Türkiye’nin sırtındaki Suriye yükü nasıl azaltılır?
Suriye’nin şu andaki görüntüsü, pek hayra alamet değil. “Tek adam”dan kurtuldu, yine “Tek adam”a teslim oldu.
Türkiye’nin, o tek adam Golanî diye anılan Ahmed Hüseyin eş-Şara’yla nasıl bir bağlantısı var?
Biz Suriye’nin kuzeyinde sınırımızın hemen ötesinde belli bölgelerde söz sahipliğini daha da genişletmek için adımlar atıyoruz.
Golanî ve adamları, Türkiye sayesinde ayakta kaldılar, desek yeridir. Bu “iyiliği” görecekler mi? Yoksa bize “İşgalcisiniz, çıkın!” mı diyecekler?
ABD, biliyorsunuz PKK’nın kuyruğunda. Biz bu kuyruğu kesmek istiyoruz. Öyle görünüyor ki, ABD, PKK sevdasından, Hey’etü Tahrîri’ş-Şam’a yanaşacaktır. Bizim tavrımızı anlamak, ne kadar ileriye gideceğimizi ölçmek için, varı yoğu İsrail’e bile “Golan’ın geri kalanını da aldın. Şam’a bile dayandın. Suriye’yi bombalaya bombalaya silahlanma gücünü sıfıra indirdin, şimdi dur. Asıl meselemiz Türkiye. Canımız ciğerimiz PKK’ya göz açtırmıyor. Bizim bile önümüzü kesmek istiyor. Hâlbuki PKK, İsrail için bulunmaz nimet. Onun bölgede varlığı, söz geçerliliği ve hatta devlet kurması, İsrail’in genişlemesi Fırat’ın ötesine bile geçmesi demektir. Aman Netanyahu adımlarını dikkatli at.” diyecektir.
Orta Doğu daha çetrefilleşti. Sanmıyorum ki Golanî ve takipçileri, El-Kaide/En-Nusra zihniyetinden vazgeçsin.
Bu tür örgütlenmeleri ne kadar “İslâmî” görebiliriz? El-Kaide temelli bir iktidar Afganistan’da. Hangi “Müslüman” memnun?
Golanî, 2015’te El-Cezire’ye yüzünü saklayarak konuşmuş, Suriye’nin şeriat yasalarına göre yönetilmesi gerektiğini ve ülkede Alevî, Şiî, Dürzî ve Hristiyanlara yer olmadığını söylemişti.
Bunlar Golanî’nin temel fikirleri olduğu için, El-Kaide’deydi, En-Nusra’daydı, IŞİD gibi vahşetçi yapının kıyısındaydı.
Önce başarı, sonra icraat. Yerini sağlamlaştırdıktan sonra, şuuraltını deşip eskiye dönmeyeceğini kim söyleyebilir?
Türkiye’nin üzerinde büyük yük var. Mutlaka Golanî ve adamlarının hareketleri adım adım takip edilmelidir.
Hey’etü Tahrîri’ş-Şam’ın harekâtına Türkiye’nin Suriye’deki uzantısı Suriye Millî Ordusu da destek vermiştir.
Öyle görünüyor ki, ileride Suriye’de, Suriye Millî Ordusu’nun hareket alanını daraltılacak, ordu içinde ordu olmaz denilecek, Türkiye uzantısının önü kesilecektir.
Türkiye, Suriye’de tam manasıyla ağırlığını koyacağı bir yol bulmalıdır. Öncelikle yüzleri Türkiye’ye dönük geniş bir “Türk” kitlesinin olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır.
Yine akıldan çıkarılmaması gereken bir husus da Alevî/Şiî/Nusayrîların aynı zamanda Hatay üzerinden Türkiye’nin uzantısı oldukları. Şam’ın yeni yönetiminin Alevî/Şiî/Nusayrîların üzerine gitmesinin kırmızı çizgimiz olduğu kesinkes yeni yönetimin beynine işlenmelidir.
Suriye’de yeni anayasa çalışmalarına başlanırken, Türkiye uzantısı kolların etkisi ne olacak? Bilebiliyor muyuz?
***
Şimdi Golanî ve adamlarına “İslâmcı” Recep Tayyip Erdoğan’ın Eylül 2011’de Mısır, Tunus ve Libya’da vurguladığı “laikliği” hatırlatmak gerekir.
Dışarıdan biri laikliği hatırlatsa, o kaale alınmaz ama, kimsenin İslâmcılığından şüphe etmeyeceği Recep T. Erdoğan’ın “laiklik” vurgusu belki Golanî ve adamlarını düşündürür.
Recep T. Erdoğan’ın Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da vurguladığı laikliği hatırlayalım:
“Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.
Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın. Umarım ki Mısır’da yeni rejim laik olacaktır. Umuyorum ki benim bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.”
***
Türkiye’nin sırtında bir Suriye yükü var. Bu yükün en aza indirilmesi için Suriye’nin istikrarı yanında, yeni anayasasında “demokratik” vurgular da büyük önem taşıyor.