Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan''ın huzurunda imzalanan 10 anlaşmanın ardından Abu Dabi Kalkınma Holdingi (ADQ) Yönetim Kurulu Başkanı Mohamed Hasan Al Suwaidi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde basın toplantısı düzenledi.
Suwaidi, Abu Dabi Veliahtı''nın Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın davetine icabetle Türkiye geldiğini belirterek, "Bu resmi ziyaret ve görüşmeler neticesinde Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye''de yatırım yapmak üzere 10 milyar dolarlık bir fon ayırmış ve tahsis etmiştir" dedi.
Bu durum akıllara doğrudan Birleşik Arap Emirliklerinde, iktidar aleyhine çektiği videolarla gündeme oturan Sedat Peker’i getirdi. Türkiye ile BAE arasında gelişen diplomatik ilişkiler sonrasında gözler Peker’in iade edilip edilmeyeceğine döndü.
Öyle ki BAE devleti Peker’in video çekip yayınlamasını engellemişti.
Peker hakkındaki iade iddiasına ek olarak da bir ay önce iki ülke arasında BAE için çalıştığı iddiasıyla, "siyasal veya askeri casusluk" ve "gizli kalması gereken bilgileri açıklama" suçlarından tutuklu yargılanan Ürdün vatandaşı Ahmed Mahmoud Ayesh Al Astal''ın, ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı şartıyla tahliyesine karar verilmişti.
SEDAT PEKER BAE TAKAS İDDİASI
Organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla hakkında yakalama kararı çıkartılan Sedat Peker''in takas iddiasını ilk eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş Odatv’de gündeme getirmişti.
Kasım ayı başında yaptığı açıklamalarda, Peker’in Birleşik Arap Emirlikleri''nde olduğunu hatırlatan ve Türkiye''de casus olduğu iddiasıyla yakalanan isimlerin de kısa sürede salıverildiğini aktaran Öneş şöyle konuşmuştu:
"Özellikle İran menşeli ya da BAE menşeili veya daha yabancı ülkelerle bağlantılı haberler çıkıyor karşımıza... Özellikle BAE ile ilgili Sedat Peker''in iade veya takas iddiaları gibi şeyler... Ama kısa sürede bunların salıverildiği gerçeği de ortada..."
AKP iktidarının yaşananları dış güçlere bağlama stratejisi olduğunu belirten Öneş, istihbaratın da bu konuda araçsallaştırıldığını kaydederek şunları söylemişti:
"Bu olaylarla iktidarın her zaman ''dış güçler'' meselesini gündeme getirdiğini, ekonomiden diğer konulara kadar bir güvenlik sorunu ve işleri yönlendirdiğini biliyoruz. Bunlara karşılık bu tip istihbarat ve güvenlik faaliyetlerini araçsallaştırdığını ben şahsen düşünüyorum, umarım doğru değildir. Somut bilgiye sahip olmadığımız için kesin bir yargıda da bulunamıyoruz tabii ki. İstihbarat kurumu hassas bir kurumdur bu tip bir siyasetin yönlendirmeleri altında hareket etmemesi gerekir doğru olan budur. Hele hele dış güçlerle bağlantı şeklindeki siyasi bir iddiayı, kurumsal yapılarla bağlantı kurularak toplumu etkilemeye çalışmak doğru değil.
İki ülke arasında gelişen ekonomik ve diplomatik ilişkiler ise Peker hakkındaki takas iddialarını kuvvetlendirdi.