Türkiye kiminle savaşıyor?
Birçok konu artık komplo teorisi olmaktan çıktı. Enikonu Türk-Amerikan savaşından bahsediliyor. Bunu yapanlar Metal Fırtına serisi romanlar yazan heyecanlı gençler olsa pek önemsemeyebilirsiniz. Fakat yaşını başını almış, Ordu’da general rütbesini kazanmış yetkili şahıslar olunca durup düşünmek lazım. Emekli Tümgeneral Alaettin Parmaksız, “Türk-Amerikan Savaşı-Kanlı Deprem” romanıyla öyle bir senaryo kaleme alıyor ki akla zarar. Psikolojik Harekât birimlerinde görev aldıktan sonra askeri istihbaratın zirvesine yükselen Parmaksız gibi komutanlar herhalde Amerikalıları da endişelendiriyordur.
2004’te istifa ederek emekliye ayrılan Parmaksız’ın geçen yıl basılan romanında, Genelkurmay Başkanı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bazı birimlerine şu emri verdiği yazılı; “Hançeri Bush ’un kalbine kendi yurdunda saplayacaksınız; öyle şiddetle saplayacaksınız ki, sonunda Bush da bitecek, Amerika da.” İşgalci Amerikalı generalin başına, Türk Özel Kuvvetler Komutanı tarafından çuval geçirme sahnesine de yer verilen romanı Ülkücü bir site şöyle tanıtıyor: “ABD’nin Metal Fırtınası’na karşı Türkiye’nin milli gücünün haykırışı!” Roman, ’mutlu son’la tamamlanır: “İnsan aklının almayacağı kahramanlıkların yaşandığı Anadolu toprakları bir kez daha emperyalizme mezar olacaktır.”
Emekli Albay Erdal Sarızeybek’in sınır ötesi harekâtı anlattığı, “Son Harekat Kod Adı: Yahuda” kitabında da Kuzey Irak’ta çarpışılan asıl düşmanın PKK’nın ardındaki Amerika ve İsrail olduğu iddia ediliyor. Genelkurmay’ın başlattığı ’yolsuzluk’operasyonlarını da bu kapsamda değerlendirmesini bir yana bırakırsak Kuzey Irak operasyonunu yürüten bir albayın hedefe ’en büyük stratejik müttefikimizi’koyması anlamlıdır.
Peki bu Amerikalılar, ülkemizi zorla mı işgal etti! Batıya ve kurumlarına bağlılığımız 1940’ların sonundan günümüze hür irademizle gerçekleşmedi mi? NATO üyeliğimiz, hükümetlerimizin Çekiç Güç daveti ve 2003 yılına kadar 12 yıl boyunca görev süresini uzatması, zorlamayla mı sağlandı? Karadan olmasa da havadan Amerikan askerinin nakliyesine ve bu işgale Mehmetçik’in katılmasını öngören tezkereye gerçekten karşı çıkan kurum var mı? Teröre karşı istihbarat alış verişini kimle yürütüyoruz?
İtalya’da Gladyo’nun bir numarası, eski Cumhurbaşkanı Francesca Cossiga, 2. Dünya Savaşı’nın ardından özel bir programla Avrupa’dan seçilen 5 genç siyasetçiden (diğerleri İngiltere’den Margareth Thatcher, Almanya’dan Helmut Schmidt ve Helmut Kohl ve Fransa’dan Valery Gisgard d’Estaing) birisidir. Cossiga, Sabah’tan Nur Batur’a, “Türkiye Gladyo’nun koordinasyon komitesindeydi ama siyasi komitede yoktu. Türkler NATO’yu iç işlerine karıştırmadı” der. Cossiga’nın satır aralarında kalan bir sözü daha var ki, dikkat çekmek istediğim husus budur: “CIA’dan para alırsınız ama bunu açıkça söylemezsiniz. Ama şunu söyleyeyim bu örgütün esas beyni İngilizlerdi.. Amerikalılar değil...”
Gladyo, Avrupa’dan tasfiye edilirken, Amerika ve NATO’dan itiraz gelmediği hatırlanırsa arkaplanda gizli pazarlıklar yürütüldüğü çıkarımında bulunabiliriz. Nihayetinde orta yolu bulup anlaşsalar da İngiltere ve ABD arasında da her zaman çıkar çekişmesi sözkonusudur. Endişem şu, biz içerde, Ergenekon, terör sorunu, irtica, laiklik vs uğraşırken, süper güçler dengelerini yeniden kuruyor olmasın!