Ankara Türk Ocakları'nın düzenlediği etkiliğe Sadi Somuncuoğlu, Çağrı Türkeş, İskender Öksüz ve İbrahim Metin Gazel katıldı.
İlk söz alan İbrahim Metin, Türkeş’le tanışmalarının 1959 yılında olduğunu söyleyerek başladı ve onun şahsiyetini duyuracak hatıralar anlattı:
“Türkeş Bey, Orkun dergisi’ne Kazanoğlu müstear imzasıyla makaleler yazdığı için 1944 olaylarının sanığı olmuştu. !960 İhtilali ve devamında mektupları, yazışmaları, bir İsviçre bankasındaki özel kasasında tutuyordu. O evrakın mutlaka gün yüzüne çıkarılması gerekir.
“O siyasete atılınca biz de yanında yer aldık. Sadi Bey Gençlik Kolları Genel Başkanı’ydı, biz de beraber. Parti binası Yüksel Caddesi’ndeydi. Kış günleri paramız olmadığı için kalorifer yakamazdık. Türkeş Bey palto ile otururdu…”
İbrahim Metin’den sonra İskender Öksüz söz aldı. Türkeş’i 1963 yılında İzmir’de tanıdığını, kendisine ne okuduğunu sorduğunu, topu topu birkaç kişiden ibaret gençlerle ayrı ayrı ilgilendiğini söyledi. Türkeş’in karakterini ve o karakterin yansıdığı milliyetçilik hareketinin özelliklerine dikkat çekti: “Türkeş deyince bir de Muzaffer Türkeş’i düşünmek lazım. İkisi bir arada büyüktüler. Gaziosmanpaşa’da komşuyduk. Yakın görüşürdük. Son derece nazik ve diplomat bir insandı. Çok bilgiliydi. O zamanın milliyetçilerinin en göze çarpan özelliği de sevgi ve güvendi. Bu çok önemliydi ve bizi iktidara gelecek noktaya bu sevgi ve güven taşımıştı.”
Daha sonra söz alan Sadi Somuncuoğlu, Türkeş’in yaptığı işin tarih önünde ne ifade ettiğini gösteren tespitlerde bulundu: “Milliyetçilik bir fikir hareketi olarak siyaseti düşünmezdi. İlk defa Türkeş, politikanın içinde olmalıyız, fikirlerimiz ancak böyle millet kaderinde beklenen olumlu etkiyi yapar, dedi ve politikaya girdi. Biz de peşinden gittik. Böylece, milliyetçiliği geniş hal kitleleriyle buluşturdu. Bir heyecan verdi. Bu heyecan, 12 Eylül öncesinde şaşılacak büyüklükte bir siyasi kadro yetiştirdi. Bir hususu mutlaka söylemem gerek: Bizim partimiz en demokrat partiydi. Bütün kararla müzakere edilir ve oylanırdı. Türkeş hiçbir fikrini dayatmazdı. Her fikir ona rahatlıkla söylenebilirdi. Kendi fikri olan bazı teklifleri oylamadan geçmemiştir. Fikri Genel İdare Kurulu’nda reddedildi diye kimseye fatura çıkarması veya kırılması söz konusu olmamıştır. Şimdiki politik ortamda bunu anlamak bile zordur. Her siyasi hareketi kullanan süper güçler, yalnız bu hareketi kontrol edemediğini söylediler. 12 Eylül İhtilali, bunun için ve MHP iktidarını önlemek üzere planlandı. Bunun delilleri 12 Eylül mahkemeleridir.”
Son sözü Türkeş’in kızı Çağrı Türkeş aldı. Daha çok tarih perspektifinden bakarak kısa bir konuşma yaptı: “ Konuşmacılar babamın tarih bilgisinin derinliğinden bahsettiler. Ben de oradan hareketle bazı dikkatlerini anlatacağım. Onun örneği tarihte yaşadığımız olaylardı. Atatürk çizgisini çok önemserdi. Bugün partisini yönetenler ve referandumu millete dayatanlarla hiçbir türlü beraberliği yoktu. Onun memleket meseleleri hakkında ne diyeceği tarihten süzülmüş dikkat ve ibretlerle belli olur. Bugünkü dikta heveslerine ne diyeceği zaten belliydi; çünkü o, konuşmacıların da dediği gibi en demokrat parti başkanıydı.”