Uygulanan yanlış tarım politikaları ve kurdaki artış nedeniyle çiftçinin maliyeti artarken üretim açığını ithalat ile kapatma girişimi ülkeyi içinden çıkılmaz bir duruma soktu.
Türkiye'de tarım, mazot, elektrik, gübre, yem olarak kullanılan yağlı tohumlar ve mısır gibi ürünlerde dışa bağımlı hale geldi.
Son olarak kuru soğan ve ardından domates konservesi, buğday, arpa, mısır, pirinç ve bakliyata ithalat kapısı açıldı.
Kuru soğan ithalatında yüzde 49,5 olan gümrük vergisi Şubat sonuna kadar sıfırlandı. Domates konservesi ithalatı için de 31 Mayıs'a kadar 25 bin ton sıfır gümrük vergili tarife kontenjanı tanındı. Toprak Mahsülleri Ofisi'ne (TMO) bu yıl 1 milyon ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç ve 100 bin ton bakliyat ithalatı yetkisi verildi.
İthalat kararı, iç piyasada fiyatların aşırı derecede artmasının önüne geçmek için gerekçe gösteriliyor. Ancak bu fiyat artışlarını kökten çözecek bir önlem olarak görülmüyor. Geçen yıl enflasyon yüzde 20,3 artarken, gıda enflasyonunda artış yüzde 25,11 oldu. Fiyatı en çok artan ürün yüzde 184 ile kuru soğan olarak açıklandı. Kuru soğanı yüzde 91 ile salça, yüzde 75 ile patates izledi.
Peki fiyatlar neden artıyor? Konunun uzmanları tarımda yapısal sorunlar olduğu görüşünde.
"FİYATLAR DAHA DA ARTACAK"
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Abdullah Aysu da girdi fiyatlarındaki artış ve dövizdeki yükselişin tarım ürünlerine gelen zamlarda etkili olduğu görüşünde.
DW Türkçe'nin haberine göre Aysu, "Buğday, arpa, pirinç, domateste sıfır gümrüklü ithalat yerine yerli üretici desteklenmeli. Hayvan ithalatı, et ithalatı, buğday ithalatı, çeltik ithalatı içerde fiyatları bugüne dek düşürmedi. Fiyat artışları sürdü. Gümrük sıfırlamalarıyla çiftçi üretimden caydırıldı. Şu an Türkiye'de 3 milyon 200 bin hektar araziyi çiftçiler bu yanlış politikalar nedeniyle ekmiyor” diyor.
Aysu'ya göre, ithalat politikası fiyat artışlarının önüne geçmenin aksine fiyatları daha da artıracak. Ürün fiyatları tamamen ithalat ve ihracat şirketlerinin insafına kalacak.
Bunun yapılan ilk yanlış olmadığını vurgulayan Aysu, en büyük yanlışın çiftçilere girdi sağlayan KİT'lerin, tarım satış kooperatiflerinin ve çiftçiye kredi sağlayan TARİŞBANK'ın özelleştirilmesi olduğunu belirtiyor.
Abdullah Aysu, fiyat artışlarını ayrıca üretici ve tüketici arasındaki zincirin çok uzun oluşuna bağlıyor. Buna göre, üretici ürününü doğrudan tüketiciye ulaştıramadığı için tarladan sofraya fiyatlarda 6-7 kat fark oluşuyor. Yaş meyve-sebze, üreticiden, zincirin son halkası olan tüketiciye gelene kadar hal dışı tüccarlar, toptancı komisyoncular, sevkiyatçılar, perakendeciler gibi birçok halkadan geçiyor. Piyasayı regüle edecek bir kurum da yok. Bu da üreticiyi aracıya bağımlı kılıyor.
"DIŞA BAĞIMLILIK"
İstanbul Yaş Meyve-Sebze ve Bostan Komisyoncuları Derneği Başkanı Nevzat Dayan ise asıl nedeninin dışa bağımlılık ve maliyetlerdeki artış olduğunu söylüyor. Dayan, "Her devlet kendi üreticisini motive etmek için yerli üretimi desteklemeli. Hükümetimizin politikaları bu yönde değil. Üreticinin enerjisini bitiriyor” diyor.
Soğanın fiyatının halde 3,5-4 lira arasında değiştiğini belirten Dayan, ithalatın fiyatları düşürmeyeceği görüşünde. Mazotun 6 liranın üzerinde olduğunu, nakliye maliyetlerinin çok yükseldiğini vurgulayan Dayan, bu kadar maliyete fiyatların düşük bile olduğunu söylüyor.
Nevzat Dayan şöyle devam ediyor:
"Üreticinin malının değerlendirildiği yer haldir. Aracılar bize göre tüccarlardır. Halci ve üretici arasında tüccarlar var. Oradan para kazanıyorlar. Komisyonculuğu kaldıracağız, halleri özelleştireceğiz diyorlar. Yetkililere sorunların yanlış ya da eksik iletildiğini düşünüyorum. Hiçbir ülkede özelleştirilmiş hal yok. Hallerin kurulma amacı küçük işletmeciyi korumak. Biz olmazsak 5 dönümü 10 dönümü olan 3 milyon küçük üretici malını nerede pazarlayacak?”