Türk Silahlı Kuvvetleri'ne üç defa sağ ol
Genelkurmay’a üç defa sağ ol demeden önce, yeni gelişmelere göz atalım. Geçenlerde Dışişleri Bakanı Ali Babacan, sorunlu olduğumuz tek komşumuz Ermenistan demiş. Sorunu çözmek için de yapılanlardan örnekleri şöyle sıralamış: Tek taraflı çok adım attık. Üst uçuşlara izin verdik. Erivan’la bazı illerimiz arasında doğrudan uçuşları başlattık. Üçüncü ülkeler üzerinden karayolu taşımacılığına izin vererek ticaretin önünü açtık. Akdamar Kilisesi’ni (4 trilyon YTL harcayarak) restore ettik. Yeni yönetimle diyalog için Ankara’dan çok mesaj gönderdik. Liste daha da uzatılabilir. Mesela, ülkemizde 70-80 bin kaçak Ermeni’nin çalışmasına göz yummak gibi. Bu kaçakların evlenip Türk vatandaşlığına geçmeleri gibi.
En yeni diyalog haberi ise, Sarkisyan’ın Cumhurbaşkanı Gül’ü maça davet etmesi. Mehmet Ali Birand, “Ah Gül bir de maça gitse” diye iç geçiriyor ya.. bu da olabilir. Kısacası şu “hem kel, hem fodul” Ermenistan’a yalvar yakar olmuşuz. Üstelik ambargoyu koyan da biz, delen de biziz.
* * *
Sahi Ermenistan’la aramızdaki sorun neydi? Tekrarlayalım: Haçlı projesi gereği Ermenistan, sınırımızı kabul etmeyip 5-6 vilayetimizi istediği, soykırım iftirası yaptığı, kardeş Azerbaycan topraklarının yüzde 21’ini işgal ettiği, buradaki Türklere (Hocalı) soykırım uyguladığı için ilişkileri kesip ambargo uygulamadık mı? Evet.
Bu milli siyasetimizi, Ermenistan saldırganlıktan vazgeçinceye kadar sürdürme kararındaydık. Ama bu dönemde her şey değişti. Artık “Komşulara sıfır düşmanlık politikası” dönemi başlatıldı. Bu çerçevede, “siyasetsizlik siyaseti” diyebileceğimiz, tavizi tedbir zannetme yolu seçildi. Meğer daha önce düşmanlık siyaseti güdüyormuşuz (!) Aynen Kıbrıs, Ege, Patrikhane, Irak’ta olduğu gibi.
Kafa karıştıran bu laf kalabalıklarını bir tarafa bırakarak ve soralım. Varlığımızın teminatı milli siyasetimizi niçin değiştirdik? Cevabı gayet açık, AB ve ABD istediği için. Bize ısrarla, “şartsız olarak sınırı açıp Ermenistan’la diyalog kurun. Kıbrıs, Ege, Patrikhane, misyonerlikte şunları şunları yapın” demiyorlar mı? Diyorlar da, bizim adımıza onlar mı karar verecek? Eee, siyasetiniz onlarınkine endeksli ise elbette.
* * *
TSK’ya üç defa sağ ol diyelim
Şimdi de Yunanistan cephesine geçelim. Yunanistan, sınırlarını 12 mile çıkarıp İzmir’e dayanma emrivakisinden hiç vazgeçmiyor. Biz iç çekişmelerle uğraşırken, Ege-Akdeniz hattında tehlikeli sürtüşmeler artarak devam ediyor. Ama kimse ilgilenmiyor.
Kısaca bahsedelim. Ege-Akdeniz bölgesinde eğitim ve tatbikat uçuşları yapan Türk savaş uçakları, Yunan jetleri tarafından devamlı müdahaleye uğruyor, önleme yapılıyor. Sadece bu sene 4 Ocak-14 Temmuz 2008 arasında tam 322 defa it dalaşı olmuş. Karasularımız 2 Ocak-31 Mayıs 2008 arasında 40 defa, hava sahamız 4 defa ihlal edilmiş.
Egemenliğimize vaki bu tecavüzlere karşı, TSK dışında itiraz eden, tek bir sorumlu ses duyan oldu mu? Hayır. Bu saldırılara hükümet, dünyanın önünde açıktan ve yüksek sesle itiraz etmezse, yol olmaz, zımni kabul statüsü doğmaz mı?
İşte bu milli davada görevini yapan TSK’ya yüksek sesle sağ ol diyoruz. Bu bir.
İkinci sağ ol şundan: TSK bölücü terörle mücadeleyi azim ve başarı ile sürdürüyor. Son bir haftada; aralarında elebaşlarının da bulunduğu 36 teröristin öldürülmesi, 4’ünün teslim alınması, 2’sinin sağ yakalanması, Irak-Zap bölgesini havadan bombalayıp PKK’ya çökertici darbe vurulması, Oramar mevkiinde sözde silahlı kanat sorumlusu Fehman Hüseyin’in ölümcül yara alması sebebiyle.
Üçüncü sağ ol’un sebebi ise: Bütün askeri faaliyetlerde ve yerlerde Türkçe sözcük kullanılması emrinin verilmesidir. Konuyla ilgili olarak bir de kitap hazırlanmış. “Türkçenin Doğru Kullanımı-İletişim-Etkili Konuşma-Yazma ve Okuma Kılavuzu” kitabı bütün birliklere dağıtılmış. Bu eserin girişinde hazırlanış sebebi şöyle özetlenmiş: “Her dil farklı bir dünya görüşünü yansıtır.”
Türk Milleti’nin ordusuna güveni, bu şuur ve kararlılığı sebebiyle tamdır. Nitekim, bütün araştırmaların güven sıralamasında,TSK açık farkla ve yüksek oranda birinci sırada yer alıyor.
Yeniden üç defa sağ ol diyoruz.