Türkçeyi bırak, etnik bir dil yaratmaya bak
Okyanus ötesinden gelen “Açılım yapılacaaak, yap” komutu ile harekete geçen teslimiyet iktidarı, kendisine destek veren malum cemaat aracılığıyla, olup bitenlerden habersiz olan sokaktaki vatandaşın kulağına aynen şu yalanları üflüyordu:
- “Anaların daha fazla ağlamaması için bu açılım kesinlikle şart. Açılım Türkiye’yi birbirine kenetleyecek, milli birlik ve beraberliğin yeniden tesis edilmesine katkı sağlayacak. Terör ortadan kalkınca, Türkiye kısa sürede bölgesinde lider ülke haline gelecek.”
Habur’da uğradığı ‘yol kazasının’ ardından kamuoyundan yükselen tepkiler üzerine bir süre ‘geri adım’ atar gibi yapan işbirlikçi iktidar, el altından, şimdilik ‘küçük’ gibi görünen ama ileride ‘daha büyük’ belalara yol açacak işlere imza atmaya başladı.
Önce orduya ‘sınır ötesi operasyon’ düzenleme hakkı veren tezkere rafa kaldırıldı, ardından dağlardaki “Ne mutlu Türküm diyene” yazıları birer birer temizlendi ve sıra ilkokullardaki “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan andın kaldırılmasına geldi.
“Tek millet, tek devlet, tek vatan, tek dil” söyleminden sinsi bir şekilde ‘dil’ kısmını çıkaran AKP, açılım faaliyetlerini ‘Kürtçe’ üzerine yoğunlaştırdı.
***
Ankara’nın ‘puslu’ tepelerinde yapılan ‘gizli’ zirvelerden çekilen fotoğraflardan kamuoyuna yansıyan bazı karelere göre, devletin kanalında ‘Kürtçe yayın’ başlatan, devletin üniversitelerinde ‘Kürdoloji’enstitüleri kuran AKP iktidarının ‘İmralı’da hazırlanıp eline tutuşturulan bundan sonraki ‘yol haritası’ şöyle olacak:
- Kürtçe, ilköğretim ve lisede ‘seçmeli ders’ olarak okutulacak.
- 29 harften oluşan Türkçe alfabeye ‘Q W X’ de dahil edilecek.
- Devlet, ‘Kürtçe yayınların’ artması için maddi destek verecek.
- Devlet, ‘Kürtçe Kur’an mealleri’ bastırarak vatandaşa dağıtacak.
- Devlet dairelerinde zorunlu ‘Kürtçe tercüman’ bulundurulacak.
- Güneydoğuda değiştirilen ‘Kürtçe yer isimleri’ iade edilecek.
- Güneydoğu’daki karayollarına ‘Kürtçe levhalar’ konulacak.
Haritadan çıkan sonuç şu:
Yaklaşık 80 yıldan beri Güneydoğu’daki vatandaşların önemli bir kısmına bir tek kelime dahi ‘Türkçe’ öğretemeyen devlet, şimdi ‘Kürtçe’nin önünü açıp ‘ulusal bir dil’ haline gelmesi için adeta ‘seferberlik’ halinde.
***
Devletin Anayasa’da açıkça belirtilen görevi, vatandaşlarına ‘Türkçe’ öğretmektir, kendi eliyle ‘azınlık dilleri’ yaratmak değildir.
Devleti ‘bir başka dilin oluşması’ sürecine payanda yapmaya kalkışanlar, düpedüz ‘Anayasa suçu’ işliyorlar.
Kürtleri devletin imamlarını reddederek, ‘kendi imamlarının’ ardında saf tutmaya çağıran DTP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, aynen şu tehdidi savuruyordu:
- “Amed halkı olarak önümüzdeki günlerde nasıl tarihi bir direnişe geçeceğimizi hep birlikte bütün dünyaya göstereceğiz.”
‘Kak’ Barzani ve ‘Mam’ Talabani ile belirledikleri ortak strateji çerçevesinde şimdilik ‘sivil itaatsizlik’ eylemleri ile yetinen bölücü örgütün siyasi uzantıları, seçimin hemen ardından devlete karşı ‘topyekun isyan’ başlatıp, birkaç kişinin ölümü karşılığında BM’yi müdahaleye çağırma hazırlıkları yapıyor.
Üstlenmiş olduğu ‘taşeronluk’ görevi doğrultusunda ‘etnik ırkçılığa’ kol kanat geren teslimiyet iktidarı da muhtemel hain kalkışmanın ‘altyapısını’ oluşturuyor.
Birileri ise, ‘ahmaklık’ ve ‘cehaletin’ verdiği dayanılmaz mutluluk içerisinde hâlâ “Devlet-millet kaynaşacak” diye geviş getiriyor.