Türkiye oyuna gelecek mi?
“Çözüm Süreci”, AKP iktidarını Öcalan’ın rehberliğine muhtaç hale getirmiştir. İktidar, özellikle Güneydoğu’da meydana gelen her gelişme karşısında dikkatlerini İmralı’daki teröristbaşına çevirmektedir. Adanın trafiğini bölgedeki gelişmeler yönetiyor.
Teröristbaşıyla yapılan görüşmeler açığa çıktığı sırada Murat Karayılan, “Önderliğimiz iki tarafa da yeni bir yol haritası sunacak” demişti. Brüksel’de düzenlenen Barış ve Demokrasi Konferansı’na gönderdiği mesajda da Öcalan, “Gelinen aşamada PKK kendi üstüne düşen”i yapmıştır. “Ben bu aşamaya dair görüş ve önerilerimi yazılı olarak devlete sunmuş bulunmaktayım” diyerek, AKP hükümetinin atması gereken adımları ortaya koymuştur. Öcalan’ın, İmralı tutanaklarından sızan “çekilme tek taraflı olmayacak” sözleri de süreçteki başat aktörü işaret ediyor.
Hükümete en büyük rehberliği bizzat teröristbaşı yapmaktadır. Konferans “Akil Adamlar Komisyonu”, “Hakikatleri Araştırma Komisyonu”, “Çözüm ve Çekilme Komisyonu” vb.. kurulmasını da Öcalan talep etti, AKP uygulamaya soktu. Sonuncusu Erbil’de yapılacak olan “Kürt Ulusal Konferansı” toplantısının da Öcalan’ın önerisi olduğunu burada hatırlatmakta yarar var.
Öcalan’ın yansıyan söz ve söylemlerinden bölgede, ülke ve Orta Doğu bağlamında atılacak adımların en ince ayrıntılarıyla planlandığını göstermektedir. Bu planlamayı Öcalan ve Başbakan Erdoğan’ın dışında ve üstünde üçüncü bir stratejik aklın planladığı açıktır.
Öcalan’ın Nevruz’da okunan mesajında olacakların ip uçları en ince ayrıntılarıyla ortaya konulmuştu.
Teröristbaşı; “Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum” demişti.
Erbil’de yapılacak konferansın hazırlık toplantısına katılan Selahattin Demirtaş, yaptığı açıklamada; “Kürtlerin hangi ülkede, hangi sıfatla nasıl yaşamak istediği bu kongre aracılığıyla bir kez daha bütün dünyaya ilan edilecek. Dört parçadaki Kürtlerin bu siyasi birlikteliği bu ülkelerdeki Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırır” dedi.
Mesut Barzani, “Başlıca amacımız Kürdistan’ın dört parçasındaki tüm siyasi kesimlerin ortak talep ve stratejik birliktelik ile barış ve birlikte yaşama mesajını bölge halklarına iletmektir. Bu kongrede Türk, Arap ve Fars halklarına Kürt halkının barış ve eşitlik temelinde birlikte yaşamak istediğini söyleyeceğiz” dedi.
Anlaşılan Kürtler Erbil’de, ya bağımsız olarak kendi başlarına ya da federasyon olarak bir başka ülkeyle yaşamaya karar vereceklerdir.
İktidar yanlısı kalemler: ‘Türkiye, Kürtler de dahil olmak üzere, bölgedeki tüm grupların hakkını ve hukukunu savunuyor’ diyerek konferanstan beklentilerini dile getiriyorlar.
Erbil’deki konferanstan “Türkiye ile bir arada, eşit vatandaş, ortak devlet temelinde yaşamak istiyoruz” iradesi çıkacaktır. Böylece “Türkiye ya büyüyecek ya da küçülecektir!” tezinin savunucularına göre Türkiye, dört parçalı Kürdistan’la birlikte büyümüş olacaktır.
Öcalan’ın terörist faaliyetlere bir ömür adadığı otuz yıl içerisinde hiç ağzına almadığı “Misak-ı Milli”yi bir anda hatırlaması rastlantı değildir. Öcalan’ın dile getirdiği sözde “Misak-ı Milli” başlayan Erbil konferansıyla da somutlaşacak, Türkiye ile birlikte bütünleşme talebi, Türkiye’yi bölgede büyük bir çıkmazın içine sokacaktır.
Bu stratejideki oyun şudur: Bölgedeki dört parçalı yapı, Türkiye’nin hamiliğinde birleştirilip, bütünleştirilecektir. Böylece Türkiye de sözde büyümüş, etkinliği artmış olacaktır. Ancak Birleşik Büyük Kürdistan kurulup, yeterince güçlendirildikten sonra da “kendi kaderini tayin hakkı” nı kullanıyoruz diyerek ayrılacaklardır. Türkiye oyuna gelecek midir? Gelmeyecek midir? Bütün mesele budur!