Türk'e kefen biçmek
Efendiler, kendinize gelin! Türk’e kefen biçmek kimsenin haddi değildir.
“Ne mutlu Türküm diyene!” sözüne karşı çıkanlar kendilerini ne sanıyorlar? Hangi ülkede yaşadıklarını bilmiyorlar mı? Türk’e, Türk’ün bayrağına, Türk’ün diline, Türk’ün mutluluğuna dil uzatanlar, el uzatanlar hangi makamda olurlarsa olsunlar, arkalarına kimi, kimleri alırlarsa alsınlar akibetlerinin zeval olacağını düşünmüyorlar mı? Türk milletinin arkasında nasıl bir tarih olduğu akıllarına gelmiyor mu? Yok oldu sanıldığı zaman bu milletin neler yaptığını, hangi mucizeleri yarattığını bir daha görsünler! Bunları yaman işler olmasın diye yazıyorum. İş işten geçmeden herkes aklını başına alsın diye yazıyorum.
Bu toprakların nasıl alındığını, nasıl vatan hâline getirildiğini, ne pahasına savunulduğunu her hâlde herkes biliyor. Bilmeyenler varsa onlara, dillerinden düşürmedikleri Akif’in mısraını hatırlatalım: Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda! Evet, bu toprağın her karışında şehitlerin kanı, eti, kemiği var. Ve o şehitler Türk şehidi. Akif’in dediği gibi “ırk”ımın şehitleri. Mukaddes şehitlerimin bedenleriyle, kanlarıyla kutsanmış bu toprakları sen kime verebileceğini vehmediyorsun? Sen kiminle oturuyorsun; kiminle neyi müzakere ediyorsun? Şehitlerin kanı üzerinde kime neyi pazarlıyorsun? Kimse şehitler üzerinden siyaset yapmasınmış!... Ne güzel değil mi? Meydan özerklik isteyenlere kalsın; meydan özerklik diye dağa çıkıp Mehmetçiği şehit edenlere kalsın; meydan özerklik diye dağa çıkanların sloganlarını kullanarak siyaset yapanlarla müzakere edenlere kalsın; müzakere eden civanlara kalsın! Kimse şehitler üzerinden siyaset yapmasınmış!... Bölücü terörün isteklerine yanaşarak akan kanı durduracaklarını ileri sürenler böyle diyor. Bölücü terörün umurunda değil; alay etmeye devam ediyor. Hem muzaffer bir edayla sınırdan girip PKK bayrağını açmaya, parmaklarıyla zafer işareti yapmaya devam ediyor; hem de dağdan vurmayı sürdürüyor...
Asıl aldanış burada. Türk’ün vatanına ortak olacağını sananların veya Türk’ün vatanından bir parça koparacağını sananların asıl aldandıkları nokta burası. Bu müzakerecileri Türk’ün kendisi sanıyorlar. Türk’ü, görünenden ibaret sanıyorlar. Arkada dağlar gibi duran tarihi, göğüslerin içinde saklanan volkana benzer ruhu görmüyorlar. Binlerce yıllık dili, edebiyatı, musikiyi, kültürü; Kosova’dan Türkistanlara dek toprağı süsleyen kubbeleri, minareleri, türbeleri görmüyorlar. Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan’ı bilmiyorlar. Öpkem kelip oğradım / Arslanlayu kükredim / Alplar başın toğradım / İmdi meni kim tutar diyen Kaşgarlı Mahmud’un yiğitlerinden haberleri yok. Olmuşuz can ile billah Gazâyi teşne / Kanını düşmen-i dînin içeriz su yerine diyen Gazi Giray Han’ı hiç bilmiyorlar. Can sağ iken yurt vermeniz düşmana diyen Çıldırlı Âşık Şenlik’ten de haberleri yok. Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfâdıyız / Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyız / Kanla irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti / Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbânıyız sesleri de mi kulaklarınızda çınlamıyor? Haydi bakalım, Harbiye Marşı’nı da mı değiştireceksiniz? Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl diye haykıran İstiklâl Marşı’nı da mı değiştireceksiniz? Hangi tarihle, hangi edebiyatla, hangi dille, hangi kültürle, hangi yürekle? Kendi gücüne güvenmeyip ondan bundan, Avrupalardan, Amerikalardan medet uman zavallılıkla mı? Ağzını açtıkça, tıkıldığı delikten çıkarılmaktan bahseden, fedakârlıktan nasip almamış sahte yürekle mi?
Türkçe’nin en nazik hitabıyla sesleniyorum: Efendiler, kendinize gelin! Türk’e kefen biçmek kimsenin haddi değildir!