Türk tarihi dünya tarihinden büyüktür!
Osmanlı soyu Kayı Boyu’ndan gelmiyormuş… Osman Gazi’nin rüyası gerçek değilmiş… Emir Timur, dağları taşları titreten talihsiz yiğidimiz Yıldırım Beyazıt Han’ı Ankara’da yenip de Osmanoğullarını soyca aşağılayınca hanedanın Kayı Boyu’na mensup olduğunu Yazıcızâde uydurmuş… Oğuzlar at hırsızıymış…
Yalanlamalar, hakaretler, karalamalar, dönemin tarihçilerini doğru bilgi vermemekle suçlamalar daha neler neler. Yıllarca tarih fakültelerinde dirsek çürüten ünvanları büyük, beyinleri mesleki deformasyona uğramış (professional deformation) kişiler, televizyonlarda sabah akşam bunu tartışıyor. 45-50 karakterlik X (eski adı Twitter) platformundaki mesajlardan nitelik, eğitim, kültür yoksunu insanlar da bunları tekrarlıyor.
Osmanlı hanlarının hangi soydan geldiği bahsini tamamen akademik bir tartışma konusu olarak ciddi müktesebata sahip tarihçilerin tartıştığı bir konu olmaktan, yel ile yellenmek kelimeleri arasındaki farkı bilmediği için ikisine de kahkahalarla gülen insanların diline düşürenler utanç duymalıdır. Selçuklular ve Anadolu’daki diğer Türk Oğuz boyları ile akrabalık ilişkileri çeşitli kaynaklarda yer alan Ertuğrul Gazi, oğlu Osman ve torunu Orhan Gazi’nin 600 yıl süren bir soyu var ettiklerini, bu çerçevede tarihin en soylu hanedanlarının en başında yer aldıklarını bu avare TV akademisyenlerine birileri hatırlatmalıdır.
Oğuzları topyekûn “at hırsızı” ilan eden bir başka televizyon ordinaryüs profesörü(!) var ki, hakikaten insanın sinirlenmek değil güleceği geliyor. Türk boylarında at hırsızlığının cezasının idam olduğunu İtalyan araba hırsızları bile duymuştur! Oğuzlarda yalan söylemenin cezasının ne olduğunu bilmiyorum ama hadi ben de ordinaryüs profesörlük yapıp bir iddiada bulunayım: “Dilini keserlerdi!”
Televizyon ordinaryüslerinin en çok gündeme getirdiği konulardan biri de “Osman Gazi”nin rüyası. Malumunuzdur, Osman Gazi, Şeyh Edebalı’nın evinde uyur. Rüyasında göğsünden büyüyen ve dalları dünyaya yayılan bir çınar görür. Edebalı’ya anlatır, o da rüyayı dünyaya egemen olacak bir devlet kuracaksın diye yorumlar.
Bir tarihçi böyle rüyaları, televizyon programında kendi milletinin çocuklarına bir devletin kuruluşunun manevi dayanakları diye anlatmalı ve onların millî bilincinde bir “kök-imge” yer etmesini sağlamalıdır… 1300-1400’lü yıllarda yaşamış, vatanımızı vatan yapmış hakanların, alpların, gazilerin, tarihçilerin, şairlerin yaşananları, konuşulanları, hayal edilenleri, rüyaları yazıp gelecek nesillere aktaranları neden yerin dibine batırmaya çalışır ki?
Ey sosyal medya, ey televizyon ve ey dedikodu ordinaryüsleri, bunu da tartışın diye buradan ilan ediyorum: Türk tarihi dünya tarihinden büyüktür! Neresinden tırmıklasanız, didikleseniz, kemirseniz veya her ne iftira atarsanız atın bu cesametteki bir tarihe “Gün’e, Ay’a ve Yıldız’a ant olsun ki” çamur sıçratamazsınız.
///////////////
İlk Türk “Gökmen” Uzayda!
+++++
İlk Türk, uzay yolculuğuna başladı haberi sadece Türkiye’de değil bütün dünya basınında geniş yer buldu. Elbette büyük bir sevinç ve iftihar vesilesidir. Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğuna başlamadan söylediği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” vecizesi, gelecek nesiller için artık ezberlenen ve sürekli tekrarlanan bir atasözü olmaktan çıkıp geçekleşen bir idealin ilk adımı oldu.
Bu arada sosyal medyada “etki sahibi” bazı kişiler, Alper Gezeravcı’nın hikâyesinden yola çıkarak bazı ilginç tartışmalar başlattı. Bunlardan en dikkatimi çeken bir hesaptaki, “Astronot kelimesi yerine hangi kelimeyi kullanalım?” sorusu ve buna verilen cevaplardı. Benim aklıma gelen ilk isim “Gökmen” oldu.
Gökmen, Türk Dil Kurumu Sözlüğü ve Kubbealtı Lügatine göre, halk ağzında “mavi gözlü” demekmiş. Olsun. Akman, Karaman, Türkmen, Toraman gibi pek çok sesteş arkadaşı var dilimizde Gökmen’in. Halk ağzında mavi gözlü kişi anlamındayken kullanıla kullanıla erkek ismine dönüşmesi gibi kabul edildiği takdirde “Türk Uzay Sözlüğü”ne de astronot karşılığı olarak bal gibi yerleşir.
Sosyal medyada ortaya atılan soruya kesin ve net cevabım budur: Astronot gibi artık dilimizde dalga geçilen ifadelerde de sık sık kullanılmaya başlayan bir yabancı kelimeyi daha Türkçe defterinden silip yerine “Gökmen” yazmak çok güzel olurdu. Türk Dil Kurumu’na duyurulur.
//////////////////////////
++++++++++
Tabanı delik ayakkabı
“Fetişist”leri bunu da görün
++++++++++++++++
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy sadece bir şair değil büyük bir mücadele adamıydı. İstiklal Harbi’nin yılmaz neferlerindendi. Ersoy, hayatı boyunca geçek anlamda bir “ahlak abidesi” olarak yaşamış ender şahsiyetlerden biriydi. Onu bu yönü ile sadece büyük Türkçü Nihal Atsız ile eş tutabiliriz. Ahlak bu her iki abide insanda da gri alanı olmayan, iki ucu keskin ve taşınması çok zorlu bir yaşama tarzıydı. Mal, mülk, kılık kıyafet onlar için millî davalardan sonra gelen bir şeydi. Mehmet Akif, İstiklal Marşı için kendisine verilmek istenen para ödülünü yine milletine bağışlamıştı. İnternette bulacağınız bu fotoğrafta görüldüğü gibi paramparça olmuş ayakkabısıyla hizmete devam etmiş, mahrumiyet içinde yaşamış ve yine mahrumiyet içinde vefat etmişti… Ruhu şâd olsun.