Türk Milletini büyük bir felaketle karşı karşıya bırakan, derin üzüntüye sebep olan 6 Şubat 2023 tarihli depremler, hepimizi altüst etmiştir. Üst üste aynı gün iki defa ortaya çıkan depremler 10 il gibi geniş bir alanda gerçekleşmiştir. Maddi ve manevi yıkımı da ona göre olmuştur. Binlerce TC vatandaşı kardeşlerimizi kaybettik. Bu büyük felaketin yaraları elbet sarılacaktır ama; oldukça zor olacaktır. Türk Milleti dayanışma ve temel mutabakat noktalarında bir ve beraber sorunlarını aşmak zorundadır. Karşılaştığımız iç ve dış sorunlardan dersler çıkarılmalıdır. İskambil kağıdı gibi çöken yeni binalar sözde deprem yönetmeliğe göre yapılmıştır. Bu binaların müteahhitleri ve onlara izin veren belediye yetkililerine herhalde gereken yapılacaktır. Deprem 7.7 ve 7.6 gibi kuvvetli olmuştur; ancak yıkılmayan birçok bina da mevcuttur.
Türkiye’miz özellikle Müslüman ülkeler ve din kardeşlerimiz için sürekli büyük fedakarlıklara katlanmıştır. Türkiye BM’de, milletlerarası alanda hep onların yanında yer almıştır. Başta sayın Cumhurbaşkanı ve devletimiz üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. Yapılan destekte de aşırıya kaçılmıştır. Bilhassa koruma altındaki sığınmacılara kabul edilemeyecek imtiyazlar sağlanmıştır. Onlara ve diğer yabancılara TC vatandaşlığı para ile satılmamalı idi. Bu örnekler maalesef çoktur. Türkiye’nin nüfus yapısını bozucu değişmelere sessiz kalınmıştır. Sözde dost ve müttefiklerimize ileride kullanacakları yeni PKK’lar hazırlanmaktadır. Bazı illerimizde bu sığınmacılar yanlış hoşgörü ile çoğunluğu teşkil eder hale gelmişlerdir. Haklı olarak bir yazımıza “aslında sığınmacılar değil; Türkler korunmalıdır” başlığını atmak zorunda kalmıştık. Acı gerçekleri dile getiren ve yönetimi uyaranlar da bazı ufuksuzlarca ırkçı kabul edilmişlerdir. Böylece suçlamayı yapanların aslında ırkçılığı da bilmedikleri ortaya çıkmıştır. Biz Türker’in tarih boyu alnımızda öyle bir leke yoktur. Hiçbir ciddi devlet sığınmacıları ev sahibi, ev sahiplerini de yabancı veya kiracı durumuna düşürmez. Belki bu durum yönetenlerce de beklenen bir sonuç olmayabilir; ama önemli yanlışlar yapılmıştır. Geleceğimizde bazı soru işaretleri ortaya çıkmıştır.
Bir ara Sayın Cumhurbaşkanı ümmetin lideri olarak bazılarınca takdim edilmiş; duvar afişlerinde böyle yazılmıştır.
Sırası gelmişken belirtelim; bir devlet çok önemli değişikliklere uğramadan geçmişini reddederek yeni ve eski diye tarihini ayırmaz. Türkiye yeni kurulan bir devlet değildir. Milli tarihimiz artı ve eksileriyle, farklı dönemleri ile bir bütündür. Eski ve yeni Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler tarihini ayırmaz. Tarih geleceğe akan süreçtir ve bir bütündür. Yeni anayasa kavramı da sakattır. Türkiye bağımsızlığını ve egemenlik haklarını bir tarafa koyarak dış güçlerin zorlamalarına göre anayasa yapamaz. TC ne 1923’te ilk defa kurulan bir devlettir; ne de 1961 veya 1982 anayasası ile doğmuştur. Türk olmasa tarih de olmazdı. Şu halde, böyle bir metot yanlışı yapılmamalıdır.
Batı’da son yıllarda artan ırkçılığın ve İslamifobi’nin hedefi Türkiye’dir. İsveç’te ve diğer bazı ülkelerde Kuran-ı Kerim’in devlet destekli olarak alçakça yırtılması ve din düşmanlığı Türk ile irtibatlandırılmıştır. Bundan dolayı bu Hristiyan yobazlığı elçiliklerimizin ve konsolosluklarımızın önünde yapılmıştır. Kuran-ı Kerim’in yırtılması şeklindeki eylem İsveç’e göre özgürlük kapsamındadır ve teşvik görmüştür. Hangi İslam ülkesi başını kaldırıp bizim kadar tepki gösterebilmiştir? Neden ümmetin liderliğine uygun buldukları Sayın Erdoğan’ın çizgisini takip etmezler ve sesleri bile çıkmaz? Allah’a şükür Kuran-ı Kerim Türk’ün savunması altındadır. Türk olmayan Müslümanların çoğu sadece seyircidir. O halde, bu ümmet dayanışması nerededir? Keşke tersi olabilseydi…