Türkiye ve Yeni Suriye’nin Geleceği

Türkiye ve Yeni Suriye’nin Geleceği

Prof. Dr. Kemal Duruhan yazdı: Türkiye ve Yeni Suriye’nin Geleceği

Ortadoğu, tarih boyunca çatışmaların, güç mücadelelerinin ve emperyal hesapların merkezi oldu. Suriye’deki iç savaş ise bu denklemin en çarpıcı örneklerinden biri. 2011’de başlayan savaşın ardından sahada birçok aktör belirdi, çıkarlar çatıştı ve milyonlarca insan yerinden edildi. Türkiye de bu sürecin en fazla etkilenen ülkelerinden biri oldu.

Ancak, Türkiye’nin bu süreçte izleyeceği politika sadece kısa vadeli güvenlik kaygılarıyla şekillenmemeli; üniter yapısını koruyarak ve demokratik değerlerini geliştirerek uzun vadede hem kendi içinde istikrarı sağlamalı hem de komşu Suriye’nin geleceği için kötü bir yönetim modeli oluşturmamalıdır.

Türkiye, "Dem Açılımlarından" Kaçınmalı ve Üniter Yapısını Korumalı

Türkiye’nin geçmişte "açılım" politikalarıyla edindiği tecrübeler gösterdi ki, yanlış yönlendirilmiş politikalar ülkenin üniter yapısını zayıflatabilir ve bölgesel bölünme riskini artırabilir. Özellikle Ortadoğu gibi hassas dengelere sahip bir coğrafyada, etnik ve mezhepsel temelli açılımlar yerine, ortak bir ulusal kimlik ve güçlü devlet yapısı üzerinde durulmalıdır.

Bunun Türkiye açısından iki temel sebebi var:

1. Bölünmeye açık zemin hazırlamamak: Etnik veya mezhepsel tabanlı açılımlar, iyi yönetilmediğinde ülke içinde yeni ayrışmalara yol açabilir.

2. Suriye’ye yanlış bir model sunmamak: Türkiye, kendi iç işleyişinde güçlü bir merkezi yapı sergileyerek, komşularına da sağlam bir yönetim örneği teşkil etmelidir.

Bu noktada Türkiye’nin, demokrasi ve insan haklarını koruyarak ancak üniter devlet yapısını tavizsiz bir şekilde muhafaza ederek yol alması hayati önem taşır.

Yeni Suriye, Mezhepçi veya Etnik Temelli Bir Yapıya Sürüklenmemeli

Suriye'de yıllardır süren iç savaşın en büyük nedenlerinden biri, etnik ve mezhepsel ayrışmalara dayalı bir yönetim anlayışının varlığıdır. Esad rejimi, Baas ideolojisinin dışlayıcı politikalarıyla Sünni Araplar başta olmak üzere birçok kesimi bastırdı. Öte yandan, savaş sonrası sahada beliren bazı gruplar da benzer şekilde dışlayıcı politikalar güttü.

Burada kritik soru şu: Yeni Suriye hangi model üzerine inşa edilmeli?

1. HTŞ ve Diğer Aktörler, Kapsayıcı Bir Yönetim Anlayışına Sahip Olmalı

Yeni Suriye yönetimi, Aleviler, Dürziler ve diğer etnik-mezhepsel unsurları dışlamamalı. Ancak bunun bir “kota sistemi” haline dönüşerek etnik kimlikler üzerinden siyasallaşmasına da izin verilmemeli.

HTŞ, en azından birkaç bakanlık seviyesinde Alevilere ve diğer topluluklara yer vererek, bir kapsayıcılık mesajı vermeli.

2. PYD Gibi Bölücü Yapılar Teşvik Edilmemeli

Suriye’nin kuzeyinde, terör örgütleri üzerinden bir “devletimsi” yapı kurulmasına kesinlikle müsaade edilmemeli. Türkiye’nin güvenliği açısından, Suriye’de herhangi bir ayrılıkçı hareketin meşruiyet kazanması, bölgeyi daha büyük çatışmalara sürükleyebilir.

3. Yeni Yönetim, Hamasvari Bir Militan Kimlikten Kaçınmalı

HTŞ ve diğer gruplar, İsrail veya Batılı güçlerle doğrudan bir çatışma içine girmemeli. Aksi halde, Suriye’nin iç barışı sağlanmadan yeni dış müdahalelere açık hale gelmesi kaçınılmaz olur.

Suriye, bir direniş devleti değil, güçlü bir ulus-devlet modeliyle yeniden inşa edilmelidir.

Türkiye, Üç Ülkeyle Barışçıl Bir Garanti Mekanizması Kurmalı

Bölgesel barışın sağlanması için, Türkiye’nin öncülüğünde üç ülkenin garantörlüğünde bir barış mekanizması oluşturulabilir. Bu sistem, İsrail’in saldırgan politikalarına karşı bir denge unsuru olabilir. Ancak burada önemli olan, Türkiye’nin Suriye meselesinde sadece askeri yöntemlere değil, diplomasiye de ağırlık vermesidir.

Sonuç: Cumhuriyet, Demokrasi ve Üniter Devlet İlkeleriyle Güçlü Bir Türkiye ve Bölge

Türkiye’nin hem kendi içinde hem de Suriye bağlamında uygulayacağı politika, demokrasi, cumhuriyet değerleri ve üniter devlet anlayışı üzerine kurulu olmalıdır.

Türkiye kendi içinde "dem açılımları" gibi bölgesel ayrışmaları teşvik eden politikalar yerine, kapsayıcı ama üniter devlet yapısını koruyacak adımlar atmalıdır.

Yeni Suriye yönetimi, Baas rejiminin yaptığı gibi dışlayıcı olmamalı, ancak bölünmeye yol açacak etnik-mezhepsel yapılanmalara da izin vermemelidir.

HTŞ ve diğer aktörler, bölgesel istikrarı tehlikeye atacak radikal hareketlerden kaçınmalı ve güçlü bir ulus-devlet inşasına odaklanmalıdır.

Türkiye’nin üçlü garantörlük mekanizması ile Suriye’de barışı desteklemesi, İsrail’in olası müdahalelerine karşı önemli bir denge unsuru olacaktır.

Türkiye, Suriye meselesinde hem kendi iç istikrarını koruyarak hem de bölgesel denklemleri doğru yöneterek ilerlemelidir. Zira Suriye’de oluşacak her model, yalnızca o ülkenin değil, Türkiye’nin geleceğini de doğrudan etkileyecektir.