Türkiye Erdoğansız yıllara hazırlıksız yakalanırsa…

Türkiye Erdoğansız yıllara hazırlıksız yakalanırsa…

Yasin Topaloğlu yazdı: Türkiye Erdoğansız yıllara hazırlıksız yakalanırsa…

31 Mart 2024 mahallî seçimleri, sonuçları itibarıyla ülkemiz siyasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olma özelliği taşımaktadır. Mahallî seçimler, seçmenlerin genel siyasi eğilimlerini ve tercihlerindeki değişimleri gözlemlemek için bir fırsat sunarken aynı zamanda siyasi partiler için hem yerel hem de ulusal stratejilerde revizyon yapma imkânı oluşturmaktadır. Bu bağlamda ve üzerinde fikir birliği bulunan hâliyle 31 Mart 2024 mahallî seçimleri; Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını etkileyecek önemli bir dönemeçtir. Bu seçimlerin Türkiye siyasetini ne şekilde etkilediği ve gelecekte hangi şekillerde etkileyeceği, seçim sonrasında yapılan sıcak yorumların gündeminde büyük yer edinmiştir.

Mahallî seçimler, halkın kendi bölgesindeki yöneticilerini seçme fırsatı sunması yönüyle demokrasiye katılımın temel unsurlarından biri olarak varlık göstermektedir. Dolayısıyla 31 Mart gibi mahallî seçimlerin süreçleri ve sonuçları, devlet ve siyaset tecrübesine sahip çevreler tarafından da öne sürüldüğü üzere sadece siyasi partileri değil, Türkiye'deki demokrasinin ve devlet hayatının geleceğini de etkilemiş ve etkileyecektir. Bu hususta pek çok değerlendirme yapılmaktadır.

Türkiye'deki yönetim sistemi; 2017 yılında yapılan anayasa değişiklikleriyle şekillenen yeni bir modele, "Türk Usulü Başkanlık Sistemi"ne dönüşmüştür. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarının birleşmesiyle Cumhurbaşkanı hem devletin başı hem de yürütme yetkisini elinde bulunduran kişi olmuş; Cumhurbaşkanı, hükümetin başı konumuna gelmiş ve hükûmeti doğrudan yönetme yetkisine sahip olmuştur.

31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen mahallî seçimlerin sonuçlarına bakıldığında “Türk Usulü Başkanlık Sistemi”nin geleceğinin değerlendirilme zamanının geldiği aşikâr olmaktadır. Her ne kadar "geleceğini" değerlendirmekten bahsetsek de kurulan bu sistem, herhangi bir "gelecek" düşünülerek tasarlanmamıştır. Günün şartları ve Recep Tayyip Erdoğan'ın fiili yönetim şekline hukikilik kazandırma hedefi, böyle bir sistemin hazırlanmasını gerektirmiş; dolayısıyla “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” ilan edilmiştir. Nihayetinde "Erdoğan'a göre" ve "Erdoğan için" kurulmuş bir sistemdir.

Erdoğan'ın seçimi kaybedebileceği, 31 Mart seçimleriyle ortaya çıkmıştır. Peki; Erdoğan'a göre tasarlanmış olan bu sistem, Erdoğan'ın ardından nasıl işleyecektir? Bu hususta sorumluluk mevkisinde bulunan herkes, bu soruya cevap aramalıdır.

Esasında aranan cevapların buluşacağı ortak payda da aşikârdır: Anayasa değişikliği! Ülke gündemi anayasa değişikliğinin gelmesi ile meşgul olacaktır ancak bu değişiklik; TBMM Başkanı Kurtulmuş’un bahsettiği tarzda, üstelik anayasanın ilk 4 maddesine dokunulmasını gerektirecek türde bir değişiklik olmayacaktır. Tam aksine, “Türk Usulü Başkanlık Sistemi"ne denge ve denetleme unsurları getirecek bir dönüşüm şeklinde gerçekleşecektir.

Bugünkü siyasi şartlarda, Erdoğan ve müttefiklerinin TBMM’de çoğunluğa sahip olduğu bir ortamda anayasa değişikliğinin Erdoğan'ın isteği dışında gerçekleşmesi fikri hiç de gerçekçi değildir. Bu süreçte akil insanlar devreye girmeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da rızasının alınmasıyla başkanlık sistemini muhafaza eden, yasama ve yargının gücünü artıran değişikliklere gidilmelidir. Hem başkanlık hem de parlamenter sistemlerin unsurlarını birleştiren yarı başkanlık hükûmet sistemi dikkate alınmalı, aynı çizgi üzerindeki farklı imkân ve ihtimaller üzerinde çalışılmalıdır.

Sonuç itibarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benden sonra tufan!.." dememeli; sonradan pişman olmak yerine sistemin demokratik bir yapıya kavuşmasına destek sağlamalıdır.

Turgut Özal'ın kaybı, Türk siyaseti için önemli bir dönüm noktasıydı ve bu kayıpla birlikte Türk siyaseti bir boşlukla karşılaşarak mevcut duruma hazırlıksız yakalandı. Bu durum, 1990'lı yıllar boyunca yeni liderler ve yeni politikalar arayışına girilmesine yol açtı. Kendisinden sonra gelen hükûmetler, devraldıkları mirası sürdürebilmek için pek çok zorlukla mücadele etmek zorunda kaldı. Bu durumun sebep olduğu kaos ortamı, Türk siyasetini olumsuz olarak derinden etkiledi. İşte, Erdoğansız bir döneme geçiş; sadece Türk siyasetini değil, Türk demokrasisini ve devlet hayatını da olumsuz etkileyebilecektir.

Türk siyaseti, Erdoğan’ın da tasdikiyle, Erdoğan sonrasına geçişin hazırlığını yapmalıdır. Bu hususta en mühim görev, iktidar ve muhalefet ayırmaksızın tüm siyasi liderler ile TBMM’ye düşmektedir.

Aksi takdirde Erdoğan’ın makamından ayrılmasıyla birlikte Türkiye; yeni bir hükûmet boşluğuna, siyasi istikrarı ve ekonomik reformları devam ettirebilecek bir liderin eksikliğine, partiler arası ilişkilerdeki kaoslara, dış ilişkilerdeki dengelerin hassaslaşması sorunlarına, ekonomik ve sosyal zorluklara düşecektir.

Şu durum kabullenildiğinde çözüm kendiliğinden gelişecektir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ani vefatı Türkiye’de ve netameli bölgemizde devlet krizine, ekonomik buhrana ve onarılması zor bir siyasi kaosa dönüşmeye elverişlidir.

Zor bir durum ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ıın kaderi ortak kaderimiz oldu. Ülkenin kaderi Erdoğan’ın kaderine dönüştü.