Türkiye çok kötü yönetiliyor

Türkiye’nin kötü yönetildiğine bâriz bir örnek de Anayasa Mahkemesi’nin aldığı son karar ve o karar etrafından kopartılan fırtınalar.
Anayasa, “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz” hükmünü getirmesine ve, “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” demesine rağmen, Türkiye’yi yönetenler sanki üyesiymişiz gibi AB hukukunu Türk hukukunun üzerine çıkarmadılar mı?
Meselâ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin kararları karşısında Anayasamızın bu iki hükmünün bir anlamı var mı?
Sen burada, “Eğitimde eşitliği sağlamak” amacıyla başını örten bu toprağın kızlarının da üniversitelerde olmasını isteyen yasal düzenlemeler yapacaksın amma diğer yandan da, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak için” kapısını çaldığın ve “Üst Hukukum” diye kabullendiğin AİHM tutacak, “Türkiye’de başörtülüler üniversitelere giremez” diyecek. Ve sen bu AİHM’e bir çift söz söylemeyecek, söyleyemeyeceksin.
Niye? Çünkü AİHM’e o yetkiyi veren sensin de ondan!
Realite bu, yani AİHM kararı orada öylece duruyorken Anayasa Mahkemesi burada hangi kararı alırsa alsın ve o karar doğrultusunda üniversiteler hangi kolaylığı tanırsa tanısın yarın öbür gün biri çıkıp AİHM’e, “Bak Türkiye senin verdiğin kararlara uymuyor!” dilekçesi verse, tekrar başa dönülmüş olmayacak mı?
Hukukçu değiliz. Hatta Mahkemenin aldığı son kararın şekli yönden hukuka uygun olmadığını da söyleyebiliriz, amma, mesele başörtülü gençlerin yüksek tahsil yapmasını sağlamak ise, bu yolun sonu erinde geçinde bizim yukarıda söylediğimiz çıkmaza ulaşmayacak mıdır?
Bu satırların yazarı hiç kimse ve hiçbir kurumun insanların başlarını örtmesinden dolayı üniversite kapılarından dönmesini onaylamıyor. Hele o üniversitelerde öğrenci annelerinin başları örtülü olduğu için evlatlarının diploma törenlerine alınmamalarını asla kabul etmiyor, bu tür uygulamalardan şahsımız adına tiksindiğimizi de ifade ediyoruz. Amma, “Başörtüsü sorunun çözeceğim” diyenlerin ve son anayasa değişikliğini bu amaca ulaşmak için yapanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin başörtülü Türk kızları hakkında verdikleri karar karşısında suspus olmalarını ve o AİHM kararı orada öylece dururken Türkiye’de başörtülü kızların üniversiteye gitmelerinin hayal olduğu apaçıkken ve bunun müsebbibi de AİHM’i üst mahkeme kabul eden Ankara’dakiler olduğu ortadayken, Anayasa Mahkemesi’nin günah keçisi haline getirilmesini de gerçekten anlamıyoruz.
Bizi üzen, devlet adamı olmak için yola çıkanların masanın halktan tarafında dururken mangalda kül bırakmamaları ve fakat masanın karşı tarafına geçince mangalı da külü de tanımamalarıdır. Mesela Abdullah Gül’ün başörtülü eşini koluna takıp üniversite kapısına dayanması amma Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturunca AİHM’e, devleti temsilen, başörtüsü ile okumak isteyenler aleyhinde görüş belirtmesi nasıl izah edilebilir. Bir ülke, koltuğa koşarken bir türlü koltuğa kavuşunca başka türlü davranan insanlarla iyi yönetilebilir mi?
Evet, Türkiye kötü yönetiliyor.
Bütün kurumlarda, üniversitelerde, yazılı ve görüntülü medyada, sivil toplum kuruluşlarında, entelektüellerde velhasıl hemen her yerde pörsümeden çürümeye kadar bir bozulma gözle görülür, elle tutulur hale gelmiş.
Allah(c.c.) akıbetimizi hayreylesin!

..........................

Not:
Geçtiğimiz Perşembe gününden Cuma sonrasına kadar Hazreti Eyyup El Ensari’nin ayakları dibindeydik. Biz, bize bu misafirliği kolaylaştıranlara yürekten teşekkür ediyor ve onlar için, “Rabbim kendilerinden razı ol” diye niyazda bulunuyoruz. Haklarını helal etsinler.

Yazarın Diğer Yazıları