Türkiye Kürdistan'ı kuruyor
Irak’ın kuzeyinde dün ne oluyorsa bugün de aynı şeyler oluyor. Dünü hatırlamak için Birinci Körfez Savaşı günlerine uzanmamız gerekiyor.
Türkiye o gün Amerika’ya ne isterse verdi, ne derse yaptı.
Peki karşılığında ne oldu? Ne olacak, 36. Paralelin kuzeyi Saddam’a kapatılarak Kürtler için bir güvenli bölge oluşturuldu, bölgenin güvenliğini denetlemek için de o malûm Çekiç Güç kuruldu, Türkiye’ye konuşlandırıldı.
O güne kadar Irak’ta savaşan Amerikalı komutanların Türk gazetecilere, “Bölgede bir Kürdistan kurulacak, o Kürdistan Türkiye’den toprak isteyecek, ordusunun tankları, savaş uçakları olacak!” demelerine ne Turgut Özal, ne sonrakiler, ne ordu üst kademesi inandı!
Fakat ABD kartlarını açık oynuyordu.
36. Paralelin kuzeyinde kalan Türkmen bölgeleri haritalarda paralelin güneyinde olarak işaretleniyor, böylece paralelin kuzeyindeki Türkmenler ’güneydeler’ diyerek Saddam’ın insafına terk ediliyor, paralelin güneyindeki Kürt bölgeleri ’kuzeyde’ işaretlenerek Saddam etkisinden Çekiç Güç alanına çekiliyordu. Yani dümdüz olan 36. Paralel, Kürtleri Çekiç Güç alanına çeke çeke Türkmenleri Saddam’a ite ite ite, Türkiye’nin Ege kıyıları gibi bir görüntü halini almıştı.
Ankara’daki asker ve sivil bu fizikî duruma bile itiraz edemedi.
ABD bu küstahlığıyla da kalmadı, Diyarbakır’dan kalkan Çekiç Güç’e bağlı helikopterler anlaşmalardan doğan hiçbir hükümlülüğü yerine getirmeden Cudi Dağı’ndaki PKK militanlarına malzeme yardımında bulundu, hatta bir keresinde Türk güvenlik güçleri tarafından suçüstü yapıldılar. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in helikopteri Türk Hava Sahasında Amerikan jetleri tarafından taciz edildi.Türkiye, ABD ile işbirliğinin karşılığını işte böyle alıyordu o gün o yıllarda.
Çekiç Güç Irak’ın kuzeyi, Türk Hava sahası ve Cudi çevresinde bu haltları karıştırırken ABD’li diplomatlar da Doğu ve Güneydoğumuzu mesken haline getiriyor, Kürt kardeşlerimize, “Sizin Türklerle hiçbir ortak yönünüz yok, bırakın birlikte yaşama inadınızı, farklı yönlerinizi öne çıkarın” telkininde bulunuyorlardı.
Durum bu kadar vahimken Türkiye’yi yönetenler işte bu ABD aklıyla hareket etmeyi sürdürüyor, Barzani ve Talabani’ye ellerinden gelen yardımı yapıyor ve onlar ne zaman birbirleri ile kapışsa, aralarını buluyor, yetmiyor, askeri eğitim de veriyordu. İşte o günlerde ABD Irak’ın kuzeyinden beş bin “Kürt olmayan Kürt’ü” aileleriyle birlikte uçaklara dolduruyor, Pasifik Okyanusu’ndaki Guam adalarına taşıyıp ilerde kurmayı amaçladığı Kürdistan’ı yönetecek şekilde eğitime tabi tutuyordu.
Aynı günlerde Ankara’da Türk yetkililerin yüzüne gülen ve Türkiye sayesinde Saddam’ın kimyasal silahlarından kurtulan Barzani ne yapıyordu dersiniz?
Onu da bize Amerikalı gazeteci Aliza Marcus söylesin:
“- Abdullah Öcalan KDP Lideri Mesut Barzani ile 1993 yılında PKK kamplarını Kuzey Irak’a taşıma anlaşması imzaladı!”
Peki bu ne demekti?
Bu apaçık görüldüğü gibi, Irak halkı olan Türkmenlere Irak’ın kuzeyinde hayat hakkı tanınmazken PKK’yı bölgede kucak açılması demekti. Sizce Barzani ABD’ye rağmen PKK ile kampların Irak’ın kuzeyine taşınması anlaşması yapabilir miydi? Yapamazdı, bunun böyle olmasını Barzani’ye ABD dayatmış böylece PKK’nın iplerini Suriye’nin elinden Washington’un eline geçirmişti.
Peki bu bilgi kesin mi?
Elbette kesin..
“Nereden anladın?” derseniz, “2003’te yapılan 1 Mart Tezkeresi görüşmelerinden” cevabını veririz.
Görüşmeleri yürüten Deniz Bölükbaşı, belgesini de göstererek, bakınız ne diyor:
“- ABD’li general, olası bir Irak harekatı sırasında Kuzey Irak’a girecek Türk birliklerinin PKK ile çatışmaya girmemesi için Türkiye’den yazılı taahhüt istedi!”
Fazla söze gerek var mı?
İşte dün bunlar oldu.
Bugün olanlar da aynı. Televizyonlarda peşmergelerin PKK kamplarını kuşattığı ballandıra ballandıra anlatılıyor. Hepsi yalan. Bu işler gündüz olan göstermelik işler.. Geceleri ise PKK’lılar Barzani yani ABD kontrolünde güvenli bölgelere taşınıyor.
Velhasıl 91’den bu yana Türkiye, ABD, İsrail ‘stratejik ortaklığıyla’ Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan kuruluyor, PKK dağdan Ankara’ya yürüyor, yürütülüyor..