Türk kavramı
Türk sözü bugün üç farklı anlamda kullanılmaktadır. 1) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı anlamında. Bu anlam anayasanın 66. maddesinde en güzel ifadesini bulmuştur: “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” 1924 anayasasındaki tanım şöyledir: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur (denir)”. Türk sözünün bu anlamı sadece anayasa ile belirlenmiş değildir. Günlük yazı dilinde tabii bir şekilde de Türk bu anlamda kullanılmaktadır. 02.12.2013 tarihli Hürriyet “Türk iş dünyasının yeni veliahtları”, yine 02.12.2013 tarihli Star “Türk Hackerlar Vodafone’u İzlanda’da Hackledi” şeklinde başlık atarken Türk sözünü bu anlamda kullanmaktadırlar. Gazetelerde her gün böyle haberlere rastlayabilirsiniz. Gazeteler, “Türk iş dünyasının veliahtları” derken, “Türk hackerlar” derken elbette onların soyuna bakarak böyle yazmıyor; T.C. vatandaşı oldukları için tabii bir şekilde Türk diyor. Birgül Ayman Güler, “Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” derken bu anlamı kastetmiştir; Türk için “ulus” , Kürt için “milliyet” terimini kullanması bunu açıkça göstermektedir. Ayman, Türk’ü anayasada ifade edilen ve her gün gazetelerde kullanılan anlamda kullanmıştır ve bu kullanım doğrudur.
Bazılarının zannettiği gibi vatandaşlık anlamındaki Türk, Cumhuriyetle de başlamış değildir. Osmanlı teb’asına da Türk denirdi. Bunu, Güney Amerika’da “Türk” sıfatını taşıyan insanlardan anlayabiliriz. Soyca veya dilce Türk olmadıkları hâlde Osmanlı coğrafyasından giden herkes Türk olarak anılmıştır. Mesela 1989-99 arasında Arjantin devlet başkanlığı yapan Carlos Saul Menem’in lakabı el-Turco idi; bunun sebebi de babasının Osmanlı Suriye’sinden Arjantin’e gitmiş olmasıydı. Osmanlı döneminde, Balkanlarda farklı dil konuşan Müslüman ahali de aynı şekilde Türk diye anılmıştır.
2) Dil, soy, tarih, kültür, din gibi ortak özellikler dolayısıyla sosyolojik anlamda. Ortak özellikler dolayısıyla insanlar kendilerini bir millete mensup hissederler ve onların meydana getirdiği topluluk, sosyolojik olarak “millet=ulus” adını alır. Bir insanın kendini bir millete mensup hissetmesi için bütün ortak özellikleri taşıması gerekmez; bazen sadece bir ortaklık dahi insanın kendini bir milletten sayması için yeterli olur. Bu anlamda Türk, dil, soy, tarih, kültür, din, vatan bakımından ortak olan insanlar topluluğudur. Herhangi bir kimse bu ortaklıkların hepsine sahip olmayabilir. Birine veya birkaçına sahip olmak da insanın kendisini Türk hissetmesine yetebilir. Kendini Türk hisseden herkeste, mesela dil veya soy ortak değil diye Türk dili ve soyunun ortaklıklar arasında sayılmaması da gerekmez. Kendini Türk hissedenlerde dil ve soy ortaklığı en az % 80’dir ki bu yüksek bir orandır.
Milleti sadece soy ortaklığı zannedenler sık sık şu ifadeyi kullanırlar: “Hangimiz üç nesil, beş nesil önceki atamızı biliyoruz ki!” Bu ifade iki bakımdan hatalıdır:
a) Yukarıda da yazdığımız gibi Türk olmak için mutlaka soy ortaklığına da sahip olmak gerekmez.
b) Üç dört nesil önceki atayı bilmemek, tam da Türk soyundan olmanın delilidir; çünkü birkaç nesil önce başka soydan, mesela, Boşnak, Çerkez veya Arnavut soyundan biri aileye girmişse bu genellikle bilinir. Bilinmiyorsa o aile soyca da Türk demektir. Tanınmış aileler veya özel durumlar dışında Türkler genellikle üç dört nesil öncesini bilmezler. Ayrıca başka soydan karışımlar da Türk olmaya engel değildir.
3) Sosyolojik olarak Türk’ün iki anlamı vardır: Dar ve geniş. Yukarıda dar anlam anlatılmıştır. Dar anlamda Türk sadece Osmanlı coğrafyasındaki Türkleri anlatırken geniş anlamda Türk, bütün Türk dünyasındaki Türkleri ifade eder. Bu anlamda Türkiyeli, Azerbaycanlı, Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Tatar, Başkurt vb. bütün boy ve topluluklar Türk’tür.
Son söz: Yukarıdaki anlamlardan birinin mevcudiyeti, diğerini ortadan kaldırmaz. Çok anlamlılık bütün kelimelerde görülebilen bir
dil olayıdır.