı o günlerde Barzani eliyle Irak merkezî hükümetine ABD tarafından körüklenen Barzani isyanından farklı mı? DTP Kürtleri Ankara’ya isyana, Türkleri de Kürtlere saldırıya zorlamıyor mu? DTP ABD’ye rağmen böyle tezgâhlara yeltenebilir mi? Elli defa, “ABD’li diplomatlar güneydoğuyu mesken tuttu, ’Bırakın şu birlikte yaşama inadınızı’ propagandası yapıyor” diye yazmadık mı? Bunu o günkü DTP’nin Batman İl Başkanı, “Bunlar Türk-Kürt savaşı için çırpınıyor” diye açıklamadı mı?
Bir gün ABD Irak’ta oluşturacağı “Çekiç Güçün” namlularını Türkiye’ye çevirip, “Diyarbakır’ın doğusuna geçmeyin, vururum!” derse siz o gün ne yaparsınız?
Sakın ola ki bu soruya 14 yıl önce, “Barzani iki yanına aldığı İngiliz ve ABD’li generallerin ortasında, ’Kürt devletini kurdum’derse ne yaparsınız?” sorumuza verdiğiniz, “Saçmalama, ABD Barzani’yi mi Türkiye’yi mi tercih eder?” cevabını vermeyiniz.
Çünkü bu cevapla, “Ben ihaneti tercih ediyorum” cevabı arasında bir fark kalmamıştır.
Yani ne yapacaksanız bir an önce yapınız.
“Bizden ümidin var mı?” derseniz üzgünüz, “Pek de ümitli değiliz.”
Çünkü sürekli hata yaptınız.
Tarihe, ilme, millete ve Atatürk’e değil, günlük endişelere ve “Haçlı seferi başlattım” diyen Bush’un BOP’una kulak verdiniz.
Başımıza örülen bütün çoraplar sizlerin teptiği fırsat ve gaflet ipliklerinden dokundu...

Yazarın Diğer Yazıları