İstanbul’daki bir araştırma ve eğitim hastanesinde çalışan 13 yıllık kadın hastalıkları ve doğum uzmanı M.M., görevinden istifa ederek İsviçre’ye gitti. İstifa dilekçesini veren ve sürecin tamamlanmasını bekleyen M.M. isimli doktor, Türk Tabipleri Birliği verilerine göre son iki yılda kamudan istifa eden yaklaşık 8 bin hekimden sadece biri.
Diken’den Mesude Erşan’ın haberine göre, doktor M.M., “Aileme, arkadaşlarıma, yakın çevreme hekimliği neden bıraktığımı anlatamıyorum. Kül tablası temizliyorum, masa siliyorum, bulaşık yıkıyorum, soğan soyuyorum ama emin olun çok daha huzurluyum. Tek sorunum ailemin İstanbul’da kalması” diye konuştu.
"ÇALIŞMA ŞARTLARI, KAYGILAR İSTİFAYA ZORLUYOR"
M.M., sağlık sistemindeki sorunlardan hekim, hemşire, sağlık çalışanlarının sorumlu tutulması nedeniyle istifalara zemin hazırlandığını belirtti. Doktorluğa bırakan M.M, "Gördük ki özellikle son 10 yıldır koşullar iyiye gitmedi, daha kötü oldu. Sürekli anksiyeteyle yaşıyoruz. En çok zorlayan faktörler geleceğe dair umudun olmaması, maddi kaygılar ve yaşadığımız psikolojik stres. Otomobil fabrikasındaki üretim bandı işçisi gibi çalışıyordum. Bir dönem 5 dakika bir hasta görüyorduk. Sonra itiraz ettik bu süre 10 dakikada bire çıktı. Son altı aydır yine beş dakikada bire indi. Hastanın içeri girmesi, kimlik kontrolüyle 2-3 dakika geçiyor. Hastayı muayene masasına almak, ultrasonla bakmak, smear testi, gebelik takibi bu kadar kısa sürede yapılamaz." ifadelerini kullandı.
"Gebelikte bebeğin kalp atışına bakıp ölçümlerini yapıp bitiriyorduk. Hastayı dinleyemiyorduk bile." diyen M.M., "Hastayla en fazla iki kelime konuşabiliyorduk, ‘Şikayetin ne?’ Bitti. Bu iyi hekimlik değil. Hatta hekimlik bile değil. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hastalarını yalnız muayene etmez. Hemşire isteriz yok, sekreter isteriz yok! Çalışma şartları, umutsuzluk, kaygılar istifaya zorluyor." dedi.
"BABAMI ALDIĞIM MAAŞA İNANDIRAMIYORDUM"
Devamında M.M., "Durum bu kadar kötüleşene kadar maddi kaygılar benim için çok ön planda değildi. 2011’de Van’da zorunlu hizmetteydim. Depremi yaşadım, zorlu şartlarda, konteynırlarda, çadırlarda çalışırken bile bu kadar mutsuz, huzursuz ve umutsuz değildim. Eşim de hekim, haziran ayına kadar kamuda çalışıyordu. İki çocuğumuz var, evimizi ailemizin yardımıyla alabildik. Hiçbir birikimim yok. Aslına bakarsanız 10-15 yıllık hiçbir hekimin yok. Ancak geçinebildik. Aldığım maaşla çocuklarımı istediğim okulda okutma ya da istediğim semtte yaşama şansım yok." şeklinde konuştu.
Hekimlerin maaşlarının yüksek olduğuyla ilgili yaygın bir kanı yaratıldığını belirten M.M., “Babamı bile aldığım maaşa inandıramıyorum. Hekimler hep çok çalışıyorlardı. Ama en azından bu çalışmaların karşılığını alıyorlardı” dedi.