Türk milleti için tehlike olan ne!
Koyun için tehlikenin çoban ve köpek olduğunu söyleyen elbette ki onu yemek isteyen kurdun ta kendisidir.
Şimdi siz bu millete, “Senin için en büyük tehlike nedir?” diye sorsanız ilk sırayı “Dinsizlik” cevabının aldığını görürsünüz. Beş vakit namazını kılan insan da bu cevabı verir, din ile ilişkisi oruç ve bayramdan bayrama namaz kılmak olan da. Size bir şey daha söyleyeyim mi, aynı soruyu Batı’da sorsanız Türkiye’dekine benzer bir cevap almanız yüksek bir ihtimaldir.
Fakat ne gariptir ki, halkın önüne düşmüş kadrolara göreyse bu millet için en tehlikeli şey, “İnsanların dindarlaşması”dır.
Peki söyleyin o zaman:
“- Millet mi haklıdır, dini tehlike gören kadrolar mı?”
Kesinlikle haklı olan millettir.
Lakin, dini tehlike olarak gören kadroların da “toptan haksız” olduğu söylenemez. Çünkü bu topraklarda ve dünyanın hemen her noktasında din adına yapılmadık kötülük, sergilenmedik cehalet ve cinayet kalmamıştır.
Peki, orta yol nedir?
Orta yol, bu millete bir zamanlar 22 milyon kilometrekarelik bir Devlet-i Âliye kazandırmanın lokomotifi olmuş ve Avrupa Rönesansı ile modern ve güçlü Amerika Birleşik Devletleri’nin devlet şeklinin düzen tutmasına rehberlik etmiş İslâm’ın bu millete doğru anlatılmasıdır. Sen okullarında ve diğer kurumlarında bunu anlatmaz, hatta tehlike olarak görür yasaklarsan, millet de seni kendinden görmez ve millete dinini cahiller ve din tüccarları anlatmaya başlar.
Millet bir şey öğrenir, onu İslâm zanneder, sen de milletin merdiven altında öğrenerek yaşadığı şeyi gerçek İslâm zannedersin, dine olan mesafeni derinleştirirsin.
Bunun sonucu kutuplaşmadır ve Türkiye bugün işte bu noktadadır.
Bu topraklarda ağzınla kuş tutsan milletin dinine, diyanetine mesafeli olduğun sürece Haçlılarla, Siyonistlerle, müstevlilerle aynı kefeye konulmaktan başka bir nasibin yoktur. Ve hiçbir güç bu konuda bir milletin bileğini bükemez. Bakınız Rusya’da dinsizlikte zirve yapmış Stalin’ler geçtiği halde ne Çeçenlerden İslâm’ı, ne Hıristiyanlardan Ortodoksluğu yok edemediler. Hem Avrupa ve ABD, hem İsrail ve Rusya her geçen gün biraz daha dinine, diyanetine sarılırken bu milletin dindarlarına gerici ve yobaz demek, dünya sinema devleri kendi din ve dindarlarını sevimli ve merhametli gösteren dizi filmler üretirken sen imamları hilekâr, üçkâğıtçı, yobaz olarak takdim eden filmler yaparsan, Atatürk’ün “Yahudi uşakları” dediği Masonları devletin her kurumunda el üstünde tutar ve fakat namaz kılan Türk evlatlarını C-4 gibi tehlikeli görürsen bu millet de seni kendinden görmeyecek, sonra da sana yan gözle bakanın gölgesine sığınacaktır.
Konuyu toparlayacak olursak...
Bu millet için tehlikenin ne olduğunu millete bizzat soran yok.
Ona, “Senin için tehlike şudur” deniyor ve milletin bunu “tehlike olarak” kabullenmesi isteniyor. Millet böyle bir dayatmayı kabul etmiyor. Yine bu millete, “Senin için en büyük tehlike nedir” diye sorsan, elbette işsizlik diyecektir, IMF diyecektir, ABD diyecektir, İsrail diyecektir, Masonluk diyecektir, PKK diyecektir.
Peki millet için tehlikenin ne olduğunu milletin önüne düşmüş insanlara sorduğumuzda onlar ne cevap vereceklerdir?
Mesela bunlardan hiçbiri “ABD yahut Avrupa Birliği” demeyecektir. “Misyonerlik faaliyetleri” yahut, “Masonluk” veya “İsrail” demeyecektir. Çünkü cümlesinin bu söylediklerimizin biri veya birkaçı ile el eleliği yahut kol kolalığı vardır. Bu çatışma ve çekişme millet tarafından, “Bizi yönetenler bizim için asıl tehlikenin ne olduğunu bilmiyor” olarak değerlendirilirken, yöneticiler tarafından ise millet, “Bu millet kendisi için asıl tehlikenin ne olduğunu bilmeyen bir millet” olarak vasıflandırılacaktır.
Bir hane halkı düşünün ki aileleri için öncelikli tehlikenin ne olduğu konusunda her kafadan bir ses çıkıyor ve herkes birbirine kuşkuyla bakıyor..
Şimdi söyleyin Allah aşkınıza...
Bir millet için bundan büyük bir ayak bağı olabilir mi!
Ve bu ne kadar daha böyle gider, gidebilir!