Türkiye Suriye’de yeni yönetimin neresinde?

Türkiye yeni Suriye yönetimine kesinlikle ağırlığını koymalıdır.

Suriye’de yeni yönetim kurmak isteyenler, IŞİD çıkışlı olunca insanlar kaygılanır. Her ne kadar Colanî mi Golanî mi, her ne ise El-Kaide’den, IŞID’den vazgeçtim, kendi teşkilâtımı kurdum, herkese saygılıyız dese de, damarına işlemiş fikirleri bir anda söküp atabilir mi?

Golanî, “Tabiî lider” olarak ortaya çıktı ve yakınındaki bir isme, “Sen başbakansın!” dedi. Kendisi nasıl “tabiî lider” oluyor? Bir şura topladı mı? Ülkenin dört bir yanından gelen delegelerin rızasını aldı mı?

İnsanın aklına Mustafa Kemal’in Millî Mücadele’yi başlatması geliyor. M. Kemal, cendereden geçerek lider oldu. “Ben liderim toplanın letrafımda!” demedi. Erzurum ve Sivas kongreleri, Ankara’ya geçiş, Büyük Millet Meclisi toplanması, başkomutan seçilmesi, hepsi zorlu bir mücadelenin ardından gelmiş, onun için oy verenler rızasıyla oy vermiştir.

Elbette Osmanlı Devleti topraklarının dört bir tarafına düşmanın girmesi, Yunanlıları işgal için kullanmaları, koskoca Osmanlı Devleti’nin çöküş vetiresi, hiçbir surette Suriye’de olup bitenlerle kıyaslanamaz; bu mümkün değil. Ancak, bir küçük numune de görüyoruz.

Suriye’nin kapısında çok büyük bir tehlike var. O tehlike İsrail. Şu anda Netanyahu’nun çetesi Suriye’yi bütünüyle işgale kalkışsa, Beşşâr’ı devirenler ne kadar güç toplayabilecekler? Ellerinde silahları var mı? Uçak yok, tank yok, top yok... Yer yer çete savaşları verilir, şimdi Gazze’de olduğu gibi, ama bütün Suriye çöker.

Tabiî Netanyahu ve çetesi arkalarında ABD ve Batı ülkeleri olduğu için, pervasız yürüyor. Türkiye sınırına dayanacak, Irak sınırına dayanacak ve hatta Irak’ta başından beri desteklediği Barzanîler ve Talabanîler vasıtasıyla İran sınırına kadar uzanacak. Diğer tarafta da Türkiye var. Türkiye’ye karşı ABD’nin kanatları altında PKK’yı koruduğuna, yönlendirdiğine göre, İsrail’in bir hesabı da Türkiye’dir. Malum Siyonistler Fırat’tan Nil’e uzanan alanı tabiî toprakları sayıyorlar. Bu alanın geniş bir bölümü Türkiye sınırları içinde...

***

Önce şunu hatırlatayım... Golanî Türkiye sayesinde var. İdlib’de, daha önce kendi çapında bir “hükûmet” kurduysa, Türkiye’nin müsamahasıyla kurdu. Suriye’nin güneyde Türkiye yer tutmasaydı, mini yönetim örneği göstermeseydi Golanî ve adamları Şam’a girecek, Beşşâr’ı kaçırtacak bir harekete girişebilirler miydi?

(Şimdi aklıma geldi... CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Beşşâr Esad’ın sonunun göründüğü, kaçmak için uçağı hazır tuttuğu, bavullarını dolarla doldurmakla uğraştığı bir zamanda kırık plağı yine döndürüyor, Esad’la görüşülsün, diyordu. Bizde Beşşâr yanlılığı bir hastalık, bir illet. Bir diktatör nasıl bu kadar sevilir! İllete tutulanlar iflah olmaz, biliyorsunuz. Özgür Özel, acaba Moskova’ya gidip Beşşâr’a “Geçmiş olsun dostum. Yanındayız.” diyecek mi?!)

Golanî’nin Hey’etü Tahrîrü’ş-Şam’ı Suriye’ye hâkim olduğuna göre, kendisinin resmî görevi ne olacak?

(“Hey’etü Tahrîrü’ş-Şam”daki “Şam” bütün Suriye’yi ifade eder. Bizim Şam bildiğimiz başşehrin adı Dımaşk’dır.)

Golanî yoksa Humeynî’nin İran’da rejimi yıkmasından sonra mütevazı bir eve çekilip bütün ülkeyi yönettiği gibi mi Suriye’yi yönetecek?

(Humeynî, gerçekten mütevazı bir evde oturuyordu. O evin önünde de cami var. O evin içi de mütevazı idi. Görünce şaşırmıştım. Dün hatırlattım... Humeynî’yle mülakat yapan İtalyan kadın gazeteciyi, sonra çıkarıp atsa da Humeynî başörtülü kabul etmişti. Golanî’yle konuşan CNN International’ın muhabiri kadın örtülüydü. Belli ki örtünmesi istenmişti.)

Golanî, CNN muhbirinin sorularına cevap verirken “İslamî yönetimden korkan insanlar ya bunun yanlış uygulamalarını görmüşlerdir ya da bunu tam olarak anlamamışlardır.” demesi nasıl bir yönetim tasarladıklarının ipuçlarını veriyor. Açık açık bir İslâmî yönetimden bahsediyor.

Golanî yine Suriye’de Nusayrîlerin ağırlığını bildiği için, çok yumuşak geçiş yapıyor: “Hiç kimsenin başka bir grubu silme hakkı yoktur. Bu mezhepler yüzlerce yıldır bu bölgede bir arada yaşıyor ve kimsenin onları ortadan kaldırmaya hakkı yok.” diyor.

Daha önce yazımda Recep T. Erdoğan’ın “Eylül 2011’de Mısır’dan başlayan Kuzey Afrika ülkeleri turunda söylediği ‘Laiklikten korkmayın’ sözünü arada hatırlatırım.” cümlesini kullanmıştım. O söz, Golanî’nin sözleri karşısında çok çok önem taşıyor. Üzerinde duracağız.

Yazarın Diğer Yazıları