Türk Milletinin Ses Bayrağı!
Sehitlerin ardından, Van’daki deprem ve Cumhuriyet Bayramı törenlerinin iptal edilmesi sonrası milletin ortaya koyduğu tavır bizi bir Türk milliyetçisi olarak umutlandırıp kamçıladı...
Elbette, yabancı dil istilası, uydurukça istilası ve aydın ihaneti içinde bulunan Türk’ün dili de yeni bir uyanış ve şahlanışa yönelecek, Türkün ses bayrağı Türk dünyasında dalgalanmaya devam edecektir.
Dilin yabancı unsurlardan temizlenmesi Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin gibi Türk milliyetçileriyle başlamıştı. Onlar İstanbul’daki aydınların oluşturduğu ve milletin anlamadığı “Osmanlı yazı dili”ne karşı idi. Aynı dert yine başımızda. Gün, gaflet ve ihanet içindeki aydınların Türkçeyi küçümseyerek İngilizce, Fransızca kullanma ve 1980 öncesi “uydurukça” hastalığına karşı mücadele günü... Terör sadece yurdu değil, Türkçeyi, ses bayrağımızı da tehdit ediyor.
Nasıl ki, asırlarca sayısız imparatorluk kurmuş Türk milletinin dili, himayesindeki kavimlerin Arapça ve Farsça gibi dillerine esir edilmediyse, emperyalist Batı dillerine de esir edilemez!
Türkçesi varken yabancı kelime kullanmanın mantığı nedir? “Merkez” varken “center”, “çıkış” varken “exit”, “tam gün” varken “full-time”, “yıldız” varken “star”, “bölüm” varken “departman”, “duyurmak” varken “anons etmek”, “özgeçmiş” varken “cv”, “saçma” varken “absürt” ve “takma ad” varken “nick name” i kullanmak cehalettir, gaflettir ve ihanettir.
Bunların sebebi,1950’lerde başlatılan yabancı dille eğitimdir. İngiliz-Amerikan kültürünün etkisi sadece dilde değil, pek çok alanda kendisini göstermiş, beslenme alışkanlıklarımızdan giyime, müziğe kadar pek çok alanda etkilemiştir. Ancak, en ağır tahribat dilde...
Dilimizde karşılığı bulunmayan yabancı asıllı kelimelere, eğer “Türkçeleştirilmemişse”, dilin kurallarına uyularak karşılık bulunmalıdır. Bu işin, Türkçe “ek” ve “kök”lerden yapılması “türetme”, kaideye uyulmadan, gelişigüzel yapılması ise “uydurma”dır. Dilde “uydurma kelime” çoğalırsa, millî dil olmaktan çıkıp argoya dönüşür.
Hele hele halka inmiş, Türkçe karşılığı olmayan Arapça, Farsça sözlerin yerine batı dillerinden kelime almak çok yanlıştır! Bu “tasfiye”yi zamana ve millete bırakmak gerekir.
Meselâ milletin kültürüne yerleşmiş “şeref, haysiyet, gurur, kibir, izzetinefis” yerine Fransızcadan “onur”u kullanmak görgüsüzlüktür. Bunun gibi, “akıl, şuur, zekâ, vicdan, kalb, beden, ruh, can, namus, haysiyet, din, kitap, kalem, defter, dünya, âhiret, cennet, cehennem, vatan, millet, şikâyet...” gibi yüzlerce kelimeyi masa başında, ehliyetsiz kişilerin yalan-yanlış uydurduğu “sözcük” lerle değiştirmeye kalkmak aptallık olmaz mı?
1980 öncesinin “Öztürkçecilik” akımını hortlatmak, dile yeni bir darbedir. O dönem, “Çekim eki” ile kelime türetmişlerdi.(Meselâ ‘-den’ ekiyle türetilen “neden”, ‘-n’ “ekiyle türetilen” örneğin “ gibi). Zorla uydurdukları, “koşul, tümel, bırakıt, tinsel, gizem, bulunç, belgit” gibi kelimeler unutulup gitti... Kala kala hâlâ aymazların her kelimeye getirip kullandığı “-sal” lı uyduruk “sözcükler” kaldı. Şimdi durup dururken oradan buradan toplama kişilerden oluşan kurullara yeni karşılıklar buldurmanın anlamı ne? TDK, yaptığı başarılı çalışmaları, bu çeşit “fantezi”lerle gölgelemeyi bırakmalıdır.
Türkün ses bayrağı için yapılacak ilk iş Milli Eğitim Bakanlığı’nın tabelasına “Millî” kelimesini yeniden yazdırmak, okullarımızda Türk diline, Türk Dili ve Edebiyatı derslerine gereken önemi vermektir. Hadi bakalım sayın Bakan, Bakanlığınızın tabelalarını “kumlu, çamurlu”dan kurtarabilecek misiniz görelim!
***
Yatak seni yenemez Yavuz Selim!
Ülküdaşların, yoldaşların, davan seni bekliyor, Allah’ın izniyle, Türk milletinin duasıyla yatak seni yenemez Yavuz Selim... Geçmiş olsun cankardeşim... (M.Ö.)