Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Türk Milleti'nin büyük kaybı

17 Aralık 2007 günü kaybettiğimiz, Ankara Kocatepe Camii’ndeki cenaze namazından sonra, sevenleri tarafından ebedi aleme yolcu edilen bir büyük insana, bir büyük ülkücü aydına, Prof. Dr. Kamil Turan’a dair bir şeyler söylemek istiyorum.
Kamil Turan, 1935 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğdu. Saint George Avusturya Koleji’ni bitirdikten sonra, Paris Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümüne devam etti ve buradan mezun oldu. Pek çok önemli görevlerde bulunan Turan, son olarak Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi öğretim üyeliği ve DP Genel Sekreterliği görevini yürütüyordu. Turan, 17 kitap, 40’dan fazla bilimsel makaleye imza attı. Özellikle 1960’lı yıllarda Yeni İstanbul gazetesinin dış politika köşesinde yazdığı, milli rengi olan uzun soluklu makaleleri çok ses getirdi.
Bu değerli insanı, 1960’lı yıllarda tanıma, 1966’dan itibaren de MHP (CKMP)’de birlikte çalışma imkanını buldum. Tanıdığım ilk günden, vefatına kadar da “Kamil ağabey” diye hitap ettim. Rahmetli 1967’de Genel İdare Kurulu üyesi ve gençlikten sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı iken, ben Gençlik Kolları Genel Başkanıydım. O dönem, Ülkü Ocakları Öğrenci Derneklerinin, Türkiye’deki bütün fakülte/yüksek okullarda teşkilatlanma ve gençliğin eğitim yıllarıydı. Bütün gücümüzü bu noktayı teksif etmiştik. Gençliğin sistematik eğitimi için, görüşleri birbirini nakzetmeyen 4 seminer hocası seçmiştik. Bunlardan biri rahmetli Galip Erdem, diğeri de rahmetli Kamil Turan ve Allah uzun ömür versin İskender Öksüz’dü. Eğitim çalışmaları, çok başarılı oldu. Gençler arasındaki huzursuzluklar ortadan kalktı, sağlam bir kaynaşma meydana geldi. O dönemde yetişen, formasyon sahibi bu ülkücü gençler, Türk Milliyetçiliği ülküsünün bayrağını, ülkenin her yerinde şerefle dalgalandırdı. Hareketin gelişmesinde bu öncü liderler çok önemli rol oynadı. Halen de önemli dava adamıdırlar.
Bu sağlam temelin atılmasında çok büyük payı ve emeği olmasına rağmen rahmetli Kamil ağabey, tevazusundan bundan hiç bahsetmediğinden, çok insan bu durumu bilmez. Ama o dönemde yetişen gençlerimiz, bu gerçeğin canlı şahitleridirler.
1977’de kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı iken, görevim icabı toprak reformuyla ilgili olarak sık sık Şanlıurfa’ya gidiyordum. Bu vesileyle, Rahmetlinin aile ve akrabalarını yakından tanıma fırsatını buldum. Hakikaten ailenin, gencinden yaşlısına kadar, devletine, milletine bağlı, görgü-göreneği yüksek olgun bir hali vardı. Özellikle aile büyüklerinin derin bilgi ve feraset sahibi olmaları, doğrusu beni şaşırtmıştı. Bu manzara karşısında, rahmetlinin ortaokuldan sonra yabancı ülkelerde, yabancı okullarda okuyup da, Türkiye’ye döner dönmez niçin Türk Milliyetçiliği ülküsünü seçtiğini çok iyi anladım. Ailedeki bu sağlamlık O’nu, küçük yaşta şahsiyet sahibi, dışarıda öğrenim gören pek çokları gibi yabancı hayranı, milletine tepeden bakan bir kişi olmak yerine, kendi milli ve manevi değerlerine şuurla bağlı, milletine hizmet azmiyle dolu bir ülkücü yapmıştı.
Kamil ağabey insan olarak da; ağır başlı, sabırlı, çok kibar, duygulu, fedakar, düzenli-tertipli, planlı-metotlu, çalışkan, şefkat ve merhamet ehli, sorumluluk duygusu yüksek, kısaca asalet sahibi bir kişilikti. Aileden gelen bu insani özellikler, Türk Milliyetçiliği dünya görüşüyle birleşince, milletine hizmeti şiar edinen, muhtaç olduğumuz ülkücü aydın karakteri ortaya çıktı. O’nun sevinçleri, üzüntüleri, hazları, endişeleri, heyecanları ve fedakarlıklarının güç kaynağı da bu temel yapıydı.
Hep böyle oluyor. Bütün bunları ve daha nice yazamadıklarımızı, bir ömür boyu kazanılan zenginliklerle birlikte kaybettikten sonra, ah-vah ediyoruz. Acaba neden, kültürümüzdeki noksanlıktan mı?
Nur içinde yat, Allah’ın rahmeti üzerine olsun Kamil Ağabey. Ailesi ve yakınları başta olmak üzere hepimizin başı sağ olsun.

* * *

Milletimizin yeni yılını kutlar, mutlu ve güvenli bir gelecek dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları