Türkiye'nin Orta Doğu ile ekonomik durumu / Dr. Cüneyt Mengü

Türkiye'nin Orta Doğu ile ekonomik durumu / Dr. Cüneyt Mengü

Ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin mevcudiyeti ve başarılı bir şekilde devam etmesi tutarlı ve dengeli diplomatik ilişkilerin tesis edilmesine bağlıdır.

Osmanlı İmparatorluğu dağıldıktan sonra Orta Doğu Bölgesi'nde manda rejimi altında sözde yeni ulus devletler kurulmuştur. I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında yaşanan olumsuz olaylar nedeniyle 1970'lere kadar Orta Doğu Bölgesi Türkiye için fazla önem taşımamıştır.

Türkiye'nin bölge ülkeleriyle ilişkilerinin gelişememesinin diğer bir nedeni ise bölgede kurulan devletlerin Türkiye ile ilişkileri, İngiltere ve Fransa'nın yönlendirmeleriyle yürütülmüştür.

İngilizlerin yönlendirmeleri doğrultusunda Arapların neredeyse geçmişte tamamı ve halen de büyük bir bölümü Osmanlı'nın, daha doğrusu Türklerin asırlar boyunca kendilerini sömürdükleri inancını sürdürmektedirler.

***

Türkiye'nin, 1969'da El-Aksa Camisi'ne saldırı üzerine toplanan İslam Zirvesi'nde aktif ve yapıcı rol oynaması tüm Arap dünyasında ilgi uyandırmış ve diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi yönünde yakınlaşma meydana gelmiştir.

Türkiye, 1972'de yaşanan petrol krizi, 1974'te meydana gelen Kıbrıs sorunu nedenleriyle uluslararası arenada alternatif arayışlar içerisine girmiş ve bölge ülkeleriyle siyasi ilişkiler önceki yıllara göre biraz daha olumlu bir şekilde cereyan etmesine rağmen 1977'de Irak petrol boru hattı dışında 1980 yılına kadar Türkiye'nin çok fazla başarı sağladığı söylenemez.

1980 yılından itibaren Türkiye ihracata dayalı yeni bir ekonomik modele geçmiş ve bölgeyle ekonomik ilişkileri hız kazanmış, aynı zamanda inşaata dayalı büyük çapta müteahhitlik işlerine imza atılmıştır.

Öte yandan Türkiye, Irak-İran savaşı sırasında Irak'a ihraç kaydıyla mal gönderen sayılı ülkeler arasında yer almıştır.

2000'li yılların başında Türkiye, ilişkilerini daha da güçlendirmek için komşuları ile "Sıfır Sorun Politikası" sloganıyla bölge ülkeleri ile siyasi ve ekonomik ilişkileri geçmiş yıllara göre hızla artmıştır.

TÜİK verilerine göre 5 önemli ülke Mısır, Suudi Arabistan, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yaklaşık olarak; 2006'da 14.3 milyar USD, 2007'de 18.3 milyar USD, 2008'de 28 milyar USD, 2009'da 19.9 milyar USD, 2010'da 27.3 milyar USD, 2011'de 38.4 milyar USD, 2012'de 55.2 milyar USD olmuştur. Neticede 2006-2012 yılları arasında yaklaşık 4 kat artış yaşanmıştır. 

Yine TÜİK verilerine göre Türkiye'nin 2010-2012 dönemi Kuzey Afrika ve Orta Doğu dahil toplam 2010'da bölge ülkeleriyle 30 milyar USD olan ihracat hacmi 2012'de 51 milyar USD'ye ulaşmıştır.

***

2011'de Arap Baharı olarak adlandırılan süreç bölgede yeni siyasi sistemlerin yanı sıra kaoslar meydana getirmiş, Suriye ve Mısır'da sıcak çatışma alanları yaratmıştır. Bu durumda Türkiye'nin sıfır sorun politikası izole olmuş ve kendini ciddi sorunlarla karşı karşıya bulmuştur.

Mısır'da Mursi'yi destekleyen ve Suriye'de Esad'ın devrilmesi için uğraşan Türkiye, Körfez ülkeleri başta olmak üzere bazı Arap ülkelerinde tepki ile karşılanmıştır. 

Neticede yine TÜİK verilerine göre Türkiye'nin bölgeyle 2013 yılındaki ihracat hacmi 39 milyar USD iken 2016 yılı sonunda yaklaşık 34 milyar USD'ye gerilemiştir.

Aslında, Orta Doğu Bölgesindeki ülkelerin ortak özellikleri arasında otokrat yönetimler, dış ticarette devletin ağırlıkta olduğu ve özel sektör faaliyetlerinin de kamu yönlendirmesiyle sınırlı yapılara sahip oldukları dikkate alındığında Türkiye'nin Orta Doğu ülkeleriyle çok dikkatli bir politika izlemesinde yarar vardır. Çünkü Türkiye'nin bölge ülkeleriyle zaman zaman karşılıklı güven sorunu, ekonomik ilişkilerinin önüne geçmektedir.

Sonuçta, Türkiye'nin Orta Doğu'daki yaşamsal çıkarları için öncelikle bölge ülkeleriyle siyasi ilişkilerin gözden geçirilmesi ve dış dünyadaki algılama tarzının da etüt edilmesinde yarar vardır.