Türkiye, karanlık yolda yürüyüşüne devam ediyor

Bu yazıyı yazarken Elazığ’da deprem haberi yeni gelmişti. Ülkenin durumunu bu felaket oldukça açık bir şekilde ortaya koyuyor. Düşünün, Şili’de 8,8 depremde ortaya çıkan kayıplarla bizim 6,0 şiddetindeki depremin kayıpları ne kadar yürek yakıcı.
Ermeni soykırımı darbesinin artçı şokları sürüyor. Hükümet bu kazığı kendine kâra çevirmeye çalışıyor. Bizim buradaki duyumlarımıza göre Büyükelçi Namık Tan iki hafta sonra Washington’a dönecek. Bu arada Washington’a bu hafta yapılması beklenen bakan düzeyindeki ziyaret iptal edildi ama Başbakan Erdoğan’ın 12 Nisan’daki Nükleer Silahsızlanma Toplantısı’na gelmeme gibi bir düşüncesinin olmadığı da kaydediliyor.
Tabii bu durum ve Türkiye’nin cılız hali başka gurupları da cesaretlendirdi. Bir süredir Karadeniz bölgesinde Türklerin Rum Pontus’luları kestiği konusunda Atina’da ithamda bulunan grup yeniden ayaklandı. 19 Mayıs’ın bu katliamın Yunan parlamentosunda anılma günü ilan edilmesinin ardından şimdilerde bu grup da uluslararası podyumlarda tezlerini sergilemeye hazırlanıyor. Sayı şimdilik milyonlara ulaşmadı. Dedelerimiz 350 bin Rum’u öldürmüş! Aklımdayken çok emin değilim ama galiba başbakanın köyü de bu tür bir isimle anılıyordu.
Şimdilerde ABD’de, benim kafamı kurcalayan bir konu var. Bilmem belki duydunuz, Nisan ayı başında ABD’de genel nüfus sayımı var. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi ABD Nüfus Dairesi ile ortak bir çalışma yaparak ABD’de yaşayan Türklerin kesin sayısını ortaya çıkarmak istiyor. Bu amaçla evlere yollanacak olan sayım anketlerine Türk olduklarını vurgulamaları için “Say Türk” diye kampanya yapıyor. Bu iki anlama geliyor, Türkçe ve İngilizce. Bu kelime “Türk olduğunu söyle” anlamına geldiği gibi Türkçe’de de kendini saydır denmek isteniyor. İyi de bu konuda sorun var.
Biliyorsunuz, Türkiye’de yaşayan çok sayıda etnik gruplar kendilerini Türk saymıyor. Bunların başında Türkiye’den ve Türklerin kontenjanı ile ABD’ye gelen Kürtler var. Merak ediyorum bu grup anketlere kendilerini Türk mü, yoksa Kürt mü olarak kaydettirecek. Bugüne kadar bize verdikleri zarara umarım bir yenisini eklemezler. Bu durum azınlıklıklara ekonomik yardımları etkileyeceği için önem taşıyor. Göreceğiz çok kalmadı.
Gelelim bizi etkilemesi beklenen öteki konulara... ABD, Ermenistan ile hazırlanan protokolün derhal onaylanmasını istiyor. Bizimkiler mangalda kül bırakmıyor ama ben kendilerinin verilen bu talimatı yerine getireceklerine inanıyorum. Arkadaşlar kızıyor ama Amerikan Parlamentosu ile bizim Milletvekilleri ve Meclisi kıyaslamamak lazım. İkisi o kadar farklı ki.
Bir kere bizde Başbakanın talimatı, Meclisi de etkiliyor. Yani hani bizimkiler adli sisteme saldırmak için kuvvetler ayrılığına değiniyor ya. Aslında Ankara’da öyle bir şey yok. Zira Türkiye’de yürütme ile yasama aynı kanalda. Yabancıların “rubber stampt” dedikleri türden yani tam tercümesi ‘lastik mühür’ ama verilen talimatı sorgulamadan uygulayan anlamına geliyor.
Evet, yarım kaldı dış politikadan söz ediyorduk. Şimdilerde gündeme bir de Kıbrıs konusu oturacak. Göreceksiniz önümüzdeki günlerde Kıbrıs konusunda Türk askerlerinin adadan çekilmesi konusunda Ankara’ya baskı yapılacak. Üzülmeyin, bu iktidar adadan askerlerimizi de çekecektir. İncirlik’i falan da kapatamazlar.
Tabii bu arada esas meseleyi gene göz ardı ettik. Ekonomi rezalet ama çıt çıkmıyor. Bu konuda da Allah esirgesin Yunanistan ve İzlanda’daki durumun bizde patlamasından korkuyorum. İnanın Yunanistan bizden şanslı, zira onlar AB üyesi bizim ise öyle bir şansımız yok göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları