Dr. Cüneyt MENGÜ
İngiltere öncülüğünde koalisyon güçleri ile ABD 20 Mart 2003 tarihinde Irak'ı resmen işgal etmişlerdir. Kürt grupları Amerika açısından müttefik olarak kabul edilmiştir. Her ne kadar kuzeyde herhangi bir çatışma olmamasına rağmen Kürtler özellikle Talabani'nin KYB grubu, 19 Mart 2003 tarihinde Ankara'da yapılan toplantı sonucunda yayınlanan deklarasyona sadık kalmayarak Kerkük ve Musul'a girdiler.
Böylece Türkiye'nin çizdiği kırmızıçizgiler ihlal edildi. Aynen 1991'de olduğu gibi tapu ve nüfus daireleri tahrip edildi ve bu sırada da ABD ve Kürt grupları Kerkük'e Kürt vali tayin edip meclis kurdu.
2005'te kabul edilen yeni Irak Anayasasında Araplarla birlikte Kürtlerin eşit kurucu kimliklerine şiddetli bir vurgu yapıldı. Resmi dili Arapça ve Kürtçenin yanı sıra 140. madde ile tartışmalı bölgeler kavramı icat edildi. Tabii ki güvenli bölge adı altında oluşan IKBY yapısı resmen kabul edildi. 40 kişiden oluşan Kerkük meclisinde önce Türkmenlere 9 kişi tahsis edildi.
Türkiye'nin Irak'la ilgili dış politikasında temel strateji Irak'ın toprak bütünlüğüdür. Bir Kürt Devleti'nin kurulmasının önlenmesi de Türkiye'nin öncelikli stratejilerinin arasındadır. Irak Başbakanı Abadi'nin orduya "Hazır ol" emri vermesi gerilimin kolay kolay düşmeyeceğinin işareti olarak yorumlanıyor. Ayrıca Bağdat Hükümeti, Irak Millet Meclisi'nin referandumla ilgili almış olduğu tüm kararları eksiksiz bir şekilde uygulayacak mıdır? En önemlisi Bağdat Hükümetinin ihtilaflı bölgeler konusunda ve görevinden azledilen Kerkük valisinin akıbetinin ne olacağıdır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Irak'ın toprak bütünlüğünün altını çizmekle yetinmektedir. ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerde referanduma karşı tutumları ile birlikte zamanlamanın doğru olmadığı yönünde kullanılan ifadeler de soru işareti yaratmaktadır. Özellikle yapılan referandumu realite olarak kabul edip diyalog ortamı çağrısı yapılmaktadır. Başka bir ifadeyle acaba tepkiler göstermelik midir? IKBY Bağdat'ın almış olduğu kararları tanımamakta ısrar etmektedir. Türkiye açısından meseleye bakıldığında Türkiye bu sürecin sonucunda güvenliğinin tehdit altında olduğunu açık bir şekilde ilan etmiştir. Bu durumda bir dizi önlemlerin alınması yönünde çalışmalar yapıldığı gibi ulusal medyada da tartışmalar cereyan etmektedir. Bunların başında;
1. Askeri Müdahale
2. Siyasi ve Ekonomik Yaptırımlar
3. Ovaköy Kapısı
4. İhtilaflı Bölgeler ve Kerkük Sorunu
5. Petrol
konuları gelmekte.
Askeri Müdahale ile ilgili olarak gerek Lozan Antlaşması gerek 1926, 1946 ve 1983 antlaşmalarının konu ile ilgili maddeleri açık ve sarihtir. Buna göre Türkiye'nin onayı olmadan bölgede statü değiştirilemez ve devletler kurulamaz. 1950'li yıllarda zor şartlarla karşı karşıya kalan İngiltere'nin Lozan'ın 16. maddesine dayanarak Türkiye'yi Kıbrıs meselesinin içine çekmiştir. Bu durumda Türkiye uluslararası camianın, daha doğrusu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin desteğini alarak anlaşmada yer alan maddelere dayanarak müdahale etme hakkına sahiptir. Aksi takdirde uluslararası hukuka göre meşru zemin oluşturulmadan yapılan müdahale sonucunda Ankara, aynen Saddam'ın 1990 yılında Kuveyt'i işgal etmesiyle düştüğü tuzağa düşecektir. Diğer taraftan Ankara yine Uluslararası hukuk çerçevesinde Bağdat'ın resmen talebi doğrultusunda böyle bir müdahale hakkına da sahiptir. Öte yandan Ankara'nın Kandil'in temizlenmesi için uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü hakka sahip olduğunu belirtmek isterim. Aslında gerek Lozan, gerekse 1926'da yapılan antlaşmalar ile İngilizler, Türkiye'nin bölgeyi ilhak etmesini önlemek için kendilerini korumuşlardır.
