Türkeş demokrattı, devlet ve millet adamıydı!.
Azîz gönüldaşlarım, rahmetli Hasibe anacığımız, şu yamuk yumuk fırıldaklar ve fırıldaklıklarla karşıya kaldığımızda; “dokunma kötüye, bilse iyisini konuşacak” diye sakinleştirmeye çalışırdı bizleri... Neylersiniz ki at izinin it izine karıştığı şu günlerde; “Türkiyeli Medya” nın hepimizce bilinen ve devamlı nalına - mıhına vuran bazı “dokunmatik tıktıkçılarını” görüp işittikçe; “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek bir kenardan seyretmek de akla, mantığa ve özellikle insan haysiyetine ağır geliyor.
İşte her zamanki gri propaganda metodu yine yoğunlaştırılarak uygulanıyor... Kendi cehaletini veya kasıtlı yanlışını, milletin tepesinde “Damokles’in kılıcı” misali “tek doğru” diye sallandıran “tek parti artığı” bazı beyincikler, yine çalakalem “ulusal-ya” akıtıyorlar. Bu “Bayyylar ve bağyannlar” akla, ilme, mevcut Anayasa’nın teminatı altında olması gereken “eğitimde fırsat eşitliğine” ve “din ve vicdan hürriyetine” ; özellikle de laikliğin “sözde değil özde tarifine” aykırı dayatmalarını, “laiklik, akıl, bilimsellik” gibi ciciler cicisi kisvelere sararak sürdürüyorlar.
“Hortumcularla mücâdele edeceğiz” iddiasıyla 7 yıl önce işbaşı yapan “Türkiyeli Teslimiyet” in önde gidenleri, “devlet kasasına, millet kesesine” yabancı sermayenin boru hatlarını dayamışlarmış; geçen yüzyılın başında canı pahasına yırtıp 7 düvele yedirdiği Sevr, bu millete yeniden ve iktisaden kabul ettirilmeye çalışılıyormuş; millî varlıklarımız haraç mezat satılıyormuş; AB’nin, ve ABD’nin müştereken boynumuza attıkları, Sevr şartlarına rahmet okutacak yeni Vakıflar Yasası ilmeği oldu bittiyle çekiliyormuş; “Türkiyeli Teslimiyet” , yüzyıllardır nifak yuvası ve “bağrımızdaki hançer” misali duran Fener Kilisesi’nin ekümenliğini tanımaya hazırlanıyormuş... Ellerinde kalem veya mikrofon, dillerinde başörtüsü, ağızlarında aynı saksafon!... Hiçbiri umurlarında bile değil!...
MHP’yi kutluyorum!..
Başından sonuna “Yahudi - Haçlı ittifakı” tarafından yönetilen ve 22 Temmuz’daki erkene alınmış genel seçimlerde, AKP’yi seçmen gözünde mağdur duruma düşürerek yüzde 47’lere taşıyan “laikçi - antilaik kutuplaştırma operasyonu” nun saksafonu veya borazanı olduklarının, ya halen farkında değiller, yahut bile bile “lades” diyorlar!..
Neymiş efendim?.. “MHP dinci kuyruğu olmuş” imiş!..
Neymiş efendim?.. “MHP AKP’lileşiyor” imiş!..
Neymiş efendim?.. “MHP gibi milliyetçi bir partiye başörtüsünü serbest bırakmak yakışmıyor” imiş!..
Neymiş efendim?.. “Başörtüsü Nazi üniformasına benziyor” imiş!..
Dostlarım, bilenleriniz zaten biliyor, “Devlet Bahçeli’ye muhalifim” diye başlamama gerek bile yok. Devlet Bahçeli’yle bir ülkücü olarak ihtilafa düştüğüm konuların başında, 57’nci Hükûmet döneminde, üniversite kapılarında başörtülü kızlarımıza reva görülen muamele geliyordu. Çünkü MHP, okuma hakkı ellerinden alınan bu kızlarımızla ilgili taahhütlerine sahip çıkamama aczine düşmüş, bu ve benzeri hatalarının bedelini 2002 seçimlerinde en ağır biçimde ödemişti.
Evet, eğitimde “fırsat eşitliği, din ve vicdan hürriyeti ve özellikle sözde değil özde laiklik kavramı” adına, Müslüman Türk Milleti’nin bir ferdi sıfatımla, dinî inançları gereği başlarını örten kızlarımızın üniversite kapılarından artık kovulmaması için, TBMM’ye getirdiği tekliften dolayı MHP yönetimini kutluyorum.
Bu teşebbüs, yıllardan beri mütedeyyin seçmeni oyalayan “Türkiyeli Teslimiyet” in elinden, bu istismar malzemesini almış olmakla kalmayacak; aynı zamanda “laikliğin” “l” sinden bile haberleri olmayan, aslında “din ve vicdan hürriyetinin de ta kendisi olan” laikliği, ulu-salya’lar saçarak çarpıtan “tek parti artığı diktacı - beyincikler” e de çok güzel bir cevap olacaktır.
MHP’yi anlamak için okuyun!..
MHP’yi anlamak istemeyen, milliyetçiliği, işlerine geldiğinde “aydın bir düşünce” diye göklere çıkaran, işlerine gelmediğinde “Ortaçağ karanlığı” ithamlarıyla tu kaka eden bir kısım “coşkun ve de tuzsuz deli Bekirlere” , dostum Haşmet Babaoğlu’nun, dünkü Vatan’da yayınlanan, sadece 1 ifadesine katılmadığım; “MHP’yi anlamak zor mu?” başlıklı yazısını “ilaç niyetine” okumalarını tavsiye ediyorum.
Babaoğlu’nun katılmadığım ifadesi; “MHP’yi ’milliyetçi-devletçi-ırkçı operasyon aygıtı’ olmaktan çıkartıp demokratik parti haline getiren sürecin lideri Devlet Bahçeli” tarifidir. MHP elbette milliyetçidir, devletinin ve milletinin emrindedir. Ancak asla ve kat’a ne ırkçı, ve de ırkçı operasyon aygıtı olmamıştır. MHP’nin merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş döneminde mi, yoksa şimdi mi daha demokratik bir parti olduğu da tartışılır ki; kanaatimce rahmetli Türkeş Bey’in demokratlığının zekâtı bile, şimdikilerin demokratlığının kat be kat üstündedir.
MHP’yi ve ülkücülüğü hâlâ anlayamayan “nato kafa, nato mermer” in biri de; “Türkeş politikacı değil devlet adamıydı” diye, nihayet son cümlesinde doğruyu söylüyor. Söylüyor ama eksik söylüyor. Çünkü rahmetli Türkeş aynı zamanda gerçek demokrasiyi içine sindirmiş bir millet adamıydı...