Türkiye yanıyor, Başbakan'ın derdi ve gündemi; bana Sayın deyin!
Şu tabloya bakar mısınız!
Ekonomik kriz buhrana dönüştü.!
Son bir yıl içinde işini kaybeden yüz binler çığlık çığlığa!
Ülke üretiminin neredeyse yarısı durdu.!
İhracatta yüzde 40’lara varan bir daralma var!
Esnaf feryatta.
Kepenk indirenlerin sayısı yüz binlerle ifade ediliyor.
Açlık, sefalet, yoksulluk diz boyu.
Türkiye’de ilk defa namuslu ev kadınları geçinmek için fuhuş yapar oldu.
Üniversiteli diplomalı işsizlerin sayısı milyona dayandı.
Hırsızlık ve kapkaç sektöre dönüştü.
Ekonomik buhran sosyal barışı da tehdide başladı.
Kısacası ekonomide tam bir kaos fotoğrafı var!
Ekonomide durum bu da diğer sorunlarda farklı mı?
İnsanların adalete inancı azaldı.
Muhalefet edene Ergenekoncu yaftası ile yakasına yapışılıyor!
Buna mukabil zekat paralarının iç edilmesine isyan ettin mi, yani Deniz Feneri dedin mi yine yaftalanıyorsun!
Toplum abartısız cephelere bölünmüş durumda...
Bir tarafta Kürt-Türk, diğer tarafta laik-antilaik ayırımcılığı.
Semtler, mahalleler ayrışıyor.
En önemlisi ilk defa etnik ve dinsel bağlamda tepkisel hareketler uç vermeye ve sosyal barış ile birlikte yaşamayı tehdit etmeye başladı.
Tam bu süreçte ortaya atılan Kürt açılımı da bir başka soru işareti!
Ne olduğu belli olmayan bu hayali açılımla bir kesim ümitlenirken diğer kesim kinlenip bileniyor!
PKK’nın partileşmesi ve eyalet modeli açıktan tartışılır oldu.
Meclis kürsüsünden Kürtçe konuşmalar yapılıyor.
2002’de sıfır olan PKK terörü yine zirve yapmaya başladı.
Adaletin çağrısına meydan okuyan DTP’li mebuslar ifadeye bile götürülemedi ve boyun eğildi.
Devletin milli olma kimliği ilk kez açıktan hem de meydan okunurcasına sorgulanır oldu!
Türkiye’nin bilahare bölünmesi anlamında olan K.Irak’ta Kürt Devleti, Türkiye’nin imar-inşa faaliyet ve de politikaları ile fiilen kuruldu.
Türkiye’nin güneyindeki mayınlı sınır bölgesinin tamamı meçhul yabancılara açıktan peşkeş çekilmek isteniyor.
Kıbrıs’da geri adım ve toprak tavizi, bizatihi Cumhurbaşkanı Talat tarafından ifade edildi.
Kıbrıs’ın KKTC karasularında Rumlar-ABD’lilerle beraber petrol aramaya başlarken, Ankara sadece seyrediyor!
Ermeni ve AB taleplerine yeşil ışık yakılırken Azerbaycan ve Türk Cumhuriyetleri ikinci plana atıldı.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama yerim kalmadı, kısacası Türkiye tarihinin en ağır ve bunalımlı dönemini yaşarken ülkeyi yöneten kişinin yani Başbakanın gündeminde bütün bu konular yok!
Peki ne mi var?
-Bana sen deme Sayın de var!
Başka?
-Partime AKP deme, AK Parti de, var!
Evet yanlış okumadınız; Tayyip Erdoğan’ın gündemi ve hatta derdi bu aralar sadece bu iki konudur!
Eh Kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerim’de ne buyuruluyor hatırlayın:
-Neye layıksanız, onunla yönetilirsiniz!
Bu halk AKP’yi şampiyon yaptı ya, hayrını görsün!
AKP medyasında Prof. Haberal’a operasyon!
Ergenekon soruşturması bağlamında son iki yıldır neler yazılıp çizildi iyi hatırlayın!