Habur Peşmerge yönetiminde
Ekonomik ve siyasi yaptırımlar konusunda sınır kapıları, havaalanları, petrol boru hatları, enerji nakil hatlarının sevk ve idaresi önem teşkil etmekte. Bunlardan en önemlisi olan Habur sınır kapısı ve şu anda fiilen peşmerge yönetimindedir. Öte yandan Irak Merkezi Hükümetinin tüm sınır kapılarının teslim edilmesi talebi şu ana kadar yerine getirilmedi. Hali hazırda bu satırların yazıldığı sırada Erbil ve Süleymaniye uçuşlarının askıya alındığı ve vanaların elimizde olduğunun açıklamasının yanı sıra Habur'dan giriş-çıkışlar normal trafiğinde devam ediyor. Irak içindeki diğer kapıların kapatılıp kapatılmaması veya kapıların merkezi hükümete teslim edilip edilmemesi Irak'ın uygulayacağı politikalardır.
Kapı 2011'de açılacaktı
Ovaköy sınır kapısına gelince sözü edilen kapının Irak'a ikinci kapı olarak açılması için yıllardır çalışmalar yapılmıştır. En son 2011'de bütün taraflarla anlaşılıp açılmasına ramak kalmıştı ve hatta kapı için gerekli tüm inşaat malzemeleri de alınmıştı. Yine bir türlü gerçekleşemedi. Bu kapının açılması için ya Irak veya IKBY veya ABD ve hatta Ankara kendisi de engel olmuştur. Haritada görüldüğü gibi kapının açılması hem Türkiye hem de Irak için ekonomik yönden yararlarının yanı sıra Telafer başta olmak üzere Türkmeneli'nin de içinde bulunduğu ihtilaflı bölgeler ve diğer Arap ülkeleri ile ticaretin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Ovaköy'den Telafer'e uzanan 50 kilometrelik sınır şeridi peşmergelerin denetimindedir. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Irak'a alternatif olarak gösterdiği Ovaköy Sınır Kapısı'nın açılmasına yönelik çalışma yapıldığını açıkladı. Tüfenkci'nin işaret ettiği Ovaköy, Habur Sınır Kapısı'nın 40 kilometre batısında 15 haneli bir köydür. Silopi'ye 20 kilometre uzaklıkta Türkiye, Irak ve Suriye sınırlarının kesiştiği bölgede yer alıyor. Resmi olarak var olan sınır kapısının açılmasına yönelik geçmişte de çalışma yapıldı ancak bugüne kadar açılamadı.
Ovaköy sınır kapısının iki üç ayda tamamlanabileceğini, ancak Irak tarafındaki yolların iyileştirilmesi gerektiğini belirten Tüfenkci'nin açıklamaları gözleri bölgeye çevirdi.
Ovaköy ile Kürt bölgesinin baypas edilip Telafer ve Musul üzerinden Bağdat'a ulaşılması amaçlanıyor. Ovaköy'den Suriye sınırı boyunca uzanan Kuzey Irak topraklarında 40-50 kilometrekarelik alan peşmerge kontrolünde bulunuyor.
Bağdat yönetimi, Kürt bölgesine uyguladığı ambargo genişletirken Habur'dan Kuzey Irak'a açılan sınır kapısına alternatif olarak düşünülen Suriye sınırındaki Ovaköy seçeneğini de risk taşımasına rağmen mutlaka devreye girmesini istemektedir.
YARIN: ANKARA'NIN ÇABASI ŞART