Türkiye’nin kaynak-sermaye ve servet kaybı sürdürülemez
Türkiye’den insan, sermaye ve servet çıkışı, başkanlık sisteminden sonra arttı. Birkaç kez ilan edilen varlık barışı bir işe yaramadı. Kimse varlığını yeniden Türkiye’ye getirmek istemiyor.
Beşeri Yatırım Kaybımız: Beyin Göçü…
TÜİK’in uluslararası göç istatistiklerine göre, 2019, 2020, 2021 ve 2022 yıllarında, dört yılda Türkiye’den toplam 1 milyon 505 bin 317 kişi yurt dışına göç etti. 2022 yılında dışarıya gidenlerin yüzde 42’si 20-34 yaş arasındaki genç nüfustur.
Dahası Türkiye’den Türkler gidiyor, daha çok Arap geliyor. Söz gelimi 2021 yılında Türkiye’den 287 bin 651 kişi yurt dışına göç etti. Buna karşılık çoğu Arap 739 bin 364 kişi geldi. (Aşağıdaki tablo.)
Mülteci sorunu ile birlikte değerlendirildiğinde bu tablo korkutucudur. Türkiye, Türklere kalmayacak mı? Türklük yok edilmek mi isteniyor? Bu tablo bazı milliyetçi geçinen partilere kapak olsun.
Vasıflı iş gücü yetiştirmek için her ülke büyük kaynaklar ayırır. Bir ülkenin yetiştiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlarsa, bu katlanılan maliyetin atıl kalması demektir. Bu şekildeki insanların göçüne “Beyin göçü (brain drain)” deniliyor.
Medya her gün doktorların dışarıya gittiğini yazıyor ve iktidar önlem almak yerine “giderlerse gitsinler” diyor. Gidenlerin yerine Suriyeli doktorları koyuyor. Yalnızca doktorlar değil, eğitimli iş gücü ve özellikle gençler Türkiye de durmuyor.
“Beyin göçü, bir fabrikayı başkasına vermek kadar önemlidir. Siz, bir kişiyi eğitiyorsunuz, uzman yapıyorsunuz, masraf yapıyorsunuz ama bunu, güven ve iş veremediğiniz için, başka ülkeye hediye ediyorsunuz, gidip başka ülkede çalışıyor. Yani maliyetini siz karşılıyorsunuz, faydasını gelişmiş ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya gibi ülkeler görüyor.’’
Formun AltıYabancı yatırım sermayesi girişi azaldı, yerli sermaye çıkıyor.
2023 yılında, giren doğrudan yabancı yatırım sermayesi 5 milyar 588 milyon dolar, çıkan Türk sermayesi daha yüksek 5 milyar 964 milyar dolar oldu. Aşağıda grafikte görüldüğü gibi 2017 başkanlık sisteminden sonra yabancı sermaye girişi düşüyor, Türk sermayesi çıkışı artıyor.
Dünkü Karar gazetesinde, tekstil, gıda, otomotiv sektöründen birçok firmanın fabrikalarını Mısır’a taşıdıkları haberi vardı.
Yabancı yatırım sermayesi girişinin düşmesine ve Türk sermayesinin dışarıya gitmesine tek neden güven sorunudur. Başkanlık sisteminden sonra, demokraside ve hukukun üstünlüğünde geri düşmemiz, devlette kurumsal yapının bozulması, Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşması, mülteci sorunu ve IŞİD’lilerin yakalanması, şeriat isteklerinin yükselmesi, yabancı sermaye ve yerli sermaye için tehdit oluşturdu.
Yurt dışına servet transferi
Dış ekonomik ilişkiler yoluyla da 20 senedir Türkiye’den yurt dışına kaynak ve servet transferi yapılıyor. 2003-2023 arasında, Türkiye’nin bir yıllık millî geliri kadar, 719 milyar 995 milyon dolar cari açık verdik.
Cari açık ülkenin döviz ve aynı zamanda servet kaybıdır. Bugüne kadar bu açık sıcak para ve dış borçla finanse edildi. Sıcak para da kısa vadeli sermaye olduğu için eninde sonunda tekrar yurt dışına çıkmaktadır. Üstelik spekülatif kârlar elde ederek çıkmaktadır. Bunlar ülkenin kan kaybıdır.
Gelecekte bu borçları, faizleri ve kâr transferlerini yine biz ödeyeceğiz. Ödediğimizde dışarıya giden faiz ve kârların GSMH’ya oranı büyüme oranından daha yüksek olursa, ülke fakirleşecektir.
Sonuç: Türkiye’nin, beşeri ve fiziki sermaye ve servet kaybı en büyük beka sorunudur. Hiçbir önlem almadığına göre, acaba hükûmet bu felaketi görmüyor mu? Yoksa görmek mi istemiyor? Halk da zaten kaderine razı ve işin farkında değil. Birkaç medya dışında medya ve bazı ekonomi yazanlar da magazin gazeteciliği yapıyor.
Bu kayıplar doğrudan hepimizden gidiyor. Çok çok düşünmek zorundayız.