Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Türkçecilik konusuna devam

Geçen haftaki yazımda konuya devam edeceğimi söylemiştim. Olumlu, olumsuz tepkiler de geldi. Demek ki konu ilgi çekiyor ve bazı noktaların tekrar aydınlatılmasına ihtiyaç var.

Önce şunu belirteyim. Bugün artık öztürkçe-yaşayan Türkçe kavgası bitmiştir. Dolayısıyla konunun soğukkanlılıkla ele alınmasında zarar yoktur.

Geçen haftaki yazımda Karacaoğlan'dan, Pir Sultan Abdal'dan, manilerden, atasözü ve deyimlerden örnekler vermiştim. Sadece birkaç örnek. O örneklerdeki kelimeler sadece verdiğim metinlerde kullanılmıyor. Halk şiirimizin, atasözü ve deyimlerimizin binlerce örneğinde de kullanılıyor. Köylerimizde de kullanılıyor. Türk dünyasının birçok lehçesinde de, özellikle Azerbaycan, Özbek, Uygur, Tatar lehçelerinde de kullanılıyor. Şimdi... Halk şiirlerimizde, atasözü ve deyimlerimizde, köylerimizde, Türk dünyasında kullanılan kelimeleri atmak veya unutmak millî birliğe aykırı olmaz mı? Neyse ki yaşayan dildeki sözleri atma konusu bugün kapanmıştır.

Öte yandan öztürkçe akımı ile Türkçe birçok kelime de kazanmıştır. Seçim, üretim, tüketim, uçak, sözlük, basın, yayın, yazıt, anıt, yakıt, bilgisayar, yazılım, donanım, batı, doğu, kimlik, kurgu, kurmaca... Daha yüzlercesi. Ancak bunların çoğunun eski karşılıkları (intihap, istihsal, istihlak, matbuat, mahrukat vb.) zaten halkın diline işlemiş değildi. Üstelik bunlar Türk dilinin kurallarına uygun olarak türetilmiş kelimelerdi. 1980'den önceki kavga, halkın diline işlemiş, günlük hayatta sık kullanılan kelimeler üzerinde yapılıyordu.

Öztürkçe hareketi içinde kural dışı üretilen kelimeler de vardı: Bağımsızlık, özgürlük, kural, önem, aşama... Elbette 1980 öncesi tartışmalarda bunların kural dışı olduğu da yazılıyordu. Bu kelimelerin bazıları, kural dışı olmalarına rağmen, bugün dilin malı olmuştur. Bütün dillerde "galat" denilen kural dışı kelimeler vardır. Türkçede bunlar o kadar çoktu ki 19. yüzyılda birçok galat sözlüğü yazılmıştı. Ancak galat denilen yanlış sözler, halkın bilinçsiz bir şekilde yanlış kullandığı ve zaman içinde yaygın hâle gelen sözlerdi. Bağımsızlık, özgürlük, kural, önem gibi sözler ise bilinçli bir akımın sonucuydu ve tabii ki Türk Dil Kurumu veya bazı aydınlar tarafından türetilen yeni kelimelerde kurallara uygunluk beklenirdi.

1980'den önceki tartışmaların içinde ben de bulundum. Elbette yeni kelimelerin doğru türetilmesini istiyorduk. Ama dilin malı olmuş kelimelere dokunulmamasını da istiyorduk. Özellikle benim belirttiğim bir nokta vardı: Bir kelimenin, bir dilin malı olduğunu köken değil, kullanım belirler. Bu, genel bir dil bilimi kuralıdır. Bunun için çok somut bir örnek de veriyordum. İngilizce-Türkçe bir sözlükte book kelimesinin karşısında kitap, pencil kelimesinin karşısında kalem yazar. Sözlüğün adı İngilizce-Türkçe Sözlük olduğuna göre kitap da kalem de Türkçe kabul edilmektedir. Köken konusu, günlük dili değil, etimoloji denilen bilim dalını ilgilendirir.

Dil biliminin "köken" değil "kullanım" ölçütü, nasıl kitap, kalem, şart, ihtiyaç gibi kelimeleri Türkçe saymamızı gerektiriyorsa bugün de bağımsızlık, özgürlük, kural, önem gibi kelimeleri, yanlış türetilmiş olsalar da, dilin malı saymamızı gerektirir. O sebeple 1980'den önce itiraz ettiğim bu kelimeleri bugün ben de kullanıyorum. Burada çelişki görenlere "kullanım" ölçütünü tekrar hatırlatıyorum.

Epeyi yaygınlaştıkları hâlde bazı kelimeleri kullanmadığımı okuyucular fark etmiş olmalıdırlar. Mesela olanak ve olasılık sözlerini kullanmıyorum. Çünkü bu kelimeler yaygınlaşmıştır ama henüz anlamca oturmamıştır. Birçok aydın ikisini birbirine karıştırıyor. Rağmen yerine karşın kelimesini de kullanmıyorum. Çünkü bu kelime de anlamca oturmamıştır; karşın'ı pek çok aydın mukabil yerine kullanıyor. Oysa mukabil'in Türkçesi karşılık'tır.

Elbette Türkçe ve Türkçecilik konusu bitmez. Bugün de bu konuda birçok sıkıntımız var. Bugünün sorunlarına ve sıkıntılarına henüz gelmedim. İleride onlara da dokunacağım. 

Yazarın Diğer Yazıları