Türkeş-Petrosyan ve Gül-Sarkisyan görüşmeleri neden farklı?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin şu ifadelerine imzamı atıyorum:
“Dış baskı ve dayatmalara boyun eğilerek ve içerideki Erivan lobisine teslim olunarak Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan’a gitmesi tarihi bir gaflet olacak, böyle bir davranış Türkiye’nin onurunu yaralayacaktır.”
Bahçeli’nin bu sözlerinden sonra Erivan lobisinin lordlarından Mehmet Altan, “Ermenistan’la ilk ilişkiyi Türkeş kurmamış mıydı” diyerek aklınca MHP liderini açığa düşürmeye çalıştı.
Bak Mehmet Altan, sen de çok iyi biliyorsun ki merhum Türkeş’in yaptığı o görüşme ABD ya da AB’nin istemi veya talebiyle değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kendi başına verdiği kararla gerçekleşmiştir.
Türkeş Bey’in yaptığı bütün temaslarda Türk hariciyesinin bilgisi, onayı ve hatta katkısı vardı.
Dahası Türkeş Bey, Ter Petrosyan’la ABD ve AB’nin yanı sıra diasporanın Ermenileri kullanmasının önüne geçmek için inisiyatif almış ve bu konuda Petrosyan’ı da ikna etmişti.
Nitekim bu olgu anlaşıldığı içindir ki ABD’sinden, AB’sine, Rusya’sından diasporasına Ermenistan üzerinde hesabı olanlar hemen harekete geçti ve Petrosyan’ı alaşağı ettiler.
Sadece bu fotoğraf bile Türkeş Bey’in o günkü girişimleri ile bugün yapılan malum teşebbüsler arasındaki farkı ortaya koyuyor.
Bugün Abdullah Gül’ün yapmak istediği şey, soruna çözüm üretmekten ziyade Ermenistan’la ilişki isteyen Batı dünyasına şirin görünmek amacını taşıyor.
Gül tıpkı Kıbrıs’da olduğu gibi Türkiye’nin rezervlerini görmezden gelerek sadece şova hizmet edecek bir geziye çıkıyor.
Soruyorum; Abdullah Bey, Hocalı katliamının sorumlusu Sarkisyan’la ne konuşacaktır?
Sakın Kafkas Paktı demeyin gülerler adama!
Kilit ülke Gürcistan’ın bile kabul etmediği bu pakt hikayesini daha fazla dillendirmek bile Türkiye’nin imajına zarar veriyor.
Pakt değilse o zaman ne?
Tarih komisyonunun kurulması mı?
İyi de bunu Ermenistan reddetmemiş miydi?
Yoksa yoksa Cumhurbaşkanımız sınırlarımızı bile tanımayan Ermenistan’a bunu tanıtmaya mı gidiyor?
Yoksa gündemde Ermenistan’ın soykırım iddialarından vazgeçmesi ve işgal ettiği Karabağ’dan çekilmesi konuları mı var?
Keşkeee, ama nerdeee!..
O zaman sorarım size bu gezi hikayesi neyin nesidir?
Yahu adam senin toprak bütünlüğünü tanımıyor, sen hâlâ ona şirin görünmek için çırpınıyorsun!
Bunun adı değil kişilikli, sıradan bir dış politika bile değildir.
Tamam Abdullh Bey, Özal ve Demirel gibi dış politikada ön almak isteyebilir de seçtiği konu ve metot yanlış.
Bak aynı sorun Özal ve Demirel zamanında da vardı, soruyorum onlar cici görünmek adına böyle şeyler yaptılar mı?
Hiç unutmam Yalta’da Demirel, dönemin Ermeni Cumhurbaşkanına Azerbaycan bağlamında ültimatom vermiş ve “Türkiye başında patlar” diye paylamıştı.
Şu halde dış politikada inisiyatif almak ve öne çıkmak için illa da alttan almak, Batı yanlısı davranmak yani tavizkar olmak gerekmiyor.
Dış politika, kamuoylarını tatmin için oynanan sempati oyunu değildir.
Tarih devletleri ve liderleri sempatilerine göre sıralamaz.
Sayın Gül’e dış politika oyununu oynamayı bırakmasını ve gerçekten dış politika yapmasını öneriyoruz.
Ağrı dağımızı hâlâ sembol diye dünyaya satan güdümlü bir devletle tepeden inme bu düzeyde ilişki kurmak Türkiye’yi küçültür, Ermenistan’ı büyütür.
Yazımın girişinde ettiği sözler sebebiyle kutladığım Sayın Bahçeli’yi işte bunun için, yani Abdullah Gül gibi birini devletin tepesine taşıdığı için eleştiriyorum.
Haksız mıyım?
SANAL OPERASYON
Şaban Dişli’nin istifa oyununun perde arkası!
