Türkiye`nin dünya çapında tanınan ressamı: Sanat sorar, sorgular

Türkiye`nin dünya çapında tanınan ressamı: Sanat sorar, sorgular

İstanbul`daki sergisinin açılışında Yeniçağ’ın sorularını yanıtlayan Ahmet Yeşil önemli görüşler ortaya koydu.

Röportaj: Mayis Alizade

Yeniçağ:İstanbul`a nereden geldiniz, şimdi o İstanbul`daki sanat ortamının neresindesiniz?

Yeşil: İstanbul`a uzaydan geldim(gülüyor).Mersin`den geldim ancak hep İstanbul`dayım.Burada ilk sergimi 1988`de açtım,o zamandan bu yana ayağım buradan hiç eksik olmadı.Sergilere,fuarlara,bienallere,etkinliklere katılmak için,konuşmalar yapmak için sürekli gelip-gidiyorum.

whatsapp-image-2023-12-24-at-15-16-17.jpeg

Yeniçağ: O zamanın İstanbul`unda sanat neredeydi,şimdi nerededir?

Yeşil: Çok fark var tabii.O yıllardaki İstanbul`da da yine bir heyecan ve coşku vardı ancak sanat anlayışında farklar var.Bugün daha çağdaş,daha evrensel,genç sanatçılarla usta sanatçıların bütünlüğünü sağlayarak İstanbul bir kültür merkezi haline gelmiştir.Bu bağlamda dünyanın sayılı kentlerinden biridir.Sürekli gelişim sayesinde günümüz boyutlarının çok farklı olduğunu söyleyebilirim.1980`lerin heyecanı ve coşkusu yine var ancak sanata şimdiki yaklaşım daha farklıdır.Bugün daha güncel,daha kavramsal bir ortam var.

Yeniçağ: Sizin katkınız? “Bunları ben gertirdim ve bu işlerin burasındayım” diyeceğiniz olgular..

Yeşil:Onu söyleyemem.O benim işim değil,sanat eleştirmenleri ve tarihçilerinin işidir.Sanatı irdeleyen,çözümleyen insanların vereceği karardır.Ben sadece kalbimden gelenleri en iyi şekilde ifade etmeye ve sanatseverlerle paylaşmaya çalışıyorum.

Yeniçağ: O zaman şöyle sorayım:Salvador Dali der ki,”Ben hep başkalarının görmediğini gördüm,başkalarının gördüğünün ise ben göremedim”.Başkalarının göremediği neleri siz gördünüz?

Yeşil: Uluslararası alandaki sanatçıların en büyük özelliği kendilerine has özgün yayaklaşımlarıdır.Rahmetli Özer Kabaş hocanın çok sert özgün yaklaşımları vardı.Yaptığınız özgün şeyler sizin değerinizi alır hakettiğiniz yere koyar.Ortaya koyduğunuz performansta zayıf şeyler varsa kendiliğinden elenir gider.En iyi hakem ve eleştirmen zamandır.Zamanın içine ayak izlerinizi bırakırsanız zaman sizi öteki zamanlara taşır.

whatsapp-image-2023-12-24-at-15-16-37.jpeg

Yeniçağ: Türkiye`nin bu işlerle profesyonel şekilde uğraşan insanlarıyla konuştuğumuzda Batıyla kıyaslanırken Türkiye`nin mağarada yaşadığını ifade ederler.Katılıyor musunuz?

Yeşil: Şimdi şöyle,bu iş eğitim işidir.Sanatçılar ellerinden geleni yaparlar v eiş gelir eğitim konusunda tıkanır.Ben yazılarımda hep şuna vurgu yaparım: Sanatçı toplumundan sanat toplumuna doğru mesafe almamız halinde dünyanın büyük koleksiyonlarında yer alacağız.Güçlü sanatçı toplumu var,edebiyattan tutun sinemaya,siyasete kadar sanatçı toplumuyuz.Ancak bizde eksik olan markalardır.Sanatçılar mücadele vererek bu ülkenin değerlerini sınırların dışına taşıyorlar.Ancak sıra sanat politikalarına geldiğinde o zaman iş ülkeyi yönetenlere düşüyor.Bizde sanata güç katan özel koleksiyoncuların yanısıra çok değerli özel müzeler var.Sabancı Müzesi konsepti farklıdır,İstanbul Modern konsepti farklı.Pera Müzesi oryantal resimleri öne çıkarıyor.Şimdi Mimar Sinan Üniversitesi bünyesinde yeni yeni bir müze gelişmeye başlıyor.Ancak bunlar yetersizdir.Sadece İstanbul için değil,benim yaşadığım kente de Kültür kenti dendiği zaman bunu doğru kabul etmiyorum.Kaç tane özel koleksiyonumuz var,kaç tane müzemiz var? Diğer kentlere göre bunlar İstanbul`da var ancak dünyayla kıyasladığımızda yetersiz olduğunu görüyoruz.Dediğim gibi,sanatçı toplumu olmaktan sanat toplumu olmaya geçtiğimizde bu ülkede bir çok yaklaşım ve bakış açısı da değişecek.Çünkü soran-sorgulayan bireyin etkilendiği önemli alanlardan biri sanattır.Sanat sorar,sorgular.İzleyici bir sergi,bir müze,bir sanat eseriyle karşı karşıya geldiği zaman yüzleşme başlar.O zaman sanat eseri bir iletişim aracı rolünü oynuyor aynı zamanda.Sanatın gücü bu esasında.Az gelişmiş otoriter ülkelerde yöneticilerin sanattan korkmalarının ana nedeni de işte budur.Soran-sorgulayan bireyin oluşumuna,gelişimine katkı sağladığı için sanattan korkarlar.

whatsapp-image-2023-12-24-at-15-16-54.jpeg

Yeniçağ: Bu çerçevede galericiliğin,müzayedeciliğin geldiği noktadan memnun musunuz?

Yeşil: Çok derin bir konudur, bir çok boyutlarıyla tartışılması gerekir. Benim bildiğim tanıdığım birkaç müzayede var,onlar kendi doğal akışında müzadeye eserler koyarlar. Bazıları çok nitelikli gidiyor, bazıları da o niteliklerin altında kalarak sadece manipülasyonlarla bir takım işler yapmaya çalışıyor. Bu durum zaman içinde resim alıcılarını da olumsuz etkiler. Sanatçıların çekilmesi durumunda büyük olumsuzluklar yaşanır. Galeriler buna fırsat vermezler. Galericilerin ressamları üretim alanında beslemeleri gerekir. Üretirken onun ihtiyaçlarını karşılarsa özellikle genç sanatçılar kimseye bağımsız kalmazlar. Genç sanatçılarla anlaşma yaparken ayda 1-2 resim satarsan onları besleyemezsin.

Yeniçağ: 18 sene önce Kazimir Maleviç`in Siyah Kare tablosu müzayedeye çıktığında Rusya Kültür Bakanlığı anında 1 milyon dolar vererek eseri alıp müzeye koydu. Sizce Türkiye Kültür Bakanlığı da ne zamansa bu işlere gereken ilgiyi gösterecek mi, ümidiniz var mı?

Yeşil: Arkeolojik eserleri alıyorlar ancak resim eserlerine ilgi yoktur. Osman Hamdi`nin eserini Pera Müzesi almıştı, İstanbul Belediyesi gidip Fatih`in portresini aldı. Bunlar olumlu şeylerdir, eleştirmemek,güç katmak lazım. İstanbul Belediyesi`nin koleksiyonu zenginleşir ve yarın bakarsın çok büyük bir müzesi olur.Teşvik edilmesi gerekir.