Türk Milliyetçiliğinin neresindeyiz?
Bu soruya cevap vermek için 40 yıl önceye gitmek lazım. 40 yıl öncesinde tefekkür dünyamızın üç önemli kutbu: Nihal Atsız, Necip Fazıl ve Nurettin Topçu.
Nihal Atsız, Türkçü-Turancı. Ülkücü Hareket’in “Altaylardan Tuna’ya” diye sloganlaştırdığı büyük Türk dünyasının kutup yıldızı. Edebi eserleriyle de bir Türk kasırgası, Türkçülük fikriyatı ile sadece bir neslin değil bir milletin fikir önderi.
Necip Fazıl, İslamcı ekolün mütefekkiri. “Büyük Doğu” fikriyatı ile mazide gördüğümüz rüyayı yeniden yaşatma emelinde; heyhat uyku bozulmuş, rüya uçmuştur. Üstad, o rüyayı yeniden yaşatamadı ama fikir dünyamızda derin izler bıraktı.
Nurettin Topçu diğer ikisinden çok farklı; mağlup Osmanlı’dan sonra “Anadoluculuk” idealine sarıldı. Topçu’nun dünyasında Orta Asya yok, Balkanlar yok, Altaylar yok, Tuna yok.
***
Nihal Atsız fikriyatı MHP ve Ülkücü Hareket’i vücuda getirdi. Atsız bir teorisyendi, Türkeş ise bir pratisyen... Necip Fazıl’ın “İslamcı” söylemleri MSP ve milli görüş hareketini doğurdu. Akıncı gençliğin fikir babası Erbakan değil Necip Fazıl’dır, hatta Erbakan’ın bile... 70’li yıllarda Erbakan pratiği Necip Fazıl’ı dışladı ama milli görüş üstündeki etkisine dokunamadı.
Sağlığında geniş kitlelerin ilgisine mazhar olma konusunda Nurettin Topçu çok şanssızdı. Her iki taraf da Topçu’ya banyo küvetinde kağıttan gemiler yüzdüren emekli amiral gibi baktılar. Türkçülerin dünyasında Çin Seddi’nden başlayıp Viyana kapılarına kadar geniş bir coğrafya, gurur layihası zaferler vardı. İslamcıların coğrafyasında Mekke’den Endülüs’e uzanan yine geniş bir coğrafya ve yine zaferler vardı. Topçu’nun minicik “Anadolu” su ne milli görüşçüleri tatmin etti, ne Ülkücüleri. Çünkü her iki tarafın hayal gücüne “Anadoluculuk” dar geliyordu.
***
“Başbuğ Türkeş” ismi Turancılıkla özdeşleşmiş, “Başbuğ” unvanı Türkiye sınırlarını aşıp diğer Türk Cumhuriyetlerinde de kabullenilmişti. Keza Erbakan ismi de Türkiye sınırlarını aşıp özellikle Arap dünyasında güvenirliği yüksek isimler listesinde idi. Her iki ismin pratisyenlik başarıları, kontrol ettikleri geniş kitleler üstünde liderlik vasıflarını tartışmasız hale getirmişti
İşte bunlar emperyal güçlerin Türkiye üzerindeki emellerine uymayan şeylerdi.
Sistemin torna tezgahına önce Refah Partisi alındı. Torna tezgahına alınması için hükümet olması gerekiyordu. Refah-Yol hükümeti kurulduğunda Erbakan’ın önüne sunulan ilk kararname İsrail ile askeri işbirliği anlaşması idi. Ve milli görüş ekolü hükümet olmadan önce hangi ideolojik argümanları kullandıysa hepsi, tersyüz edilerek uygulatıldı.
Sistemin torna tezgahında sıra MHP’ye gelmişti. 57. Koalisyonda yaşananları, hepimizin bildiği gerçekleri tekrar etmenin anlamı yok.
Emperyal güçler için MHP “çetin ceviz” di, ya da Ülkücüler öyle sanıyordu. İşi garantiye almak için suyun başı tutuldu. Gerisi tereyağından kıl çekmek kadar kolaydı. “Bizim Türklük anlayışımız kan bağı ve soy bağı içermez. Anayasa’da esasını bulan vatandaşlık esasına dayanır” .
Sayın Bahçeli’nin sadece bu ifadesi bile MHP’deki “derin operasyon” un boyutlarını ortaya koyar. Şimdi bu yeni tarife göre cebinde T:C. pasaportu taşıyan Molla Barzani Türk oğlu Türk’tür, rahmetli Ebulfeyz Elçibey, Türk değildir, diğer Türk Cumhuriyetlerindeki soydaşlarımız Türk değildir... Türk Milliyetçiliği ideolojisi öyle bir dönüştürüldü ki artık bu temel üzerine ne Türk Milliyetçiliği bina edebilirsiniz ne de Turancılık... Türklük, Anadolu sınırlarına hapsedilmiş, Türk dünyası ile ilişkileri kesilip iğdiş edilmiştir. Hüseyin Nihal Atsız ve Necip Fazıl, Türkiye’yi dönüştürme savaşının mağluplarıdır. Sistemin gözdesi Anadoluculuk ekolünün Nurettin Topçu’sudur. Sistem kendi varlığını kendine muhalif olanlarla devam ettirmektedir. Bugünün iktidarı milli görüş gömleğini çıkarttık diyerek bunu itiraf ederken, bugünün MHP’si de Türk Milliyetçiliği tarifini değiştirerek ideolojik değişimini ilan etmiştir. Devşirilen siyasi hareketler, sistemin varlığına varlıklarını armağan etmişlerdir.