Dün TV ’lerde flaş bir haber vardı. Neymiş efendim Şaban Dişli istifa etmişmiş! Tamam ortada bir istifa var da bu istifa bizim bildiğimiz anlamda bir istifa değil. Şaban Dişli partisinden değil, sadece partideki yöneticilik konumundan istifa ediyordu ki bunun gerçekte haber değeri bile yoktur. Öyle ya AKP içinde yönetimde Şaban olacakmış da Recep ya da Ramazan olmuş ahali yani halk için ne fark eder? Yapılan kamuoyunu tatmin için sanal bir kelle verme operasyonudur ve göreceksiniz hafıza-ı beşer nisyan ile malül olduğu için Şaban Bey olayı çok yakın bir gelecekte unutulacağından Dişli beyefendi AKP’de politika yapmaya devam edecektir. Tamam bu şeklî yani göstermelik istifa ile AKP işlenen suçu bir ölçüde olsa da kabul etmesine ediyor ama adamının kellesini de vermiyor. Diyeceksiniz ki bu durum seçimde AKP’yi vurur yani yolsuzlukla itham edileni korumak AKP’yi yaralar!.. Kağıt üzerinde öyle de iş gerçekten öyle değil. Bizim toplum maalesef bu gibi şeyleri pek umursamıyor. Umursuyor olsa bile tehdit ve baskı altında gördüğü değerlerinin AKP tarafından ustaca sömürülmesi engellenemediğinden toplum bu tip olayları ikinci, üçüncü planda değerlendirip yine AKP’ye oy veriyor.
SINIR BELİRSİZ
TSK ve Ergenekon!
Dünkü Akşam gazetesinin manşetine göre muvazzaf bir kurmay albay Ergenekon soruşturması bağlamında tutuklanmışmış. Bu haberden sonra Ergenekon ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında var olduğu iddia edilen ilişki daha yakın plana alınacaktır. Bu satırların yazarı Ergenekon bağlamında ya da başka yerlerde varsa bir yanlışlık veya kanunsuzluk üstüne gidilisin ister, lakin konunun damoklesin kılıcı gibi iktidara muhalefet edenlerin başında sallandırılmasına ise karşı çıkar.. Dolayısı ile bu işin artık sonuçlandırılması gerekiyor. Bu arada TSK da yapılan soruşturmanın kendi imajına zarar vermemesini dikkate almak durumundadır.. Bugün bırakın sıradan insanları devletin güvenliğinde çalışmış eski üst-düzey bürokratlar bile bu soruşturmanın amacı ve hedefini izah edemiyor... Bu operasyona topyekün temizlenme de diyemeyiz zira Güneydoğuda savaş sürecinden geçen ve hâlâ bunu yaşayan bir ülkenin bazı mahremiyetleri elbette olacaktır, bu eşyanın tabiatıdır.. Dolayısı ile soruşturmada bazı şeyler yer almayacağına göre sınır nerede çizilecek belli değildir. Bu arada Ergenekon işinin bugünlerde genişleyeceği ve bazı büyük yolsuzlukları da deşifre edecek kodları verebileceği iddiaları var..
YAKIŞMADI...
Ağar ve Soylu atışmasında kim haklı?
Süleyman Soylu son günlerde çırpınıyor ve ülkeyi karış karış geziyor ama maalesef gündeme bununla değil eski Genel Başkanı ile yaptığı atışmayla geliyor. Neymiş efendim DYP’nin kasasında 5 trilyon eksikmiş ve bunun sorumlusu Mehmet Ağar’mış. Olmadı Süleyman Bey hiç olmadı. DYP gibi köklü bir yapıda bir Genel Başkan selefini bu şekilde hedef almaz, alamaz. Alırsa yanlış yapmış olur. Yakından tanıdığımız ve bildiğimiz Mehmet Ağar’ın böyle bir şeye tenezzül etme ihtimali sonsuzda bir bile değildir. Haa Mehmet Bey’in bilgisi ve onayı dışında kazara bir yanlışlık yapılmış olabilir, örneğin seçim sürecinde partinin reklam kampanyasını -yakından biliyorum- N.H isimli bir çocuk götürüyordu, o belki hata yapmış olabilir. Dolayısı ile hadiseyi sorgulamadan Genel Başkanı hedefe oturtmak vallahi ayıp ötesidir.. Süleyman Soylu’ya önerimiz Mehemet Ağar’ı bırakıp AKP’yi ve kadrolarını hedef almasıdır... Bu tabloyu gördükten sonra DYP’nin artık parti olmanın ötelerinde dernek haline dönüştüğüne rahatlıkla hükmediyorsunuz.. DYP böyle giderse hep beraber kızdığımız Tansu Çiler’in kapısını çalacağız demektir...