Türkiye "patronu"nu seçiyor(!)

Çok ilginç...

Recep Tayyip Erdoğan'ınkine az buçuk vakıf olduk; onun dışında Türkiye'deki "seçmen"e sorun;

- Binali Yıldırım'ın "nasıl bir dünya planladığına" dair bir fikri yoktur.

- Kemal Kılıçdaroğlu'nun "nasıl bir dünya planladığına" dair bir fikri yoktur.

-Devlet Bahçeli'nin "nasıl bir dünya planladığına" dair bir fikri yoktur.

-Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ'ın...

Efendim?

"Onlar terörist" mi?

Eyvallah.

ABD'nin müstakbel başkanı ne?

Dünyanın en büyük terör örgütü hangisi?

***

Aynı "seçmen";

Sosyal medyada "Donald Trump'ın nasıl bir dünya planladığını" konuşuyor günlerdir. "Hillary Clinton'un nasıl bir dünya planladığını" tartışıyor. İkisi arasındaki farkları; kişisel avantajlarını, dezavantajlarını.

Medyada "CHP'nin laiklikten, MHP'nin terörden başka konusu yok" deyip dosyalarını kapatan yazarlar; Cumhuriyetçiler ve Demokratlar hakkında seçim sonuçlarını değiştirebilecek iddialardan parametrelere, arkalarındaki lobilerden aile üyelerinin -birey birey- etkilerine kadar yığınla bilgiye sahipler, detayıyla yazıyor, konuşuyorlar.

Bunun sebebi sadece Türkiye'nin, siyaseti, siyasi partileri, siyasi liderleri eni konu konuşabileceğimiz, eleştirebileceğimiz, yer geldiğinde ti'ye alabileceğimiz "demokrasi"den yoksun oluşu mu?

Yoksa serde biraz da ABD'yi peşin peşin "patron" kabul etmişlik, geleceğini onun akıbetine ipoteklemişlik mi var acaba?

Müstemlekeden hallice bir ülke...

***

Bu ne perhiz...

Bakın bu da çok ilginç:

Türkiye'de "Yüzde 10 barajının yarattığı temsil sorunu"ndan, siyasi partilerin aldıkları oy oranıyla Meclis'teki sandalye dağılımı arasındaki orantısızlıktan yakınıp, bu durumu "yeni bir sistem" dayatması için kullananlarla, vatandaşlarının taş çatlasın yüzde 70'inin oy kullanmak için seçmen kaydı yaptırdığı, bu oranın da, mesela önceki seçimde ancak yüzde 58'inin oy kullandığı ve bu oranın da yüzde 51'inin oyunu almış; yani kendi ülkesinin yarısının, yarısının yarısından bile az oyla seçilmiş birinin dünyayı hükmetmesinden, başka ülkelerin iç işlerine müdahalesinden, yaptığı darbelerden, "barış için savaş"lardan filan "ne kadar da ileri demokratik" diye son derece memnun olanlar büyük oranda aynı çevreler!

***

Türkiye'nin 'Çay Parti'leri

Başbakan'ın Anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak "Hükümet sistemiyle ilgili yapacağımız değişiklikle Türkiye artık koalisyon dönemlerini tarihe gömmüş olacak. Artık koalisyon yok" dediğine göre...

Bu saatten sonra; birinci veya ikinci parti olmak gibi bir iddiası olmadığı halde sistem değişikliğine destek veren siyasi oluşumlar, ABD'deki "Çay Partisi"nin, "Mariana Partisi"nin misyonuna talip demektir;

"İktidara talibiz" deseler de, kimseyi inandırmazlar.

***

"Ne yapacağını" bilemeyen varsa...

Yarın...

Ankara'da yaşıyorsanız doğru Anıtkabir'e...

Bir Fatiha okursunuz... Saygı duruşunda bulunursunuz... Belki vicdan muhasebesi yapmak istersiniz; en doğru zaman bence!

İstanbul'da yaşıyorsanız istikamet Dolmabahçe...

Ata'nın son nefesini verdiği tarihi yapıyı -yoğunluk dolayısıyla- ziyaret mümkün olamayabilir belki ama; Dolmabahçe'den Boğaz'a bakıp, bir an için kendinizi 1918'de hissetmek için en uygun zaman;

Varsayın ki, Boğaz'ı kapatmış işgal gemilerinden inen askerler kutsallarınızı hedef aldılar; eşsiz bir, O'na neden müteşekkir olmak durumda olduğumuzu idrak fırsatı!

İzmir'deyseniz yeniden nasıl çiçeklendi dağlarınız diye düşünüp, geleneksel şükrünüzü yerine getirdikten sonra akşam Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'ndeki, Fatih Erkoç-Zafer Çebi dinletisi iyi gelecektir.

Bir konser de Adana'da; Atatürk, Sevdiği Şarkılarla anılacak Büyükşehir Belediyesi'nin organizasyonunda... Ayrıca, bugün saat 14'te de yolları Ramazanoğlu Konağı'na düşerse, Adanalılar için Muzaffer İzgü ile Atatürk'ü konuşma şansı da var...

Türkiye'nin -umarım ki- her bir köşesinde, onu anmak, anlamak, anlatmak adına birileri bir şeyler yapıyordur; hiçbir şey yapamıyorsanız, gidin, anın, anlayın, anlatın...

En çok bu lazım şimdi bize.

***

Geçmiş olsun...

Kısa bir süre, ama coşkulu bir çalışma dönemimiz de oldu... 7/24 mesai esasıyla çalışan ve mesaisi "memleket meselesi" olan herkesin karşı karşıya kaldığı tehdit onu da buldu; "kalbine indi"... Önceki gün kalp krizi geçiren BengüTürk TV Genel Yayın Yönetmeni Murat İde'ye acil şifalar diliyorum. Geçmiş olsun.

Yazarın Diğer Yazıları