Haftalar ve aylarca ara verilmeksizin TV’lerde yapılan yayınları, gazetelerde atılan manşetleri ve sütunlarda yapılan yorumları düşünün!
Yargı hükmü olmaksızın ön yargı ile yapılan infazları ve haysiyet cellatlıklarını göz önüne getirin!
Hiç kuşkunuz olmasın objektif tarih, gün gelecek bu rezillikleri bir bir yazacaktır!
Görevi haber vermek olan medya kurumlarının psikolojik operasyonlara nasıl alet edildiği, yakın bir zamanda ortaya çıkacaktır.
Dramatik olan, bu operasyona Türk yargısının seyirci kalması ve yapılan psikolojik harekata dur dememesidir!
Yargıya açıktan müdahale edilmesine rağmen bu duruma suskun kalınması, yargının siyasallaştığını söyleyenlere haklılık kazandırıyor!
İşte o peşin hükümle medya yine operasyonlara başladı:
Şimdi hedefte, Prof. Mehmet Haberal var.
Neymiş efendim, Haberal hoca niçin hastanede tutuluyormuş!
Neymiş efendim, tahliye müracaatına niçin 12. Ağır Ceza bakarmış!
Bu yayınlar açık bir müdahale ve karşı operasyondur.
Bakın dün elime Prof. Haberal’ın sağlığı ile ilgili bazı belgeler ulaştı.
Yaşar Okuyan’ın ulaştırdığı resmi dokümana göre Prof. Haberal’ın ciddi olarak rahatsız olduğu, heyet raporu ile sabit.
Raporun altında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin dünyaca bilinen Profesör ve doçentlerinin imzaları var.
Hal bu iken AKP matbuatının yaptığı dezenformasyonun bir adı olabilir ki o da düşmanlıktır!
Ne yani Prof. Haberal hasta haliyle hücresine gönderilsin de ölsün mü
istiyorlar!
Ne alakası var demeyin!
Ergenekon bağlamında Kuddusi Okkır ve hatta Türkan Saylan gibi ölenlerle Prof. Erol Manisalı gibi kanser olanlar var.
Daha önce defalarca yazdık, bir kere daha yazıyoruz: Ergenekon bize göre de soruşturulmalı ve suçluları cezalandırılmalı, ancak bunun yolu insanları bile bile ölüme göndermek, yani hasta haliyle cezaevinde tutmak olamaz!
Prof. Haberal için malum çevrelerin koparttığı vaveyla, o kesimlerin sanki böyle bir şeyi istemesi şeklindedir.
Bakın Prof. Haberal’ın sağlık sorunları sebebiyle tahliye edilmesini reddeden üç kişilik mahkeme heyetinden muhalefet şerhini koyan mahkeme başkanının gerekçeleri:
- “Daha önce mevcut evraklar çerçevesinde tahliyesini benim de reddettiğim şüpheli (Prof.Haberal) ile ilgili olarak geçen süre içinde deliller toplanmış ve dosyasına sağlık kurulu raporu girmiştir. Aynı suçla ilgili olarak, aynı nitelikte tutuklama kararları, aynı gerekçelerle yani sağlık sorunları sebebiyle kaldırılmıştır. Şüpheli (Prof.Haberal) 1944 doğumlu, sabit ikametgah sahibi, dünyaca bilinen bir bilim adamıdır ve dolayısı ile kaçma ve de delilleri karartma ihtimali yoktur. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi uzmanlarının verdiği heyet raporuyla sabit ki; şüpheli hasta yani rahatsızdır. Dolayısı ile ileride telafisi imkansız sonuçlara sebebiyet verilmemesi için tahliyesi uygun olacaktır.”
Evet bağımsız bir yargıç bunları söylerken AKP matbuatının yaptığına bakın!
Yargıya çağrımızdır. Bu medyanın işi psikolojik operasyondur. Yargı hür vicdanı ve adalet duygusu ile bu yayınlardan etkilenmemelidir!