Türkiye Musul'da olmaya mecburdur
Kendi sorunlarını kendi çözemeyen ülkeler dışarıdan çözüm değil sorun ithal ederler. Her ülke bir başka ülkenin sorunlarına kendi çıkarları ölçüsünde ilgi gösterir. Suriye halkı rejim sorununu, Irak ise Saddam sorununu kendi iç dinamikleriyle çözebilmiş olsaydı bu ülkeler tarihin en büyük yıkımlarından birisiyle karşı karşıya gelmezlerdi.
İslam ülkelerinin etkisizliği!
Düşmandan adalet, merhamet ve barış dilemenin de bir bedeli vardır. Bu bedel özgürlükten, bağımsızlıktan ve egemenlikten taviz verilerek ancak karşılanır.
İslam dünyası karşılaştığı sorunları, krizleri ve belaları kendi iç dinamikleriyle çözemediğinden Haçlıların tarihi iştahlarıyla karşı karşıya gelmektedir.
İslam dünyasının herhangi bir İslam ülkesinde meydana gelen kaos, kargaşa ve istikrarsızlığı çözecek bir iradesi yoksa kendisi de yok hükmündedir.
Libya, Mısır, Suriye, Filistin ve Irak'ta meydana gelen olayların hiç birinin çözümünde İslam ülkelerinin ortaya bir irade koyamaması, İslam dünyasının etkisizliğinin yanında perişanlığını da göstermektedir.
IŞİD'i Müslümanların başına musallat edenler!
Bu yetersizliktir ki Irak'ın haksız ve uyduruk gerekçelerle ABD tarafından işgal edilip, tahrip edilmesini İslam ülkeleri ancak seyretti. Orta yerde bu ülkenin kaynaklarına, yönetimine ve inançlarına el konulmasına karşı koyacak İslam ülkesi de yoktu.
Demokrasi ve özgürlük iddiasıyla Irak'a giren ABD, başta mezhepçilik olmak üzere IŞİD denilen belayı Irak Müslümanlarının başına sardılar.
Gelinen aşamada 'IŞİD'i ve zihniyetini ancak üretenler yok edebilir' mantığıyla bir kez daha ABD'yi ve onun yıkım ortaklarını Musul'da iş başına çağırmak çözüm getirmeyecektir.
IŞİD yenilse ve bölgeden çıkarılmış olsa bile, onun yerini ondan daha vahşi bir başka örgütün almayacağını kimse garanti edemez.
Çünkü bölgede İslam ve insanlık dışı IŞİD türü örgütlerin üremesine uygun bir zemin var. Bu zemini inşa edenler de Irak'ı uyduruk gerekçelerle işgal ederek yakıp yıkanlardır.
Saddam zalimini yok ederken halka sürdürebilir bir yaşam bırakmayanlar IŞİD belasını var edenlerdir.
Mezhepçilik siyaseti uygulayan Irak'ın Maliki hükümeti, IŞİD'i doğuran en önemli zemin olmuştur. Dahası Maliki'nin Kürtleri, Sünnileri ve Türkmenleri dışlaması Irak'ı cehenneme çevirdi. Sünniler bilinçli olarak IŞİD'in kucağına itilmiş oldu.
Eğer İsrail rüyasını, PKK ve Barzani'nin hayallerinin hayata geçirebilmesi için IŞİD türü örgütler gerekiyorsa, bu örgütlerden Irak'ı kurtarmak mümkün olmaz.
Çekirge sürüleri tarlalardaki ürünleri yiyip çıkarken yumurtalarını bırakırlar.
Dünyayı çağırmak Türkiye'yi ayırmak!
İşin bir başka yanında da Irak ve Suriye'de IŞİD'e müdahale etmek için 63 ülke iş başındadır. Bu ülkelerin çoğu Haçlı ülkeleridir.
Musul'daki beş bin IŞİD'linin bir milyonu aşkın bir kenti nasıl denetim altında tuttuğunun hesabını da iyi yapmak gerekir. Musul'da IŞİD içinde IŞİD'lerin olduğu açıktır.
Özellikle Musul'da Irak hükümeti, başına musallat olan IŞİD belasını defetmek için bütün dünyayı göreve çağırırken Türkiye'yi ayırması tam anlamıyla bir rezalettir.
İlk defa Doğu-Batı hemen hemen bütün dünya ülkeleri IŞİD'e karşı bölgeye üşüşürken, Türkiye'ye 'sen çok yakınsın çok uzakta dur' demenin hiçbir mantığı yoktur.
Bunun Irak'tan göç eden üç yüz bine yakın mülteciye kucak açan Türkiye'ye yapılması iki defa daha fazla ahlaksızlıktır.
Türkiye için Musul, Misak-ı Millî'nin de ötesinde tarihtir, kültürdür, geçmiştir ve gelecektir.
Musul'da Türkiye can derdinde, emperyalist ülkeler ise petrol, mal ve mezhepçilik derdindedir. Türkiye yalnız kendisinin değil bölgenin de güvenliği, istikrarı ve barışı için daha doğrusu geleceği için şu veya bu biçimde Musul'da olmaya mecburdur. Olacaktır!