Türkiye ve Barzani ABD’ye boyun eğiyor!
Bir “yılan hikayesi” ne dönüşen, Irak’ın Kuzeyi’ndeki petrolü, Bağdat’ın istediği gibi satmasını ABD sağlamış bulunuyor. Gerçekten de; ABD’nin dayatmasıyla, Türkiye Barzani’den Bağdat kontrollü petrol getirmeyi kabul etmesiyle, yeni ve çok çapraşık dönem açılıyor.
Ne var ki, anlaşma görüntüsüne rağmen hala pürüzlerin varlığından bahsediliyor.
“Kürt petrolüne dekontlu çözüm” döneminin başlayabilmesi için Bağdat ile Erbil’in kesin bir şekilde anlaşması gerekiyor.
Irak’ın Kuzeyi’ndeki petrolün, beraberinde sorunlar getirerek gündemden pek düşmeyeceği anlaşılıyor.
Enerji Bakanı Taner Yıldız; “Önemli olan petrol anlaşmaların şeffaf yapılması. Ben doğru anlattığımız kadar ABD ’nin doğru anlayacağına inanıyorum” diyor.
Yıldız Erbil’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile bir araya geldikten sonra, sorun ile ilgili AA’ya bilgi veren bir yetkili, “Merkezi Irak hükümetiyle henüz tam olarak mutabakata varıldığını söyleyemeyiz. Bazı konularla ilgili pürüzler sürüyor. Karşılıklı görüşme ve toplantılarla süreç devam edecek” şeklindeki sözleri, konunun çok çetrefilli olduğunu gösteriyor.
ABD’nin bütün politik gücüyle, Irak petrolünün merkezi hükümet denetimi altında satılmasını veya taşınmasını istiyor ve sorunda başrolü oynuyor.
Nitekim, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Türkiye ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasında, enerji alanında işbirliği konusunda, “Biz Irak hükümetinin, Türkiye ve Kuzey Irak arasındaki anlaşmadan mutlu olmasını isteriz” şeklinde rollerini açıklıyor.
Irak’ın petrol ve doğalgazının dünya pazarlarına girdiğini görmek istediklerini söyleyen Ricciardone, şunları da belirtiyor:
“Kuzey Irak’tan Türkiye’ye ilave boru hatları var. Tabii ki biz Irak hükümetinin Türkiye ve IKBY arasındaki anlaşmadan mutlu olmasını isteriz.”
ABD’nin bu diplomasiye dahil olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Ricciardone, “Tabii ki de dostlarımızla bu veya başka konularda günlük bazda temastayız. Karara kesinlikle saygı duyuyoruz” açıklamasını çekinmeden ve gururla yapıyor.
Çarpıcı gelişmelere nereden bakılırsa bakılsın; ABD’nin bütün Irak özellikle Kuzey bölgesindeki petrol çıkışını, satışını ve taşınışını güvenlik altına almanın fotoğrafı “göz kırpıyor.”
Aslında, ABD’nin bu kesin ve katı politikasını, bütün Orta Doğu petrolleri üzerinde uyguladığı biliniyor.
Zaten, ünlü ve “meşum” Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesinin temelinde bu “emperyal” fikir ve karar yatıyor.
Söz “meşum” projeden açılmışken, gezegenimize muhtaç olduğu enerjinin büyük bir bölümünü sağlayan, Orta Doğu ve Avrasya bölgeleri, daima tehlikenin odağı halinde olması, hepimizi hem düşündürüyor hem de endişelendiriyor.
Bir bakıma; enerji kaynağı sahibi olmak ve onu pazarına ulaştırmak daima ya sorun oluyor ya da olmaya namzet bulunuyor.
Bu yüzden de, Irak’ın Kuzeyi’ndeki petrolün “bir baş belası” olma rolü unutulmuyor.
Sözde “Arap Baharı” ve ötesinin asıl nedenlerinin başında petrol geliyor.
Asırlardır insanoğlunun dikkatini sarsan ve çoğu zaman endişeyle üzerine çeken Orta Doğu’ya bakıldığında; çeşitli görüntüler, süreçler, beklentiler ve tehlikeler görülüyor.
Özellikle öteden beri, çoğu enerji kaynaklarının ve yollarının Orta Doğu’da olması bu bölgeyi daha da “stratejik” hale getiriyor.
Orta Doğu’yu çoğu zaman buhrana sokan bu stratejik değerin en büyük unsurlarından birinin de, (Irak’ın Kuzeyi petrolünde görüldüğü gibi) Türkiye’nin olduğu ortaya çıkıyor.
Enerjinin Orta Doğu’da Batı’ya ve öteye intikalinde Türkiye önemli rol oynuyor ve büyük sorumluluklar yükleniyor.
Böylesine bir atmosfer içinde, ABD’nin kesin denetimi altında Irak’ın Kuzeyi’ndeki yönetim ile petrol işine girmek, beraberinde daima “pürüz” ve “süper baskı” getiriyor.
Ayrıca, Irak’ın Kuzeyi’ndeki petrolden, soydaşlarımız Türkmenlerin hakkını da korumak gibi önemli bir “görev” omzumuza yükleniyor.
Bu önemli görev, her iktidarın başını ağrıtacak kadar “milli” bir ağırlık taşıyor.